Hava buz gibi, sıcaklık geceleri -8'e kadar düşüyor.
Şehrin her tarafında çadırlar kurulmuş durumda.
Türkiye'nin farklı köşelerinden gelen kurum ve kuruluşlarının çalışanları, yardım için dört yana koşturuyor.
Sürekli artçı sarsıntılar oluyor.
Burası, Cuma akşamı 6,8'lik depremle sarsılan Elazığ…
'Üçüncü kat birinci kat oldu'
"Önce alttan kaynama gibi bir şey oldu. Eşim ayağa kalktı, kalkmasıyla duvar saatinin düşmesiyle duvar yarıldı."
Depremin başlangıç anıyla ilgili bu sözler, apartmanı yıkılan ama depremden sağ kurtulan Arzu Zeynalov'un.
Zeynalov, o akşam eşi, bebeği ve kuzeniyle nasıl kurtulduğunu anlatmaya devam ediyor:
"Koridora doğru koşarken iki üç adım attıktan sonra elektrikler kesildi. O arada gittiğimiz yerde her taraftan yıkılıyordu. Kurban olayım Allah'ıma ayağımızın altındaki zemin gitmedi sadece.
"Kuzenim o sırada telefonun ışığını açtı. Ayağa kalktık. Elle boşluk arıyoruz. O can havliyle adım adım gidiyoruz. En son eşim 'Işık görüyorum' dedi. Bir beş on adımdan sonra baktık zemin dümdüz. Üçüncü katta oturuyordum. Üçüncü kat, birinci kat gibi olmuş. Baktık, sokağa çıktık."
Zeynalov, şehrin merkezinde yer alan Sürsürü Mahallesi'ndeki Dilek Apartmanı'nda oturuyordu.
Burada enkaz altında kalan sekiz kişi yaşamını yitirdi.
'Apartman sorunluydu' iddiası
BBC Türkçe'ye konuşan ve isim vermeyen bazı mahalle sakinleri, bu apartmanın sağlam olmadığının bilindiğini belirtiyor.
Bu kişiler, müracaatlarına rağmen yetkili makamların konuyla ilgilenmediğini söylüyor.
Bu şekilde başka apartmanların da olduğunu, belediyenin ise konuyla ilgilenmediğini, başvurdukları müteahhitlerin ise onları suistimal etmeye çalıştıklarını belirtiyorlar.
Spor salonları, halk kütüphaneleri ve camilerde yaşam
Sürsürü Mahallesi'nde olduğu gibi, depremin ardından binaları hasar gören Elazığ sakinleri geceyi evlerinin dışında geçiriyor.
Artçı sarsıntılar, binalarında sorun olmayan Elazığlıları da dışarıda kalmaya itiyor.
Camiler, halk kütüphaneleri, spor salonları, otel lobileri…
Kamusal olarak kullanılan birçok alan, barınma için kullanıma açılmış durumda.
Bunlardan ziyaret ettiğimiz Yakup Kılıç Spor Salonu'nda yüzlerce kişi var.
Büyük bir uğultu altında aileler, öbek öbek oturmuş sohbet ediyor.
Burada konuştuğumuz Fatoş Arslan, evlerinin sağlam olup olmadığını bilemediği için geceleri evinde yatamadığını söylüyor:
"Evde çatlaklar oluştu. Benim evim hasarlı mı değil mi diye ikilemdeyim. Gündüzleri eve gidebiliyoruz ama akşamları giremiyoruz.
"Artçılar olunca tekrar bir deprem olacak gibi bir korkuya kapılıyoruz. Uyuyamıyorum. Sabah eve gidiyoruz, çocuklar uyuyor ama ben bekliyorum. Babamız kalkıyor bu sefer ben uyuyorum biraz. Bu akşam bu salona geldik ama nereye kadar, kaç gün, ne olacak bilmiyoruz. Apartmanda da şu an kimse yaşamıyor."
Tren vagonlarında yaşam
Elazığlıların konakladığı yerlerden biri de Elazığ Tren Garı'ndaki vagonlar.
Bir yandan seferler devam ederken bir yandan sabit trenlerin vagonları barınma için kullanılıyor.
Bir kompartımanda konuştuğumuz, kamu kuruluşunda bilişimci olarak çalıştığını belirten Murat Güllü verilen hizmetlerden memnun olduğunu söylüyor.
Güllü, vagonları kullanmanın çok akıllıca olduğunu, yetkililerin talebiyle vagon sayılarının arttığını belirtiyor.
Konuştuğumuz yetkililer, barınma amaçlı kullanmak için merkezden yeni vagonların talep edildiğini söylüyor.
Çadırlardaki Suriyeliler
Kültür Park, yoğun olarak çadırların kurulduğu alanlardan.
Burada birçok Suriyeli mülteci aile de kalıyor.
Konuştuğumuz Suriyelilerin çoğu Deir Ez Zor'dan gelmiş.
Hayatlarında ilk kez böyle bir büyük bir deprem gördüklerini ve çok korktuklarını söylüyorlar.
Aralarında, Suriye'deki iç savaştan kaçtıktan sonra çadırda yaşamış olanlar var.
Şimdi ise deprem nedeniyle çadırdalar.
Konuştuklarımız, Türkiye'ye teşekkür ettiklerini söylüyor.
Cüneyd Said, "Çocuğumu kucağıma aldım, hep birlikte kaçtık. Sağolsunlar insanların hepsi çadır kurdular, bize yardım ettiler" diyor.
Aynı yerde konuştuğumuz bazı Elazığlılar ise Suriyelilerle ilgili rahatsızlıkları olduğunu söylüyor.
Bu kişiler, Suriyeliler nedeniyle çok sıra bekledikleri ve yardım malzemelerini Suriyelilerin ihtiyaçlarından fazla aldıkları görüşünde.
Konuştuğumuz bazı Elazığlılarsa, Suriyelilere yardımın bir insanlık görevi olduğunu savunuyor.
Örneğin trende konuştuğumuz Murat Güllü şöyle diyor:
"Elazığımızda sahip çıktığımız Suriyeli sayısı çok. Bazılarımızın evi yıkılmış ama Suriyeliye 'Gel çadıra önce sen gir' diyor. Bir tane Suriyeli kardeşimiz bir tane ablamızı kurtardı. Onların dedeleri geldiler Çanakkale'de savaştılar. Bize nasip oldu biz de onlara sahip çıktık."
Depremin merkez üssünde yaşam
Elazığ'ın Sivrice ilçesi, Gürcistan'dan Suriye'ye uzanan bir coğrafyada hissedilen depremin merkez üssü.
Burası, Dicle Nehri'nin önemli çıkış kollarından Hazar Gölü'nün kıyısındaki bir ilçe.
Elazığ'ın dört yanında olduğu gibi burada da birçok kişi çadırlarda kalıyor.
İlçede bulunan Sivrice Kadın Açık Cezavi'nde kalanlar tedbirden başka illere nakledilmiş durumda.
Cezaevi şimdi, yardım çalışmalarında kullanılıyor.
Burada da dört yanda yardım çalışmaları var.
Merkezde bir yanda Erzurum Büyükşehir Belediyesi ücretsiz yemek dağıtıyor, bir yanda Cansuyu Derneği gönüllüleri acil ihtiyaçları dağıtmak için çalışıyor.
Belediyenin araçları sokaklarda gezip nerede ne zaman ne yardımı yapılacağını hoparlörle anons ediyor ve halk yardımlar sırasında izdiham yaşanmaması konusunda özenli olmaya çağrılıyor.
Konuştuğumuz CHP'liler, yardımların dağıtılması konusunda kendilerinin sistem dışına itildiğini, bu yüzden CHP'li belediyelerden gelen yardımları kendilerinin dağıtmak zorunda kaldıklarını söylüyor.
CHP'liler, yardımların AKP ilçe başkanlığı üzerinden, öncelikle AKP'lilerin çevresine dağıtıldığını öne sürüyor.
Mehmet Murat Öztürk şunları söylüyor: "CHP' olarak illerden, belediyeler yardım gönderiyor, biz burada mahalle mahalle ev ev onların dağıtımını yağıyoruz. Belediye başkanımızı da yalnız bıraktılar. Biz burada belli bir kesim olarak terk edilmiş gibiyiz. Bir ayrımcılık var."
BBC Türkçe'ye konuşan Sivrice İlçe Başkanı Cemal Babür ise bu iddiaları reddediyor.
İHH ve CHP'li belediyeler yan yana yardımda
Elazığ'dan sonra Malatya'ya geçiyoruz.
Malatya'da depremin en çok etkilediği yer, virajlı, uzun bir yolla ulaşılan, Doğanyol ilçesine bağlı Gökçe Mahallesi.
Oyuncu Kemal Sunal'ın memleketi olmasıyla tanınan mahallede özellikle eski yapılar yıkılmış.
Yıkıntıların arasında kediler dolaşıyor.
Hem mahalle merkezine hem de tek tek evlerin önlerine AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) çadırları kurulmuş.
Yine burada da çok çeşitli kurum ve kuruluşlar aynı alanda çalışma yürütüyor.
Mesela, İHH İnsani Yardım Vakfı çalışanları faaliyet yürütürken CHP'li Tarsus belediyesinden gelen bir TIR, halka kasa kasa portakal dağıtıyor.
Kar uyarısı
Gökçe Mahallesi Muhtarı Zülfikar Tuhan, arama-kurtarma ve yardım çalışmalarının şimdiye kadar iyi gittiğini belirtiyor.
Tuhan, bununla birlikte önümüzdeki günlerde kar yağışının beklendiğini, o yüzden en kısa zamanda konteynerlerin getirilmesinin iyi olacağını söylüyor.
Tuhan ayrıca hayvanlarının zorda olduğunu, onlar için de çadır taleplerini olduğunu belirtiyor.
Askerler aktif olarak çalışmalarda
Daha sonra geçtiğimiz Doğanay İlçe merkezinde de, bir kısmı yıkılan saat kulesinin olduğu meydanda yardım çadırları var.
Elazığ ve Malatya'nın kırsal kesiminde saatlerce süren yolculuk boyunda gördüklerimizinden biri de askerlerin yardım çalışmalarına yoğun katılımı oluyor.
Askerler, çadır kurmak dahil birçok çalışma içinde yer alıyor.
Camisi yıkılan mahalle
Ziyaret ettiğimiz başka bir yer olan, Koldere Mahallesi'nde ise eski yapıların yanında, mahallenin camisinin minaresi de yıkılmış.
Mahalle sakinleri "Allah'tan namaz vakti değildi. Bir de Cuma namazında olsa facia olurdu" diyor.
Mahallede yaşayanlar, şimdi devletten en büyük beklentilerinin camilerinin yapılması olduğunu söylüyor.
En fazla ısıtıcı talep ediliyor, uzun vadeli beklenti evlerle ilgili
Elazığ ve Malatya'da görüştüğümüz onlarca kişi deprem sonrasındaki yapılan yardımlardan genel olarak memnun olduklarını söyledi.
Şu an için ihtiyacınız ne sorusuna en çok "ısıtıcı" cevabını aldık.
Konuştuklarımızın uzun vadeli talebi ise yıkılan veya hasar gören evlerle ilgili hızlıca bir çözüm bulunması oldu.