Elçin Poyrazlar
Gezi eylemleri hem Türkiye hem de dünyanın Türkiye’ye bakışı konusunda önemli değişiklikleri de beraberinde getirdi.
İlk olarak uluslararası kamuoyu apolitik sayılan bir neslin kentin göbeğindeki bir parkı korumak istemesine polis güçlerinin aşırı müdahalesini ve Başbakan’ın bu sert tavrı desteklemesini anlayamadı. Çünkü gelişmiş demokrasiler çocuklarını öldürmeye varacak polis müdahalesini değil desteklemek, buna izin bile vermez. Böyle durumlarda güvenlik güçleri hakkında büyük yaptırımlar getirilir. Nitekim Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve insan hakları örgütleri gibi pek çok uluslararası kurum “aşırı polis şiddetini” kınayan açıklamalar yaptı.
İkinci konu ise Başbakan Erdoğan’ın söylemiydi. Erdoğan polise desteğini açık açık ortaya koyduğu gibi eylemcilerin ardında ülkeyi istikrarsızlığa sürükleyerek ekonomik çıkar sağlamak isteyen “faiz lobisinin” olduğundan, yabancı medyanın bu işe araç edildiğinden ve kimi yerli ya da yabancı sermaye gruplarının da Türkiye üzerinden “büyük bir oyun” oynadıklarından söz etti. Erdoğan bu söylemini sürdürdükçe borsada ve ekonomide yaşanan dalgalanmalar giderek arttı.
Şimdiye kadar yabancı yatırımcılar ve medya Erdoğan’ın bu söylemini kendi tabanını ikna etmek amacıyla yaklaşan yerel seçimlerde siyasi sermaye olarak kullandığını düşündüler. Yani bu iç politikanın tüketimine yönelikti. Pek çoğuna göre bu kadar güçlü ve zeki bir lider bu derece gülünç komplo teorilerine inanamazdı.
Amerikan Merkez Bankası FED’in haziran ayında ABD ekonomisinin güçlenmesi sonucu tahvil alımlarını azaltacağını açıklaması zaten kaçan yatırımcı nedeniyle Türk ekonomisini olumsuz etkilemişti. Üstüne Gezi eylemleriyle ortaya çıkan belirsizlik de eklendi. Ancak yatırımcılar yine de Erdoğan’ın ülkedeki siyasi istikrarı toparlayacağını düşündüler.
İşte Yiğit Bulut’un ataması ekonomik ve siyasi açıdan böylesine muğlak bir ortamda geldi. Uluslararası finans çevrelerinin güvendiği ve yakından izlediği Financial Times ve Bloomberg gibi saygın kuruluşların Bulut’un atamasını haber yapması son derece önemli.
Bu kuruluşlara göre Erdoğan’ın düşmanları tarafından telekineziyle öldürülmek istendiğini savunan, Gezi eylemlerinin arkasında Lufthansa hava şirketinin olduğunu söyleyen, Almanya’nın Türk medyasının yüzde 65’ine sahip olduğunu iddia eden Kemalizm’den dönme bu “komplo teorisyeninin” başdanışman olarak atanması Başbakan’ın bu tür komplolara inandığının bir göstergesi.
Sosyal medyada Bulut’un “nutcase” (kaçık) olarak tanımlandığı ve Erdoğan’ın karanlık bir fantezi dünyasında yaşadığı görüşünün arttığı bu günlerin ülkenin siyasi ve ekonomik geleceğine yansımalarının ne kadar ciddi olacağına kuşku yok.