-EMİNE ERDOĞAN'DAN ''SOKAK ÇOCUĞU'' VURGUSU ANKARA (A.A)- 24.12.2010 - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, ''Sokak çocukları, özürlü çocuklar, o çocukların ve onların anne babalarının olduğu kadar bizim de meselemizdir. Aile içi şiddet, töre adı altında işlenen cinayetler, istismarlar, göç, terör, bu sorunların mağdurlarının olduğu kadar bizim de gündemimizde olmak zorundadır'' dedi. Emine Erdoğan, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları'nın parti genel merkezinde düzenlediği Genişletilmiş 23. Dönem Milletvekili Eşleri Toplantısı'na katıldı. Antalya'da gerçekleştirilen Aile Konferansı'nın sonuçlarının değerlendirildiği toplantıda bir konuşma yapan Erdoğan, dünyada yaşanan hızlı değişim, küreselleşme ve modernleşmenin aile kurumunu dönüştürürken bir kısım sıkıntıların yaşanmasını da beraberinde getirdiğini söyledi. Toplumların gelişirken, kalkınırken ve modernleşirken aynı zamanda bir kısım sorunların derinleştiğini, insani değerlerin zayıflamaya başladığını ve insan merkezli anlayışın yerine çıkar merkezli bir hayat tarzının ön plana çıktığının görüldüğünü belirten Emine Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bireysel özgürlükler ve çağdaşlaşma adına, manevi değerlerle birlikte aile kurumunun, anneliğin tartışıldığına, sorgulandığına üzülerek şahit oluyoruz. Aile hiç kuşkusuz insanlık tarihinin ve insanlığın en önemli müesseselerinden biridir. Burada bulunan birçok kardeşim, anneliğin nasıl bir duygu olduğunu, çocuk yetiştirmenin ne kadar hassas ve meşakkatli bir süreç olduğunu çok iyi bilirler. Bir bebeğin mışıl mışıl uyurken, nefes alış verişindeki değişiklik dahi bir anneyi uykusundan uyandırır. Anneler, aylar, yıllar boyunca, gecenin bir vaktinde uyanan ve ağlamaya başlayan çocuklarının başında tüm bir geceyi sabırla, metanetle geçirirler. Ateşlenen çocuğunun başında bir anne, yüreği dağlanmış şekilde, gözünü kırpmadan saatlerce, günlerce bekler. Sadece bebeklikte, çocuklukta değil, bir ömür boyunca anneler yavrularının üzerine titremeye devam ederler. Aynı şekilde ihtiyarlamış anne ve babaya gösterilen hürmet ve hizmet de benzeri bir ilişkinin neticesidir. Açıkçası, aile kurumunun insanlara verdiği bu hissiyatın, bu motivasyonun yerini dünyada başka bir şey alamaz. Hiçbir sevgi, hiçbir tutku, hiçbir maddi çıkar, aile atmosferinindeki o manevi hazzın yerini tutamaz. Bilim ve teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, bireysel özgürlükler ne kadar genişlerse genişlesin, bir bakıcı, bir dadı, bir hemşire, bir öğretmen, aile içindeki anne ve babanın yerini asla dolduramaz. Bunlar birbirinin yerine ikame edilebilecek görevler, fonksiyonlar değildir.'' -''YOKSULLUK, YOKSULLARIN DERDİ OLDUĞU KADAR, VARLIKLARIN DA DERDİ OLMAK ZORUNDADIR''- Ailenin parayla satın alınamayacak, madde ile yeri doldurulamayacak, yerine başka ilişkiler geçirilemeyecek kadar eşsiz, kutsal ve değerli olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, ''Aile kurumunu yıkan ya da yıpratan bir toplum, yerine başka hiçbir şey koyamayacağı için yok olmaya, yozlaşmaya, silinmeye mahkumdur'' dedi. Erdoğan, bu nedenle, aileye yönelik, görünen ya da görünmeyen, gizli ya da açık, kasıtlı ya da kasıtsız her türlü tehdit ve saldırıya karşı koymanın, aile kurumunu yüceltmenin ve tahkim etmenin herkesin asli görevi olduğunu dile getirdi. Emine Erdoğan, şunları söyledi: ''Biz, kendi ailemizi koruyabilir, kollayabilir, onu bir arada tutabilir, ailemizi kanatlarımızın altına alabiliriz. Ama yanı başımızda yıkılan, çöken, tahrip edilen bir aile varsa, er ya da geç bu bizi de, çocuklarımızı da etkileyecektir. Yoksulluk, yoksulların derdi olduğu kadar, varlıkların da derdi olmak zorundadır. Eğitimsizlik, okula gidemeyenlerin sorunu olduğu kadar, okumuşların da sorunu olmalıdır. Sokak çocukları, özürlü çocuklar, o çocukların ve onların anne babalarının olduğu kadar bizim de meselemizdir. Aile içi şiddet, töre adı altında işlenen cinayetler, istismarlar, göç, terör, bu sorunların mağdurlarının olduğu kadar bizim de gündemimizde olmak zorundadır. Küreselleşmenin bu boyutlara ulaştığı çağda, artık ateş düştüğü yeri yakmakla kalmıyor. Lokal bir yangın büyüyerek, genişleyerek artık çok geniş kitlelerde yara açabiliyor. Bu bağlamda, özellikle medyanın, kitle iletişim araçlarının çok daha hassas ve sorumlu olmaları gerektiği de açıktır.'' -''HIRS UĞRUNA AİLENİN ÖRSELENMESİNE GÖZ YUMAMAYIZ''- Televizyon ve bilgisayarın, anne, baba ve çocuklarla birlikte artık ailenin parçası haline geldiği bir çağın yaşandığını kaydeden Erdoğan, şiddet ve istismar yüklü programların ailevi ve manevi değerler üzerinde, etkisi sonradan görülecek çok ciddi tahribat yapabildiğini ifade etti. Emine Erdoğan, şöyle devam etti: ''Büyük balık küçük balığı yutar anlayışı, bizim insanlık anlayışımızla, bizim vicdanımızla, bizim manevi değerlerimizle asla bağdaşmaz. Biz her alanda adaleti öne çıkaran, hak ve hukuku her şeyin üzerinde gören bir medeniyetin mensuplarıyız. Birileri yoksullaşırken zenginleşmek, birileri acı çekerken eğlenmek, birileri yok olurken var olmak bizim savunabileceğimiz değerler olamaz. Hırs uğruna, tamah ve çıkar uğruna, manevi değerlerin, özellikle de ailenin örselenmesine göz yumamayız. Kalkınma sadece ekonomik zenginleşme değildir ve olamaz. Kalkınma bir ülkenin, bir milletin maddi değerlerini zenginleştirmesi kadar, manevi değerlerini de yüceltmesi, muhafaza etmesi, zenginleştirmesidir. Türkiye bugün, bir yandan ekonomisini büyütürken, diğer yandan da gelir dağılımındaki adaletsizlikle mücadele ediyor. Bugün bir yandan demokrasi ve özgürlükler en yüksek standartlara ulaşırken, eş zamanlı olarak, manevi değerlerimiz de muhafaza ediliyor. Her ne pahasına olursa olsun zenginlik anlayışı değil, hırsla ve sınırsız tüketim anlayışı değil, birlik, beraberlik, kardeşlik içinde bir ilerleme gözetiliyor. İşte Türkiye, dünyaya örnek teşkil eden böyle bir kalkınma modeliyle, bugün herkesten çok daha fazla geleceği umutla bakıyor.''