Dersim'in 7 ilçesinde orman yangınları bir aydır sürüyor. İtfaiye ekipleri ve halkın yangına müdahalesi engellendiği öne sürülürken, soru önerisi veren HDP Milletvekili Alican Önlü, Bakanlık'ta yangınlara ilişkin herhangi bir kaydın olmadığını gördüklerini söyledi. Önlü, yangınların mera alanlarını da etkilediğini belirterek, "Köylere dönen yurttaşlar buralardan tekrar çıkarılmak isteniyor" dedi.
Evrensel'de yer alan habere göre HDP Dersim Milletvekili Alican Önlü, yangınların Dersim’in 7 ilçesinde geçtiğimiz bir ay içerisinde zaman zaman yaşandığını söyledi. Son günlerde büyük yangınların oluştuğunu ve yer yer devam ettiğini aktaran Önlü, yangın çıkan yerlerin büyük bölümünün 1990’lı yıllarda boşaltılan ve yeniden dönüşün başladığı yerler olduğunu söyledi. Önlü, artan operasyonlarla beraber yeniden köylerin insansızlaştırma politikasının gündeme geldiğini belirterek, yangın çıkan bölgelerin ağırlıkta mera alanları olmasının da üretimin engellenmesi anlamına geldiğini dile getirdi.
Orman ve Su İşleri Bakanlığına yangınlara ilişkin soru önergesi verdiklerini söyleyen Önlü, bakanlıkta Dersim’deki yangınlara ilişkin herhangi bir kayıt olmadığını kaydetti.
"Dersim 1.5 yıldır yanıyor"
Dersim’de yangın olan bölgeleri anlatan Öncü, “Hozat’ta Amuka, Kozluca, Dere köyü, Çakmaklı alanlarında, Ovacık’ta Yaylagünü, Şavak Ormanları, Otlubahçe, Kutudere, Roj Deresi’nde, merkeze bağlı Bali Deresi, Sarıtaş, İksor’da, Pülümür’de Dereboyu, Nazmiye’de Doğantaş bölgelerinde yangın var. ‘Dersim yanıyor’ dediğimizde bu sadece birkaç günlük bir olay değil. Burada 1.5 yıldır sürekli yangın var. Fakat bu yıl daha geniş bir alana yayılmış durumda. Önceki yangınlarda belediyelere kayyım atanmadığı için belediye kendi olanaklarıyla o da yetmiyorsa halkı yangın yerine taşıyarak müdahalede bulunuyordu. Fakat şimdi böyle bir durum söz konusu değil” dedi.
"Yetkililerden açıklama yok"
Yangınların güvenlik amaçlı ve operasyonlardan dolayı çıktığını söyleyen Önlü, “Geçmişte güvenlik amaçlı yapılan karakollar vardı, sonra bir de kalekollar yapıldı. Kalekolların görüş alanını kapattığı için bu yangınlar çıkarılıyor. Batıda yangın çıksa mülki amir ya da direk muhatap olan bir yetkili nasıl bir açıklama yapardı? Yangının neden çıktığını, ne kadar hektar yandığını, neyle müdahale ettiklerini açıklarlardı. Dersim’de ki mülki amire yangınlarla ilgili soru soruluyor verdiği cevap, ‘1 Ay içinde bu kadar örgüt mensubunu etkisiz hale getirdik, mücadelemizde kararlıyız’ şeklinde oluyor. Orman yangınları soruluyor, fakat başka şeylerden bahsediliyor”diye konuştu.
Orman ve Su İşleri Bakanlığına yangınlara ilişkin soru önergesi verdiklerini anlatan Öncü, “Bölgede bu kadar sürede ne amaçlı, kimler tarafından ne kadar orman yangını çıktı? Ne kadar alan yandı? Nasıl müdahale edildi? diye önerge verdik. Bölge ve Dersim’deki orman yangınlarının kayda geçmediğini gördük. Bizlerde başından beri orman yangınlarına ‘Devlet neden müdahale etmiyor’ diye soruyoruz”diye konuştu.
"Bölge insansızlaştırılıyor"
Bölgenin insansızlaştırılmasının da hedeflendiğini söyleyen Önlü, “Özellikle yılbaşından beri insanların geri dönmemesi amaçlanıyor. OHAL’le beraber Dersim’de siyasi partilerin il başkanları tutuklandı, kurumlar kapatıldı, halk yalnızlaştırılmaya Dersim insansızlaştırılmaya çalışılıyor. Yakın zamana kadar insanlar yaylaya çıkıp, arıcılık ve hayvancılık yapmakta kararlıydı. Bunun önüne geçilemeyince orman yangınları oldu. Yangın çıkarılan yerlere bakıyoruz 1990’lı yıllarda boşaltılan ve insanların yavaş yavaş dönüp ev yapmaya başladığı alanlar. Ayrıca yangınların olduğu yerler meralar. Bu yüzden bu yangınlar yeniden köyleri boşaltmayı hedefliyor diyoruz. Meraları insanlar kiralıyor. Bu yaylalar ihaleye çıkarılıp para alınıyor. Şimdi orada görüştüğümüz bir yaşlı teyze ‘Niye bizi kandırıyorsunuz, ihaleyi yapıp para alıyorsunuz sonrada ormanları niye yakıyorsunuz?’diye soruyor haklı olarak. Hem yaylacıların hem arıcıların ürün alacakları zaman. Bunların dışında yangın çıkarılan yerlerin %70 Alevi toplumu için inanç merkezi olan yerler. Mesele sadece orman var, orman yanıyor değil. Bunun yanında bir çok şey hedeflenmiş. Burada yapılan barajlara dahi ‘güvenlik amaçlı’ deniliyor dünyanın hiçbir yerinde böyle bir yaklaşım biçimi yok. Orman yakmak suçtur ama buralarda olunca meşru oluyor. Çünkü operasyon bölgesi deniliyor” dedi.
"İnsanlar nefes almakta bile zorlanıyor"
Dersim’de yangına müdahale etmekte gecikildiğini söyleyen Dersim Ekoloji Meclisi Üyesi Özen Meral Uç, şunları kaydetti: “Son günlerde Dersim genelinde ortaya çıkan orman yangınlarının gündeme taşınması açısından geç kalındığını düşünüyorum. Çünkü bakıldığında her yıl orman yangınları olur ve bunun nedeni her yıl yaşanan bombardımanlar. Ve her seferinde buna karşı müdahalede gecikiyoruz. Yangınlar iki gün sürer ve biter, diye bir düşünceyle hareket edince müdahale etmekte de gecikiyoruz. Bu yıl geçmiş yıllara göre yangınların uzun sürme ihtimali var veya daha sık karşılaşabiliriz. Çünkü sürekli olarak operasyon ve bombardıman devam ediyor. Daha önceki yıllarda her zaman bir kriz masası oluşturuluyordu yangınlara müdahale etmek için. En başta Belediye kendi personeli ve halkla birlikte bir kriz masası oluşturup müdahale edilebiliyordu ama kayyım atandıktan sonra belediyenin bununla ilgili bir çalışması kalmadı. Aynı zamanda vatandaşlar duyarlılık gösterip yangına müdahale ederken bu yıl OHAL ile gelen güvenlik bölgesi gerekçesiyle vatandaşların müdahalesi engelleniyor. Biz de bu nedenle çağrı yapmakta zorlanıyoruz. Sürekli bir engelleme söz konusu ve oraya gidildiğinde can güvenliğinin olmaması söz konusu.
Valilik tarafından yapılan açıklamada sadece alttaki otların yandığı söyleniyor ama Dersim bölgesi genel olarak meşe ormanıyla kaplı ve meşe ağacının yanması uzun sürmekte. Sadece alttaki örtülerin yanmasıyla açıklanacak bir şey değil. Ve son üç gündür yangının çıkardığı duman şehir merkezine kadar geliyor. İnsanlar nefes almakta bile zorlanıyor. Pazartesi günü Munzur Özgür Aksın Meclisi olarak valilikle bu konuyla ilgili bir görüşmemiz olacak. Yetkililerin artık buna müdahale etmesi gerekmektedir.”
Dersim Baro Başkanı Barış Yıldırım, Dersim’in merkez, Hozat, Nazmiye, Ovacık, Pülümür ilçeleri ile Bingöl’ün Yayladere, Kiğı ilçeleri ve Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde operasyon ve çatışmalı süreçten dolayı yoğun orman yangınları olduğunu belirtti. Yangınlara ilişkin suç duyurusunda bulunduklarını kaydeden Yıldırım, sonuç alamadıkları takdirde Anayasa Mahkemesine başvuracaklarını, orman yangınlarının kültürel mirası ortadan kaldırdığını, bir çok endemik türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu kaydetti.
Yıldırım, şunları kaydetti: “Munzur Milli Parkı’nda da yangın var. Milli Park ilan edilen bu alanın ekosistem kaynak değerlerinin korunması gerekiyor. Yine anayasanın 169. maddesi ile Orman Kanununun 111. maddesi uyarınca, ormanlara yönelik bu tip yangınları başlatması muhtemel her hangi bir silahın kullanılması da hukuksal olarak ihlâl anlamına geliyor. Biz daha öncede Dersim’de çıkan orman yangınlarıyla ilgili suç duyurularında bulunduk. Fakat takipsizlik kararı verildi. Biz yine suç duyurusunda bulunduk, fakat bir sonuç alınamaması durumunda bu hadiseyi Anayasa Mahkemesine götürmeyi düşünüyoruz. Dersim’in %75’lik alanı dağlık ve ormanlık alandır. Türkiye’nin endemik ağaç türlerine ev sahipliği yapıyor. Huş ağacı bu endemik türlerden yalnızca biri. Bölge ekosistemi gözetildiğinde 1600 tane bitki çeşidi var. Bunların %18’i endemik, Anadolu parsının yaşadığına ilişkin veriler var. Bu açıdan düşünüldüğünde bu tip yaklaşımlar ülkenin milli serveti olarak değerlendirilebilecek, hatta Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına ilişkin sözleşme hükümlerine göre korunması gereken bir coğrafyadaki bu tip durumlar kültürel ve doğal mirasa yönelik bir yıkım üretiyor.”
"Yangınlar, kültürel ve doğal mirası yok ediyor"
Dersim Baro Başkanı Barış Yıldırım, Dersim’in merkez, Hozat, Nazmiye, Ovacık, Pülümür ilçeleri ile Bingöl’ün Yayladere, Kiğı ilçeleri ve Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde operasyon ve çatışmalı süreçten dolayı yoğun orman yangınları olduğunu belirtti. Yangınlara ilişkin suç duyurusunda bulunduklarını kaydeden Yıldırım, sonuç alamadıkları takdirde Anayasa Mahkemesine başvuracaklarını, orman yangınlarının kültürel mirası ortadan kaldırdığını, bir çok endemik türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu kaydetti.
Yıldırım, şunları kaydetti: “Munzur Milli Parkı’nda da yangın var. Milli Park ilan edilen bu alanın ekosistem kaynak değerlerinin korunması gerekiyor. Yine anayasanın 169. maddesi ile Orman Kanununun 111. maddesi uyarınca, ormanlara yönelik bu tip yangınları başlatması muhtemel her hangi bir silahın kullanılması da hukuksal olarak ihlâl anlamına geliyor. Biz daha öncede Dersim’de çıkan orman yangınlarıyla ilgili suç duyurularında bulunduk. Fakat takipsizlik kararı verildi. Biz yine suç duyurusunda bulunduk, fakat bir sonuç alınamaması durumunda bu hadiseyi Anayasa Mahkemesine götürmeyi düşünüyoruz. Dersim’in %75’lik alanı dağlık ve ormanlık alandır. Türkiye’nin endemik ağaç türlerine ev sahipliği yapıyor. Huş ağacı bu endemik türlerden yalnızca biri. Bölge ekosistemi gözetildiğinde 1600 tane bitki çeşidi var. Bunların %18’i endemik, Anadolu parsının yaşadığına ilişkin veriler var. Bu açıdan düşünüldüğünde bu tip yaklaşımlar ülkenin milli serveti olarak değerlendirilebilecek, hatta Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına ilişkin sözleşme hükümlerine göre korunması gereken bir coğrafyadaki bu tip durumlar kültürel ve doğal mirasa yönelik bir yıkım üretiyor.”
"Uluslararası suç sayılıyor"
İlk yangın meydana geldiğinde köylülerin kendilerine ulaştığını aktaran Yıldırım, “Bizde Valiliğe, Orman İşletme Müdürlüğüne, Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğüne durumu aktardık. Devam eden operasyonlar sebebiyle bölgelere girilemeyeceği gerekçesiyle müdahale edilemeyeceği söylendi. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) var ve UCM statüsüne göre çevreye yönelik ağır tahribat üretileceği bilinciyle bu tip fiillerin gerçekleştirilmesi uluslararası suç sayılıyor” dedi.
Yangın köylere yaklaştı
Dersim Merkeze bağlı Karşılar köyünde çekilen bir videoda ateşin köye 1 km kadar yaklaştığı ve köylülerin acilen müdahale için yetkililere seslendiği yer alıyor.
Köylüler, müdahale olmazsa ateşin köyü de saracağını belirtiyorlar. Geceyi uyumadan geçireceklerini belirten köylüler, bir an önce müdahale edilmesini istiyorlar.