Boks, judo, kick boks, tekvando, halter gibi güç gerektiren spor dalları, daha çok erkek işi olarak algılansa da hemen her sahada olduğu gibi, bu branşlarda da kendilerini ispat eden birçok kadın sporcu var artık. Üstelik kadınların 'erkek işi' gözüyle bakılan bu sporlardaki mücadeleleri sporseverler tarafından büyük bir zevkle seyrediliyor.
Kadın-erkek eşitliğinin sıkça dillendirilmeye başlandığı bu yüzyılın başından itibaren kadınlar olimpiyatlarda tenis ve yüzme dallarında mücadele ederken, 1970'li yıllardan sonra gelişen feminist akımla birlikte kadın ve spor konusu ciddi olarak ele alınıp tartışılır hale geldi.
İlk kez 1936'da olimpiyatlara katılan Türk kadını, pek çok spor dallarında yarışsa da dünya genelinde de kadının konumu ve kendisine biçilen roller göz önüne alındığında kadının sporcu özelliğinden çok cinsiyetiyle değerlendirildiği bir gerçek. Ancak bütün bu zorluklara rağmen kendisini zor sporlarda ispat eden kadın sporcular da yok değil.
Bunlardan bir tanesi de kick boksçu Seda Duygu Aygün. Birçok erkeğin bile cesaret edemeyeceği bu dövüş sporunda mücadele eden Aygün, aynı zamanda 3 kez dünya şampiyonluğu kazanan bir sporcumuz.
Eskişehir'de yaşayan ve beden eğitimi öğretmenliği yapan sporcu, baba ve annesinin spor salonuna sahip olması nedeniyle çocukluğunda gününün her saatini spor yapan insanların arasında geçirerek bu spora yönelmiş.
Tenis, voleybol, basketbol ve yüzme ile ilgilenen hatta bale kursuna bile giden Aygün, tekvandoya merak salınca ve üstelik beş kez Türkiye şampiyonu, bir de 2000 yılında dünya şampiyonasında ikinci olunca eldivenlerini bir daha çıkarmama kararı almış.
26 yaşındaki Aygün Zaman gazetesine yaptığı açıklamada, kick boks yapanlara göre biraz ufak tefek göründüğünü söylüyor ve, "52 kiloyum. Dövüş sporlarında bazı kalıpları bu fiziğimle yıktım galiba." diyor.
Erkekler ayağını denk alsın!
Ringlerde attığı döner tekmelerle adından söz ettiren ve antrenmanlarda daha çok erkeklerle mücadele eden Seda Duygu Aygün, erkeklerin ayağını denk almaları gerektiğini de söylemeden geçemiyor: "Elin yumruğunu yemeyen kendi yumruğunu balyoz sanırmış" ya, bazı erkekler bayanların da çok güçlü olabileceğini akıllarından çıkarmamalılar. Ölçüleri kaçıran erkekler de yok değil, onlar da ayaklarını denk almalılar. Kavga çok sevimsiz bir şey ama bazen istemesek de yaşanıyor. Herkese uyumlu davranmayı tavsiye ediyorum. Benim döner tekmem çok meşhurdur. O tekniğin doğal bir vuruş haline gelmesi için yıllarımı verdim."
Öğretmenlik okulda kick boks kursu açan Aygün, şu an 87'si erkek, 41'i kız olmak üzere 128 öğrenciye kick boks dersi veriyor. Haftanın her günü antrenman yapan Aygün'ün babası da Kick Boks Federasyonu başkanlığını yürütüyor.
Seda Duygu Aygün'ün en büyük sıkıntısı ise, sponsor bulamaması. Eskişehir'de kimsenin sponsorluğa yanaşmadığını söyleyen Aygün, "Ben ilimi, ülkemi en iyi şekilde temsil ediyorum. Onların da kuru kuru bir 'aferin' demeleri canımı sıkıyor." diyor.
Balkan, Avrupa, dünya şampiyonlukları kazanan kadın kick boksçumuzun hedefinde olimpiyat şampiyonluğu var. 2010 yılında Pekin'de yapılacak, 12 dövüş spor dalının katılacağı yarışmalara hazırlanan Aygün, 27 Mart Cuma gecesi ülkemizde ilk kez Eskişehir'de yapılacak organizasyonda, İspanyol Eva Maria Naranjo ile dünya şampiyonluk altın kemer unvan maçına çıkacak.
Narin eller, demir yumruklar!
Güçlü yumruklarıyla adından söz ettiren bir diğer isim ise milli boksörümüz Gülsüm Tatar. Geçen yıl Çin'in Ningbo şehrinde yapılan 5. Bayanlar Dünya Boks Şampiyonası'nda altın madalya kazanan 25 yaşındaki Tatar, Fırat Üniversitesi'nde beden eğitimi öğretmenliği okuyor. Boksla milli boksör amcaları Kibar ve Ensar Tatar sayesinde tanışan Gülsüm Tatar, dört abisi içinde erkek gibi yetiştiğini, aynı zamanda kendisinin küçükken de çok kavga ettiğini söylemeden geçemiyor.
Boks gibi zor bir sporu erkeklerden çok kadınların yapması gerektiğini düşünen Tatar, "Kaç tane erkek boksörümüz var ki dünya şampiyonu olan?" diye de meydan okuyor. "Sporun bayanı ya da erkeği yok, bu da yüzme gibi bir spor. Zeki, güçlü ve teknik olmak yeterli." diyen Aygün, şu an FB kulübünde. Üstelik İnterspor'da destekleniyor.
Federasyonun ulaşım, kamp ve konaklama dışında desteğinin olmadığını ifade eden Tatar, "Sponsorlarımızla idare ediyoruz, İnterspor, sponsorum oldu, bütün malzemelerimi karşılıyorlar." diyor.
Bir boksörün en büyük rakibinin kilosu olduğunu düşünen milli boksörümüz, bokstan daha çok diyete önem verdiğini, 64 gelen kilosunu sürekli koruduğunu belirtiyor. Kadın boksörümüz her ne kadar sponsor sıkıntısı çekmese de onu asıl üzen şey, boksun olimpik olmaması: "Erkekler olimpik, biz değiliz. Bu dünyanın da, Türkiye'nin de ayıbı. Ben şampiyon oldum, mutlu mu olayım üzüleyim mi karar veremedim. Çok verilmiş sözler var, onlar yerine getirilmeyince kendinizi değersiz hissediyorsunuz. Ben dünya şampiyonuyum ve hâlâ ödülümü alabilmiş değilim. Erkekler on ödül alıyorsa, bize bir ödül veriyorlar. Şemsi Yaralı dünya şampiyonu oldu. Normalde dünya şampiyonlarına 1.000 cumhuriyet altını verilirken bayan olunca bu sayı 200 altına düşüyor. Alabilmek için uğraşıyorum hâlâ. Şemsi, bunu dahi alamadı."
Avrupa şampiyonu olduğunda sadece 9 milyar ödül aldığını belirten Tatar, buradaki ayrımcılığa şu sözleriyle netlik kazandırıyor: "Eğer erkek olsaydım 90 milyar ödül alacaktım."
Bu yıl Avrupa, gelecek sene ise dünya şampiyonluğu için ringlere çıkacak Gülsüm Tatar, yaşanan ayrımcılığı görünce, "Burun kırıklığı değil ama hayal kırıklığı önemli." demeden edemiyor.
Kendisine Amerika ve İngiltere'den davet geldiğini ama kabul etmediğini söyleyen bayan boksörümüz, "Vura vura, kıra kıra buradaki sistemin değişmesini istiyorum, ülkem adına mücadele etmek istiyorum. Haksızlıklara ağlıyorum, üzülüyorum ama gitmek istemiyorum. Fakat durdukça da spordan soğuyorum." diye isyan ediyor. s.zengin@zaman.com.tr
Madalyalı kadın sporcularımız
Nurcan Taylan: Ankara Gençlik ve Spor Kulübü adına yarışan Taylan, 2004 Atina Olimpiyatları'nda halterde ilk altın madalyayı kazanan Türk bayan atletimiz oldu.
Sibel Özkan: Milli haltercimizin Avrupa Gençler Şampiyonası'nda birçok madalyası var. Özkan, 2008 Dünya Şampiyonası'nda gümüş madalya kazandı.
Azize Tanrıkulu: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü'ne bağlı tekvandocu sporcumuz, 2008 Pekin Olimpiyatları'nda gümüş madalya kazandı.
Hamide Bıçkın Tosun: Daha önceleri olimpiyatlarda gösteri sporu olarak yer alan tekvandonun 2000 Sydney'de olimpik dala dahil edilmesiyle bayanlarda ilk bronz madalyayı kazandırdı.
Züleyha Tan: 1988 Seul'deki özel gösteri maçında tekvandoda gümüş madalya aldı.
Ayşegül Ergin: 1992 Barcelona gösteri maçında tekvandoda gümüş madalya aldı.
Hülya Şenyurt: 1992 Barcelona gösteri maçında judoda bronz madalya kazandı.
Arzu Tan: 1992 Barcelona gösteri maçında tekvandoda bronz madalya aldı.