EURO 2016 önce A Milli Futbol Takımı'nda en çok konuşulan konulardan birisi de Volkan Demirel'in Fatih Terim tarafından kadroya alınıp alınmayacağı. Kazakistan ile oynanan maçta kendisine küfür edilmesi üzerine sahaya çıkmayı reddeden bir daha da milli takım kadrosuna alınmayıp ancak özür dilemesi halinde çağrılacağı bilgilerine ilişkin “Bu kararımdan dolayı hiç pişman değilim. Ve özür dilenecek bir durum olduğunu da düşünmüyorum. Kimse özür dilememi beklemesin." diyen Volkan Demirel'e Milliyet gazetesi yazarı Ercan Güven'den eleştiri geldi. Volkan Demirel'in ısrarla konuyu Kazakistan maçındaki ıslık olaylarına getirmesini "Volkan'ın meseleyi şehvetle kaşıması" olarak yorumlayan Güven "Bıktık şu Volkan Demirel olayından!.. Gına geldi... Her gün “ölümcül” sorunlarla uyanan, günü şehit cenazeleri canlı yayınlarıyla geçiren, gece yorganı endişeyle çeken, sokaktan/stattan korkacak hale gelmiş bir ülkede Volkan’ın meseleyi şehvetle kaşımasına yazıklar olsun bir kere... " dedi.
Ercan Güven, Git şehit yüzbaşından özür dile başlığıyla (2 Nisan 2016) yayımlanan yazısı şöyle:
Hani milli forma kutsal bir vatan göreviydi? Kardeşim, sen küfür yedin diye milli görevini bırakırken kurşun yedikleri halde görevini aksatmayan vatan evlatlarına ne diyeceğiz sonra? Yarasını sardırıp askerlerinin başına koşan ve şehit olan yüzbaşı Halil Özdemir hakkını helal eder mi mesela?
Bıktık şu Volkan Demirel olayından!.. Gına geldi... Her gün “ölümcül” sorunlarla uyanan, günü şehit cenazeleri canlı yayınlarıyla geçiren, gece yorganı endişeyle çeken, sokaktan/stattan korkacak hale gelmiş bir ülkede Volkan’ın meseleyi şehvetle kaşımasına yazıklar olsun bir kere...
Kimin umurunda kalede hangi Volkan’ın olduğu?
Hiçbirisi akrabamız değil ki... Volkan veya İbraham; uyduruk gol yiyor mu, yemiyor mu ona bakarız biz.
Soyadı Babacan olan Volkan pekala işini yapıyorsa, ne bizimle ne de takımla arasında güven sorunu yoksa, görev yerini terk etmiş Demirel için ne konuşuyoruz devamlı?
Hadi biz konuşuruz... O nasıl konuşuyor asıl?
Hani milli forma kutsal bir vatan göreviydi? Kardeşim, sen küfür yedin diye milli görevini bırakırken kurşun yedikleri halde görevini aksatmayan vatan evlatlarına ne diyeceğiz sonra? Yarasını sardırıp askerlerinin başına koşan ve şehit olan yüzbaşı Halil Özdemir hakkını helal eder mi mesela?
Milli takıma davet alabilmesi için okkalı bir özür gerekirmiş... Cevaba bakın; kimse Volkan Demirel’den özür beklememeliymiş.
Boş verin bu işleri.
Olaya sadece “sportif çıkar” açısından bile baksanız, tıkır tıkır yürüyor Milli Takım. Gün olur Volkan Babacan formdan düşerse yerine bir başkası geçer; aynen devam... Hem garantisi mi vardı Volkan Demirel’in tek gol bile yemeden bizi finale taşıyacağının?
Yoktu...
Lakin, böylesine göze soktuğu yumuşak karnını kullanmak isteyenler olursa, yine en olmadık yerde bırakıp gitme ihtimali “sıfır”dı diyemez kimse.
İster özür dile, istersen dileme sevgili kardeşim... Allah Milli Takım’ı sana muhtaç etmesin!
Gökhan beraat etmiştir
Gökhan Gönül’ün idrarında boncuklanan “yasaklı madde” de sıktı artık!..
Kaşınmasının tek nedeni var; taraftarlık... Adam sanki yedek akciğerle oynar gibi sahaların sağ çizgilerini sildiği süreçte yirmi kere doping kontrolüne girmiş. Ne doping, ne yasaklı madde çıkmış.
Kırık kaburgasıyla idareten oynadığı ve normal formunun rüzgârını yakalayamadığı maçta kanında yasaklı madde!.. Üstelik de performans arttırmayan cinsten.
Nedir bu?.. Belli ki, acısını dindirmek için kullandığı ilaç.
Şimdi, her türlü kuralın milimetrik uygulandığı adalet ve demokrasi timsali bir ülkede yaşadığımız için itiraz edenler olabilir!
“Adı üstünde yasaklı madde, çeksin cezasını” diyebilirler.
Ona da peki...
Ama kimse kamu vicdanında çoktan beraat etmiş Gökhan Gönül’e etik ve sportif bağlamda tek kelime söyletemez bana.
Doping üzerine iki soru
Ve en acıklı sıkıntı; Elvan kardeşimiz de dopingli bayan atletlerimiz kervanına katıldı... Artık ayıptır, günahtır, rezalettir demekten dilimizde tüy bitti, üstelik gram faydası olmadığı besbelli.
Anlaşılan o ki, ülkemizin atletizmde bir madalya açlığı ortaya çıkmış. Altyapı, emek falan uzun iş olduğundan bu talebi kahraman kızlarımız kendilerini feda ederek karşılamış!
Sonunda kilo kilo altınlar da olunca arz-talep dengesi sağlanmış.
Burada iki soru var:
Birincisi, dopingsiz kadın atlet bulmak zorlaşırken erkek atletlerimiz bu zehirlerden nasıl uzak kalabildiler?.. Veya erkek atletlerimizin performansı doping kullansalar bile uluslararası derecelere yaklaşamayacak kadar kötü müdür?
İkincisi ise sadece kadın atletlerimiz üzerine ihtisas sahibi bir çete mi vardır? Sporcularımızın hocalarının/kocalarının ortak bağlantısını araştırmak lazım.
Devlet yapsın, yeni bir nesil yetişene kadar bizi uzak tutun atletizmden. Gına geldi.