T24 - Güney Afrika'nın Durban kentinde bugün başlayan ve iki hafta sürecek iklim konferansı, dünya liderlerini, hükümet temsilcilerini, uluslararası örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarını bir araya getiriyor.
Sera etkisine yol açan gazların azaltılması konusunda, uluslararası düzeyde tek bağlayıcılığa sahip anlaşma olan Kyoto Protokolü'nün süresi 2012'de doluyor.
Hükümetler 2009'daki Kopenhag iklim zirvesinde sonuç alamamış, ancak Kyoto'nun devamlılığının sağlanmasını ve yerine yeni bir anlaşma imzalanmasını vaat etmişti.
Kopenhag'da varılan anlaşmada küresel sıcaklık artışının iki santigrat derecenin altında tutulması gerektiği yolundaki bilimsel görüş de gündeme gelmişti.
Birleşmiş Milletler'e bağlı bilim çevrelerine göre hükümetler, iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınabilme şansının yüzde 50 düzeyinde olmasını istiyorsa, küresel ısı artışını, Sanayi Devrimi öncesi seviyenin iki santigrat derece altında sınırlamak zorunda.
Sıkı pazarlıklar
İngiltere ile Avrupalı müttefikleri, ayrıca iklim değişikliğinin etkilerini çoktan yaşamaya başlamış olan küçük ada devletleri ve yoksul ülkeler, 2015'e dek sera etkisine yol açan gaz salımlarını azaltmaya yönelik yeni bir anlaşmaya nihai şeklinin verilmesi için baskı yapıyor.
İngiltere'nin iklimden sorumlu bakanı Chris Huhne, bu sürecin Durban'da başlaması gerektiği görüşünde.Bununla beraber tüm dünya hükümetleri aynı görüşte değil.
Kyoto'ya asla imza koymamış olan ABD ile Kanada, Japonya ve Rusya gibi diğer ülkeler, bu konuda iç siyasi meseleler nedeniyle isteksiz görünüyor ve anlaşmayı 2015'den sonraya ertelemeye çalışıyor.
Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerine sahip ülkeleri arasında yer alan Brezilya ve Hindistan da erteleme fikrine destek veriyor görünüyor.
BBC çevre muhabiri Richard Black'ın aktardığına göre bu fikir ayrılıkları, dünyanın çevreyi en fazla kirleten 17 ülkesinin dahil olduğu Büyük Ekonomiler Forumu MEF'in, ABD'nin Arlington kentinde bu ay başlarında yapılan zirvede de aşikardı.
Bugün gaz salımlarının en fazla yaşandığı ülke olan Çin ise, kimi kaynaklara göre daha esnek bir tutum sergilese de, önceliği Kyoto Protokolü'ne veriyor.
AB'nin havacılık sektörünü de emisyon ticareti programına dahil etme planlarına, Hindistan ve Çin tepkili. Değişen iklim politikaları Richard Black'e göre "bu tür zirveler genellikle zengin ve yoksul ülkeler arasındaki farklılıkları ortaya koyuyor."
Ancak Black, "zengin olduğu düşünülen Avrupa'nın, euro krizinde hızla büyüyen Çin ve Brezilya'dan yardım istediği bir ortamda, dünyanın ve dolayısıyla iklim politikalarının da değişmekte olduğuna" dikkat çekiyor.
Richard Black, zirvenin çekişmeli geçmeye aday olduğu görüşünü aktarıyor. Bununla beraber zirvede yoksul ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerine uyumlarını sağlayacak ve ekonomik faaliyetlerini daha "çevre dostu" kılacak fonların oluşturulması yolunda ciddi bir ilerleme sağlanması olasılığı bulunuyor.
İklim anlaşması umudu
Uluslararası Enerji Ajansı'nın baş ekonomisti Fatih Birol, geçen hafta Guardian gazetesine verdiği demecinde "uluslararası bir anlaşma sağlanamazsa, küresel ısı artışını iki santigrat derecenin altında tutma kapısının sonsuza dek kapanacağı" yorumunu yapmıştı.
Bu artış oranı, iklim değişikliğinin etkilerinin geri dönüşü olmayan bir noktaya taşınması anlamını taşıyor. 2009'daki Kopenhag iklim zirvesinde yeni bir küresel iklim anlaşmasına varma umutları suya düşmüş, 2010'da Meksika iklim zirvesi çöktü çökecek denirken, kimi konularda bir dizi anlaşmaya sonuçlanmıştı.
Bu sene içinde yayımlanan küresel sıcaklığa ilişkin yeni bir rapor, gezegenin, düşünüldüğü gibi son yüzyıl içerisinde ısındığını ortaya koymuştu. Veriler, sera etkisine yol açan gaz yoğunluğunun, önceki yıllara göre daha hızlı artmakta olduğunu gösteriyor.
Dünyada insan nüfusu ise bu yıl 7 milyara ulaştı.