BM ve NATO eski daimi elçisi ve eski büyükelçi Ümit Pamir, Tahran'da gerçekleşen Rusya-Türkiye-İran Zirvesi'ni değerlendirdi. Pamir, "Bence Türkiye’nin yapması gereken Esad ile temas kurup ‘Senin bu bölgelere tanıyacağın otonomi benim güvenliğimi tehdit etmeyecek şekilde olmalı’ demektir. Aynı şeyi Amerika’ya da söylemeliyiz. Esad’ın YPG’ye ‘Burada sana tanınacak otonominin koşulları aramızda müzakere edilecektir. Ama bu hiçbir zaman senin zihnindeki demokratik konfederasyon olmayacaktır" dedi.
Hürriyet'ten İpek Özbey'e konuşan Pamir, "Amerika’dan YPG üzerindeki nüfuzunu Türkleri rahatsız etmemesi ve PKK ile ilişkisini kesmesi yönünde kullanmasını ısrarla istemeliyiz. Aynı şekilde Esad’a da bunun günün birinde kendi başına dert olacağını mutlaka anlatmamız lazım" ifadesini kullandı.
Pamir'in söyleşisinin ilgili bölümü şöyle:
Tahran Zirvesi televizyon kanallarında canlı yayınlandı. 42 yıllık meslek yaşamınızda hiç böyle bir durumla karşılaştınız mı?
Hayır, daha önce karşılaşmadım. Belki de herkesin pozisyonu belli olsun istediler. Bence yararlı da oldu.
12 maddelik sonuç bildirgesinde en çok hangileri tartışma götürecek sizce?
İki ve dördüncü maddeleri okuduğunuzda tamamen bizim pozisyonumuzu kollayan değil, her tarafın kendine göre yorumlayabileceği muğlak bir metin olduğunu görürsünüz. Buna ‘yapıcı muğlaklık’ deniyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ateşkes teklifine ‘Silahları bırakın’ karşılığı verildi. Diplomatik vurgusu nedir bu cevabın?
Rusların ve Esad’ın görüşü ‘Rejim karşıtları silahı bıraksın, biz bırakmayalım’ şeklinde. Ellerini serbest tutmaya çalışıyorlar. İdlib’deki aktörlere bir bakalım: YPG, HTŞ, Şii milisler, rejim karşıtları... Bu aktörlerden ne İran ne Rusya ne de Esad’ın zaman sıkıntısı var. Zamanı kendi lehlerine görüyorlar. Belki bir zaman sonra Amerikalıların da gideceğini, bu arada rejim muhaliflerini yok edebileceklerini düşünüyorlar. YPG’nin hedefi ise ‘Hazır Amerika buradayken ve benim elim güçlüyken Esad’dan ne koparırsam kârdır. Her geçen gün, benim müzakere gücümü zayıflatır’ şeklinde. Hatırlayacağınız gibi Öcalan’ın bir konfederasyon projesi vardı. YPG diyor ki ‘Ben Suriye’de bir konfederasyon istiyorum. Kendi bölgemde güvenliği ben sağlarım, milislerim sağlar.’ Oysa Esad’ın bunu kabul etmesinin pek imkânı yok. Çünkü yüzyıllardır Kürtler otursa da Esad’ın gözünde o bölgeler Arap topraklarıdır. Bu kavgada da Esad’ın, Rusya’nın ve İran’ın bir sıkıntısı yok. Burada türlü sıkıntılarla karşılaşan ve büyük kaybı olacak tek ülke var: Türkiye.
Bence Türkiye’nin yapması gereken Esad ile temas kurup ‘Senin bu bölgelere tanıyacağın otonomi benim güvenliğimi tehdit etmeyecek şekilde olmalı’ demektir. Aynı şeyi Amerika’ya da söylemeliyiz. Esad’ın YPG’ye ‘Burada sana tanınacak otonominin koşulları aramızda müzakere edilecektir. Ama bu hiçbir zaman senin zihnindeki demokratik konfederasyon olmayacaktır. Her halükârda PKK ile ilişkini kes’ demesi gerekiyor. Çünkü PKK ile alakasının olmaması sadece bizim değil, Suriye’nin de işine gelir. YPG üzerinden aynı türden bir girişimi Amerika ve Rusya’dan da istemeliyiz. PKK ile yakından işbirliği yapan bir YPG, günün birinde otonomiyi devlet kurma isteğine vardırabilir. Bu Esad’ın da işine gelmez. Rusların ve İranlıların YPG’ye sonuna kadar arka çıkacaklarını tahmin etmek yanlış olmaz.
Bu konu masada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da altını defalarca çizdiği bir meseleydi. Terör örgütü DEAŞ tehlikesi kalmamasına rağmen ABD’nin bölgede bir diğer terör örgütünü güçlendirmeye devam ettiğini söyledi. PKK Menbiç’te kaybettiği gücü burada toplar mı?
Şu anda toplayamaz. Amerika’nın YPG’ye yaklaşımında şu hususları göz önünde bulundurmamız gerekir: ‘Biz bu Kürtlere iki kez ihanet ettik. Birincisi İran-Irak Savaşı’nda... İkincisi de Körfez Savaşı’nda... 2003’te de Türkler gelmedi ama Kürtler bizimle birlikte savaştı. Dolayısıyla bizim Kürtlere borcumuz var’ diye düşünüyor olabilirler. Amerikan yaklaşımını doğru okuyabiliyorsak bizim de onlara ‘Sen bu Kürtlere arka çıkıyorsun, YPG’ye silah veriyorsun ancak burada ortaya çıkacak oluşumun benim yaşamsal çıkarlarımı tehdit etmemesi lazım’ demeliyiz. Yani Amerika’dan YPG üzerindeki nüfuzunu Türkleri rahatsız etmemesi ve PKK ile ilişkisini kesmesi yönünde kullanmasını ısrarla istemeliyiz. Aynı şekilde Esad’a da bunun günün birinde kendi başına dert olacağını mutlaka anlatmamız lazım.
Esad’a Rusya üzerinden mi anlatacağız?
Doğrudan söyleyebiliriz, gizli diplomasi diye bir şey var. İsterseniz yapabilirsiniz. Çünkü tam olarak Rusya’nın Esad’a ne söyleyeceğini bilemeyiz. Rusya, Esad’a arka çıkarak bu ülkedeki konumunu güçlendirmek istiyor. Kürt kartını uzun vadede de olsa Rusya’nın kullanmak isteyeceğini hesaba katmak lazım. Biliyorsunuz, Rusya’da PKK’nın bürosu var. Yani Kürt kartını bize karşı kullanan sadece Esad ya da Amerika değil aslında. İran da Rusya da kullanıyor. Bu yüzden ne istediğimizi direkt Esad’a söylemeliyiz