T24- Facebook ya da Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinin kullanıcılarının çoğu, özel hayatını bu platformlarda deşifre ediyor. Paylaşımların tehlikeyi hafife almaktan mı yoksa bilgisizlikten mi kaynaklandığı merak konusu.
Günlük yaşamımızın vazgeçilmezleri arasına Facebook, Twitter, Xing,
LinkedIn, MySpace gibi sosyal paylaşım ağları da girdi. Artık çoğu
internet kullanıcısı elektronik postalarını kontrol ederken, sosyal
paylaşım platformlarında yeni gelen mesajlarını, arkadaş ağındaki son
gelişmeleri de takip ediyor.
Kullanıcı bilgilerine ulaşmak zor değil
Günümüzde kişisel verilere ulaşmanın ne kadar basit olduğunu ortaya
koymak için ABD’de Ron Bowes adında bir güvenlik uzmanı 100 milyon
facebook kullanıcısına ait kişisel bilgileri toplayarak internette
yayımladı. Bowes bu bilgilere arama motorları sayesinde ulaştı. Peki,
bahsi geçen listedeki 100 milyon kullanıcı profil bilgilerine internette
basit bir arama sonucu ulaşılabildiğinin farkında mı? Alman İletişim ve
İnternet Hukuku Enstitüsü’nden Profesör Dr. Klemens Skibicki özelikle
30 yaş altı günümüz kullanıcılarının, verileri paylaşırken nerdeyse
hiçbir çekince yaşamadığını vurgulayarak bu kullanıcıların çoğu şeyin de
farkında olduğu görüşünde. Skibicki, “Ne yaptıklarının farkındalar.
İnternete yükledikleri fotoğrafların yayın hakkını ihlal ettiklerini ve
bunların aslında hiçbir zaman silinmeyeceğinin bilincindeler” diyor.
Profesör
Skibicki bu denli paylaşıma açık bir neslin oluşmasında medyanın
etkili olduğunu savunarak, “Eski nesiller ve “Digital Natives” diye
tabir ettiğimiz dijital çağın jenerasyonu yani “Dijital Yerliler”
arasında büyük farklar var. Çünkü şimdiki jenerasyon, talkshowlarla,
realityshowlar ve kameraların 24 saat sürekli insanları takip ettiği
“Biri Bizi Gözetliyor” formatındaki programlarla büyüdü. Bu mahremiyet
duygusunun yeniden tanımlanmasına neden olurken, mahremiyetin
sınırlarının da daha esnek tutulmasına sebep oldu” değerlendirmesinde
bulunuyor.
Doğduklarında ya da büyürken, bilgisayar ve dijital
teknolojilerin yaygın olarak kullanıldığı "Dijital Yerlilerin" aksine
“Digital Immigrants/Dijital Göçmenler” diye tanımlanan nesil sosyal
paylaşım siteleriyle büyümemiş yaş grubunu temsil ediyor. Bu kişiler
sosyal paylaşım platformlarında kendilerine dair verileri yayımlarken
daha dikkatli davranıyor. Dijital Göçmenler sosyal paylaşım ağlarında
örneğin çocuk ya da torunlarının aktivitelerini takip etmek için sınırlı
süreyle vakit geçiriyor. Yani artan yaş, paylaşımların kapsamıyla ters
orantılı. Yaş ilerledikçe internet platformları üzerinden paylaşımlar
azalıyor.
Gizlilik ayarlarına dikkat!
Ancak sosyal paylaşım
sitelerinin müdavimleri için kişisel bilgilerini gizlemek o kadar da
kolay değil. Çünkü genellikle bu sitelerin gizlilik ayarları oldukça
karmaşık bir yapıda. Kullanıcıların bilgilerini gizleyebilmeleri için
öncelikle varsayılan ayarları değiştirmesi gerekiyor. Alman bilgisayar
dergisi c't Magazin'den network uzmanı Jo Bager de çoğu
sosyal paylaşım sitesindeki gizlilik ayarlarının kullanıcı dostu
olmadığı görüşünde. Bager, “Örneğin Facebook'da gizlilik ayarları
oldukça karmaşık bir yapıda. Sıradan kullanıcı bu komplike yapıyı
anlayamazken, ayarlar gün geçtikçe daha da karmaşıklaşıyor. Gerçi
‘ayarlarımızı basitleştirdik, uzun süre bu haliyle kalacaklar', şeklinde
açıklamalarda bulunuyorlar ama ben bu haliyle de ayarları oldukça
karmaşık buluyorum” diyor.
Sosyal paylaşım sitelerinde kol gezen
bir başka tehlikeyse ilave uygulamalar, yani nam-ı diğer App'ler.
Kulanıcıların bu ek uygulamaları kullanması durumunda, kendisi dışında,
ağındaki arkadaşlarına ait verilerin de üçüncü şahıslara aktarılması
olası.