BDP'li Gültan Kışanak’la aynı dönemde Diyarbakır Cezaevi’nde kalan tutuklulardan Rahime Kesici, "Türkçe bilmeyen Düriye Ana’ya İstiklâl Marşı öğretemediğim için lağıma atıldık" dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, BDP’li Gültan Kışanak’ı kastederek, “17 yaşında genç bir kız iken Diyarbakır Cezaevi’nde o kadar ahlâksızca işkenceye maruz kalmış ki, benim de başıma gelse dağa çıkardım” demesinin yankısı sürüyor. Kışanak’la aynı dönemde Diyarbakır Cezaevi’nde kalan tutuklulardan Rahime Kesici, orada yaşananları Taraf gazetesinden Bahar Kılıçgedik'e anlattı.
1982 yılında 19 yaşındayken Diyarbakır Cezaevi’nde kalan Rahime Kesici, yaşadıklarını ve tanık olduğu olayları hâlâ unutamıyor. Konuşurken gözleri dolan Kesici, “Her şeye rağmen ben onları affediyorum. Yeter ki bizim yaşadıklarımızı çocuklarımız yaşamasın” diye konuştu.
Kesici yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
'Fare yedirdiklerini gördük'
“Kadınlar koğuşunun gözaltı bölümünün karşısındaki koğuşta yabancı bir vatandaş kalıyordu. Onun sayımı alındıktan sonra sıra bize geliyordu. Adamı cezaevinde sünnet ettiler. Türkçe bilmiyordu. Sadece Türkçe künye vermeyi biliyordu. Koğuşun kapısı açıldı sayım yapılacağı sırada o yabancı olan kişiye gardiyanların döverek ‘aç ağzını aç ağzını’ deyip fare yedirmeye çalıştıklarını gördüm.
Boklu oda cezası
Bir ana gelmişti, Kürtçe dışında bir dil bilmiyordu. Bana sabaha kadar bu anaya Türkçe İstiklâl Marşı’nın 10 kıtasını, Gençliğe Hitabe’yi ezberletmem istendi. Ananın adı Düriye idi. Buna imkân yoktu sabah geldiler. Anne tek kelime öğrenememişti. Öğretemediğim için hem beni hem anayı aldılar ve bir odaya götürdüler. Burası kanalizasyon suyunun geçtiği boklu odaydı. Akşama kadar o odada bekletildik. Eşim o zaman okul arkadaşımdı. Onu da kızgın sacın üstüne oturtmuşlar. Bağırmak yasak. Sandalyede oturur gibi kımıldamadan kızgın sacın üstünde oturtuyorlar. Burnunu silmek yasak. Komutana ‘Burnumu silebilir miyim’ diyorsun, o sana ‘ye’ diyor.
'Morluklar geçmişti'
Üç ay boyunca kimlik tesbitimiz sürdü. Mahkemelere panzerlerle ellerimiz kollarımız zincirlenerek gidiyorduk. Benim her yanım mosmordu. Tahliye oldum 23 gün sonra bırakıldım. Hemen tahliye etmemelerinin nedeni vücudumdaki morlukların gözükmesiydi. Tahliye olduğumda vücudum mor değil ama yemyeşildi.”
Esat Oktay gece yarısı koğuşumuzu basardı
Gece yarısı aniden koğuşlara giren gardiyanlardan türlü işkenceler gördüklerini anlatan Rahime Keskin, şunları söyledi:
“Gece yarısı birden kapı açılırdı. İçeri Esat Oktay girerdi. Leş gibi de kokardı. İçki mi içiyordu, hap mı kullanıyordu bilmiyorum. Bizi boynumuzdan tutar, duvara yaslardı. Ensemizde soluğunu hissederdik. ‘Siz vatan hainisiniz’ diye başlardı lafa. Cezaevi personeli koridora su döküyordu, sonra da kurutun diyordu. Nasıl kurutuyorduk? Yerde sürünün komutu ile... Cezaevi personelinin hepsi erkekti. Kadınlardan sorumlu gardiyana ‘Horoz’ bize de ‘tavuk’ diyorlardı. O gardiyanı görsem hâlâ tanırım. Ama ben onu da affetmek istiyorum.”