DTP Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak, "Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkındaki Kanunu"nun bazı maddelerinde değişiklik yapılması ve 1353 Sayılı Yasanın 3'üncü maddesine bir fıkra eklenerek, ailelerin çocuklarına kendi anadillerinde isim verebilmeleri, bu isimlerin en doğru biçimde yazılması için parlamentoya kanun teklifi sundu.
DTP Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak, "Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkındaki Kanunu"nun bazı maddelerinde değişiklik yapılması amacıyla parlamentoya yasa teklifi sundu. Kışanak, verdikleri teklif hakkında TBMM'de basın toplantısı düzenledi. Toplantıya DTP Siirt Milletvekili Osman Özçelik ile Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani de katıldı. Lozan Antlaşması'nın 39'uncu maddesinin 4'üncü fırkasının bütün yurttaşlara istedikleri bir dili, herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda kullanma hakkı verdiğini hatırlatan Kışanak, "Bu fıkranın hak sahibi kıldığı kişiler bütün yurttaşlardır. Bunun pratikteki karşılığı ise 'anadili Türkçe olmayan yurttaşlardır.' Ancak Lozan Antlaşması'na ve Türkiye'nin altına imza attığı birçok uluslararası belgeye rağmen, başta Kürtçe olmak üzere ülkemizde konuşulan farklı dil ve lehçeler, uzun yıllardır yasaklanarak, ciddi sıkıntılar yaşanmasına neden olmuştur" dedi.
Yasa ele alınmalı
Halkın yoğun talebi ve mücadelesinin yanı sıra, Türkiye'nin AB tam üyelik sürecinin de etkisiyle son yıllarda Kürtçenin kullanımı önündeki engellerin bir kısmının kaldırıldığını söyleyen Kışanak, "Ancak yapılan bu yasal düzenlemeler ihtiyaca tam cevap vermediği gibi, uygulamada da birçok sorun yaşanmaktadır. Bu kapsamda öncelikli olarak da 1353 sayılı yasanın ele alınması ve diğer yasalarla uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. TRT'nin Kürtçe yayın yapmaya başlaması ile Kürtçe kamusal alanda, bir devlet kurumunda kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca yapılan yasal düzenlemeler sonucunda yerel dil ve lehçelerin korunması, geliştirilmesi amacıyla dernekler ve şirketler kurulmakta, bu kuruluşlar kurs yerleri açmakta, hizmet sundukları dilde tabelalar asmakta, tanıtım yapmaktadır.
1353 sayılı kanunun 2'nci Maddesi'nde ise devletin bütün kurumlarında, şirketlerde, derneklerde, özel kuruluşlarda Türk harflerinin kullanılması zorunlu kılınmıştır" diye konuştu.
Kürtçe önündeki engel
Nüfus kanununda yapılan düzenleme ile ebeveynlerin çocuklarına Kürtçe isim vermelerinin önü açıldığını ancak 'Harf Kanunu' gerekçe gösterilerek, Kürtçe isim yasağının fiili olarak sürdürüldüğüne dikkat çeken Kışanak, şunları kaydetti: "Çünkü 1353 sayılı kanunun 3'üncü maddesinde 'Verilecek tapu kayıtları ve senetleri ve nüfus ve evlenme cüzdanları ve kayıtları ve askeri hüviyet ve terhis cüzdanları, Türk harfleriyle yazılacaktır' denilmektedir. Bu örneklerden de anlaşıldığı üzere yapılan yasal değişiklikler ile 1353 sayılı yasa çelişmektedir. Ayrıca Türkiye'de birçok kurum ve kuruluş, şirket, işyeri yabancı dillerde isimler almış, bu isimler tescil edilmiştir. 1353 Sayılı yasa engel olarak gösterilmemiştir. Bu yasa yalnızca, ülkemizde Türkçeden sonra en yaygın olarak konuşulan dil olan Kürtçenin kullanılması önünde engel olarak gösterilmektedir. Bu durum Kürt yurttaşlarda ayrımcılık duygusu yaratmaktadır."
Teklifin amacı
Verdikleri yasa teklifinde iki değişiklik önerdiklerini söyleyen Kışanak, birincisiyle 1353 Sayılı Yasanın 3'üncü maddesine bir fıkra eklenerek, ailelerin çocuklarına kendi anadillerinde isim verebilmeleri, bu isimlerin en doğru biçimde yazılması; günlük hayatta kullanılan isim ile resmi evraklardaki isim arasındaki karışıklığının giderilmesi, uzun yıllardır devam eden toplumsal yaranın sağaltılması amaçlandığını, ikinci değişiklik önerisinde de 1353 sayılı yasaya bir madde eklenerek; farklı dil ve lehçelerin kullanılması durumunda, bu yasanın engelleyici hüküm olmaktan çıkartılması amaçlandığını ifade etti. Kışanak, böyle bir düzenlemenin, mevcut hukuki çelişkilerin ortadan kaldırılması için bir zorunluluk olduğunu belirtti.
1353 Sayılı Kanun'un, başka dillerin ve o dillere ait alfabelerin yasaklanması amacını hiçbir şekilde taşımadığını dile getiren Kışanak, ancak bunun uygulamada, diğer dilleri yasaklayan bir yasaymış gibi kullanıldığını söyleyerek, "Verdiğimiz yasa teklifi ile bütün bu çelişkileri gidermeyi; dil hakkı gibi en temel hakkın kullanılmasına imkân tanımayı, mağduriyetleri önlemeyi; dolayısıyla demokrasiyi güçlendirmeyi hedefledik" şeklinde konuştu.