İsviçre'de yayımlanan Neue Zürcher Zeitung'un yorumunda Avrupalı politikacıların Türkiye'ye yönelik sert söylemleri ile önemli bir müttefiki gücendirdiği eleştirisi yer alıyor.
"Türkiye'yi gücendirerek Erdoğan'ı Rusların kollarına atmak Avrupa'nın çıkarına olamaz. Putin ve Erdoğan'ın Batı'ya karşı bir ittifak içine girebileceği yönünde spekülasyonlar dolaşmaya başladı bile. İki komşu arasındaki derin güvensizliğin hala aşılamamış olması ve Suriye politikaları konusundaki görüş ayrılıkları nedeniyle bu korku her ne kadar abartılı da olsa, iki otokrat arasındaki kardeşliği aktif bir şekilde teşvik etmek Batı'nın çıkarına değildir. Bu nedenle AB politikacıları Türkiye karşıtı reflekslerini kontrol altında tutmalı. Türkiye'nin zalim darbe girişimi nedeniyle yaşadığı şokun ardından öyle kolayca günlük yaşama geri dönemeyeceği konusunda anlayışlı olmak gerekiyor. Batı'dan gelen bazı kendini beğenmiş tepkilerde bu anlayışlılığı görmek çok zor. Ortaya çıkan bir başka soru, Türkiye ile AB üyelik müzakerelerinin resmen durdurulmasını talep etmenin ne anlamı olduğu. Zaten Türkiye'nin AB üyeliği hemen olabilecek birşey değil ve üyeliği reddetmek için iyi nedenler var. Ama bunu Türklere hemen bir tokat şeklinde bildirmek gerekmiyor."
İspanya'nın başkenti Madrid'de yayımlanan El Mundo gazetesi ise Erdoğan-Putin yakınlaşmasını Avrupa'ya karşı bir provokasyon olarak değerlendiriyor:
"Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu adımları kısaca söylemek gerekirse Avrupa'ya karşı gerçek bir provokasyon. AB'ye üye 28 ülke, Türkiye ile imzaladıkları mülteci mutabakatı sığınmacı akınının önüne geçmek için Brüksel'in şimdiye kadar alabildiği tek önlem olduğu için kendini elleri kolları bağlı hissediyor. Erdoğan bu gerçekten yararlanıyor. Bir yanda AB'nin bu insani drama tatmin edici bir çözüm bulmadaki siyasi felç durumunu görmek, diğer yanda demokrasiyi nasıl ayaklar altına aldığı sorgulandığında Türkiye'nin her gün mutabakatı feshetme şantajlarına tanık olmak, cesaret kırıcı."
Moskova'da yayımlanan Moskovski Komsomolets gazetesi ise Rusya ile ittifakın Ankara için NATO'ya alternatif olamayacağı görüşünde:
"Bu, yalnızların bir ittifakı. Putin ve Erdoğan uluslararası alanda, rahatça dışlanmışlık olarak tanımlanabilecek bir durumdalar. İkisi için de önemli olan, birbirlerine yakınlaşarak bu yalnızlığı kırmak. Rusya yıllardır ilk kez şimdi NATO'nun kalbine çomak sokma fırsatına kavuştu. Türkiye İttifak'ın çok önemli bir üyesi. Ankara'nın Washington ve Brüksel'e yabancılaşması, Moskova için avantajdır. Ancak Türkiye'yi Batı'ya bağlayan milyonlarca etken var. Moskova ile ittifak, Ankara için sonuçta Batı ile ittifakının yerini dolduracak değerde olmayacaktır."
Londra'da yayımlanan Financial Times gazetesinin Türk-Rus ilişkileri ile ilgili yorumu ise şöyle:
"Vladimir Putin, kendisi gibi güçlü adam görünümü sergileyen bir mevkidaşını liberal demokratların eleştirilerine karşı destekleyebildiği için mutlu. Ayrıca Türkiye ile NATO'daki müttefikleri arasına nifak sokmak için her fırsatı değerlendiriyor. Bu durum, Batı'nın Suriye politikası konusunda riskleri beraberinde getiriyor. Ana çıkarı Suriyeli Kürtlerin emellerini törpülemek olan Türkiye, IŞİD teröristlerine karşı savaşta güvenilmez bir ortak olsa da, şimdiye kadar Esad'a karşı savaşan asi gruplara silah sevkiyatında önemli bir kanal oluşturdu. Şimdi ise siyasi geçiş nasıl olursa olsun Esad'ın şimdilik görevde kalması yönündeki Moskova'nın tutumunu kabul etmek için baskı altında. Tüm bu risklere rağmen Rusya ile Türkiye arasındaki görüşmelerin Suriye konusunda olumlu sonuçları olabilir. Çünkü bu iki ülkenin katılımı olmadan Suriye sorununa siyasi çözüm bulunamaz. Ve Halep'teki kuşatmanın sona ermesi her iki devletin de çıkarına. Çünkü kuşatma, Rus hava kuvvetlerinin sınırını çiziyor ve diğer yandan Türkiye'ye doğru olası yeni bir sığınmacı akınına zemin hazırlıyor."