Haftalık Economist dergisi, bugünkü yeni sayısında Türk ekonomisideki büyümenin sürdürülebilirliğini sorgulayan bir analiz yayımladı.
'Var gücüyle çalışan Türkiye ekonomisi dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri. Ama bu ne kadar sürer?' başlıklı yazının başında Irak sahasına yönelik olarak lojistik alanında faaliyet yürüten Taha Kargo şirketinin sahibi Emin Taha'nın son yıllarda yaşadığı deneyime yer veriliyor.
Irak'ta Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütüyle savaş ve Erbil'in referandumu sonrası Bağdat'ın Kerkük'e askeri müdahalesi nedeniyle işleri gerileyen Taha'nın, Kredi Garanti Fonu'ndan (KGF) aldığı yaklaşık 20 milyon TL'lik yardımıyla yeniden başarıyı yakaladığı ve Irak'taki birçok projesini tamamladığı aktarılıyor.
2017'de ekonominin büyümesinde kolay kredinin önemli payı olduğunu belirtiyor:
"Taha'nın işleri gibi Türkiye'nin ekonomisi de sürpriz bir şekilde iyiye gidiyor. 2017'nin üçüncü çeyreğinde milli gelir yıllık yüzde 11 büyüyerek tüm büyük ülkelerden daha iyi performans sergiledi.
"Bu kısmen, Türkiye'nin 2016'nın aynı döneminde çok kötü bir performans sergilemesiyle ilgili. Ekonomi, darbe girişiminden sonra yüzde 0.8 küçülmüştü. Ama ekonomi, büyümesini daha çok ülke çapındaki kolay kredi dalgasına borçlu.
"Bu krediler şirketlere; turizmdeki sert düşüş, OHAL'in yükü ve 60 bin kişinin özgürlüğüne neden olan hükümet baskısının etkileriyle baş etmede yardımcı oluyor. Yakın zamanda genişletilen KGF ile hükümet, Taha'nınkinin de aralarında bulunduğu küçük ve ora büyüklükteki işletmelere 221 milyar TL verdi. Vergi muafiyeti ise tüketimde artışa yardımcı oldu ve bu alanda yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 11.7'lik büyüme yaşandı."
bununla birlikte Türk ekonomisinin genel görünümün tamamen umut verici olmadığını belirtiyor. Yazıda bu görüş, özetle şu ifadelerle temellendiriliyor:
"Türkiye'nin 2016'nın sonunda 33.7 milyar dolar olan (Milli gelirinin yüzde 4.7'si) cari açığı şu anda 41.9 milyar dolara çıkmış durumda. Yabancı yatırım, on yıl öncesine kıyasla kabaca yarıya yarıya düştü. 1970'lerden 2000'lerin başına kadar Türkiye üzerinde dolanan yüksek enflasyon hayaleti, kredi artışının etkisiyle geri döndü."
, Türk Lirası'ndaki değer kaybının da altını çiziyor: "Siyasi karışıklık yılları, terör saldırıları, ortaklarla kavgalar ve son olarak Amerika'nın, İran'a yönelik ambargoları deldiğinden şüphelenilen Türk banklarına yönelik ceza vereceğine dair korkular da ülkenin kuruna zarar verdi."
Yazıda, Merkez Bankası'nın faizleri artırmamasının yanlış olduğu yorumu yapılıyor:
"Türkiye'nin otoriter ve büyüme takıntılı cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan ödü kopan Merkez Bankası, duruma yardımcı olmak fazla bir şey yapmadı. Enflasyonu kontrol altına almak için sonuç alıcı şekilde faiz oranlarını artırmak yerine faizlere dair Bizans sisteminde kozmetik ayarlamalar yapmayı tercih etti."
Yazının sonunda ise 2018'de büyümede yavaşlamanın kaçınılmaz göründüğü görüşü aktarılıyor:
"Her hâlükârda bu yıl yavaşlama kaçınılmaz görünüyor. Uzmanlar, Türk banklarının, Kredi Garanti Fonu üzerinden başka bir büyük kredi enjeksiyonu için fon tabanına sahip olmadığını belirtiyor. Şirketlerin diğer tüm gelişmekte olan piyasalardan daha hızlı bir oranla dışarıdan borçlanması Çin'i koruyor.
"Küresel çapla sıkılaştırma onların bunu yapmayı sürdürmesini zorlaştıracak. Ankara'daki yetkililer, 2017'nin tamamı için yüzde 7 büyüme oranı ön görüyor ancak bu yıl için daha mütevazi seviyelere dönmeyi bekliyorlar.
"Türk bakanlar on yıldır ekonomik reform sözü veriyor ancak her seferinde bunu gerçekleştirmede başarısız oluyor. Ekonomi 2017'de tam kapasite çalışıyordu. Şimdi, yakıtı bitmeye başlıyor".