Habertürk yazarı Prof. Dr. Temel Yılmaz, 30 Ekim günü Türkiye’nin farklı yerlerinde intihar eden 3 hekimi örnek göstererek, sağlık alanında Türkiye'deki alışma koşullarına dikkat çekti. Yılmaz, "Sayın bakanlık yetkilileri, sayın tabip odaları yöneticileri, sizce bu gencecik insanlar neden intihar ediyor, bu doktorları yaşama bağlamak için ne yapıyorsunuz, bu ülkenin en iyi değerlerinin ölümlerinin son olması için ne tür girişimlerde bulunuyorsunuz? Artık bir an önce harekete geçin" çağrısında bulundu.
Prof. Dr. Temel Yılmaz'ın "Doktorlarımız neden intihar ediyor?" başlığıyla (4 Kasım 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
30 Ekim günü Türkiye’nin farklı yerlerinde 3 hekim intihar etti.
Batman’da görev yapan Kalp ve Damar Hastalıkları Cerrahı Op. Dr. Engin Karakuş, Çukurova Tıp Fakültesi’nden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Asistanı Dr. Ece Ceyda Güdemek, Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Yağmur Çavuşoğlu aynı gün intihar ederek yaşamlarına son verdiler.
Bir doktor nasıl yetişir?
Tıp fakülteleri bu ülkenin girilmesi en zor ve en yüksek puanla öğrenci seçen fakülteleri. Bir öğrenci, 2-3 milyon kişi içinde ilk 5 binlik dilim içinde değilse tıp fakültesine giremez. Tıp fakülteleri öğrencileri bu ülkenin en seçkin öğrencileri. Birkaç yıl süren geceli gündüzlü üniversite sınav maratonundan sonra yüz binlerce öğrencinin arasından çıkması gerekiyor.
Tıp fakülteleri eğitimi bu ülkenin en zorlu eğitimlerinden. 6 yıl sürer. Her gün sabah erken saatte dersler başlar, akşama kadar sürer. Askeri disiplin vardır, devamsızlık hoşgörü alanında değildir; çünkü onlara insan hayatları emanet edilir.
Fakülteyi bitiren her hekimi 2 yıl mecburi hizmet bekler, mecburi hizmete gitmezse bakanlık hekimlik yapma hakkı vermez.
Uzmanlık için genç doktorun önünde Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) vardır. TUS kendi alanında dünyanın en zor sınavlarından birisi olarak gösterilir, aylarca geceli gündüzlü çalışma gerektirir.
Asistanlık eğitimi zordur. Asistanlığın ilk yıllarında 2-3 günde bir nöbet vardır, doktor nöbeti diğer meslek nöbetlerine benzemez, mesai bitimiyle hasta almaya başlar, sabaha kadar aralıksız hasta bakar. Sabah mesai başlayıp da nöbeti devrettiğinde tekrar günlük işine döner, vizitini verir, toplantıya girer, polikliniğe iner, yeniden 60-70 hasta bakar ve 32 saat sonra evine gider.
4 yıl sonra uzman olur ve 2 yıl mecburi hizmete gönderilir.
Genç hekim uzman olduktan sonra bir üst ihtisas alanında eğitim yapmak isterse o doktor yeni bir sınava girmek zorunda, tekrar 3 yıl uzmanlık öğrencisi olarak çalışmak ve 2 yıl daha mecburi hizmet yapmak zorunda.
Performans sistemi
Hayatının 20 yılı ders çalışma, sınav, eğitim, mecburi hizmetle geçer. Sonunda kendi yaşamını kendisinin belirleyeceği bir noktaya gelip de iş hayatına başladıktan sonra önüne yoğun bir çalışma programı ve performans sistemi çıkar.
Performans sisteminin özeti; ne kadar çok hasta bakarsan o kadar kazanırsın. 30 hasta bakarsan az prim alırsın, 60 hasta bakarsan daha fazla, 120 hasta bakarsan daha da fazla prim alırsın.
Bir günde 80-100 hastaya bakan bir hekim nasıl bakar; her hastaya 5 dakika ayırsa bile bu aralıksız çalışma süresi 8 saati aşar.
Peki hekim soluksuz çalıştığı günün sonunda günün muhasebesini yaptığında mutlu mu olur; hayır. Her hasta için 5 dakika hasta tedavisinde yeterli midir, hayır.
Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre 680 milyon poliklinik yapılmış, her birey yılda 9 kez doktora gitmiş. Bu dünya ortalamasının çok üstünde bir rakam.
Hekimlerimiz dünyanın en yoğun çalışan hekimleri arasında. Doktorun önüne konulan tek seçenek; daha fazla çalış, daha fazla hasta bak.
Her gün 8 saat aralıksız çok yoğun bir çalışma sistemi bekler doktoru ve bu programda hata yapma lüksü yoktur, insan hayatlarıyla ilgili her zaman doğru karar vermek zorundadır.
Doktor toplumdan saygı bekliyor
Dünyanın en zor sınavlarından geçip hayatının yaklaşık 20 yılını eğitim ve bu ülkeye hizmete adamış bir hekim toplumdan ne bekler? Biraz sevgi, biraz saygı. Çünkü dünyanın her yerinde ve tüm tarih boyunca hekimler bulundukları toplumda saygı görmüştür. Çünkü hekimlik insan hayatı üzerine karar veren bir meslektir.
Dünyanın hangi ülkesinde bakanı, bürokratı hekimleri azarlar aşağılar, televizyonu hekim dövme programı yapar, hastası kızınca eline beline atıp silahını çeker? Sorarım, hangi toplumda var bu kadar çok fazla doktor cinayetleri? Ne oldu bize, neden sevgisiz bir toplum olduk?
Sizce bu gencecik insanlar neden intihar etti? Yağmur’un, Ece’nin, Engin’in ölümünü gazeteden gördüm. Engin’in uzak akrabam olduğunu öldükten sonra öğrendim. Kucağında 2-3 yaşında kıvırcık saçlı üzüm gözlü kızı, 40’lı yaşlarda kırlaşmış saçları, yorgun ve onurlu bir yüz. Neden yaşamına son verme noktasına gelir bu insanlar?
Artık sona ersin
Bu ülkenin en yetenekli ve güzel insanlarına bu kâbus ortamını, bu inanılmaz çalışma koşullarını getirenler, lütfen intihar eden bu gencecik insanları görüp biraz özeleştiri yapınız.
Sayın bakanlık yetkilileri, sayın tabip odaları yöneticileri, sizce bu gencecik insanlar neden intihar ediyor, bu doktorları yaşama bağlamak için ne yapıyorsunuz, bu ülkenin en iyi değerlerinin ölümlerinin son olması için ne tür girişimlerde bulunuyorsunuz? Artık bir an önce harekete geçin.