Hüseyin Gülerce
(Zaman - 15 Haziran 2012)
Joker, bazı iskambil oyunlarında en büyük koz olarak kullanılan bir kâğıt. Sözlüğe bakınca başka anlamları da var. Bir kanun tasarısına veya bir kontrata gizlice eklenen ve manayı değiştiren madde anlamına da geliyor, sonradan ortaya çıkacak engel anlamına da geliyor.
Her şeyin yerini tutabilen kimseye de joker deniyor. Ben iskambildeki anlamı dışında bu kelimeyi ilk defa Bülent Orakoğlu'ndan duydum.
Biliyorsunuz Sayın Orakoğlu, 28 Şubat sürecinde Emniyet İstihbarat daire başkanlığı yapmış bir isim. Devam eden soruşturmada da tanık sıfatıyla ifade verdi. İfade sonrasında yaptığı açıklamada, "savcıların elinde, darbecilerle birlikte hareket eden bazı sivil unsurlarla ilgili çok ciddi bilgi ve belgelerin olduğu"nu anladığını dile getirdi. Bu ifadeden iki hafta kadar önce Orakoğlu, Beyaz TV'deki Ortak Akıl programımda konuğum olmuştu. Program sonrasında kendisine tutuklu önemli bir ismi sordum. Onu anlayamadığımı, yıllardır güvenilir bildiğimi, şimdi ise çok şaşırdığımı söyledim. Bana, "joker olabilir" dedi. Merakla baktığımı görünce, istihbarat dünyasında bir terim olduğunu belirterek şöyle dedi: "Hüseyin Bey, kimi insanlar çok genç yaşta vesayetçiler tarafından devşiriliyor. Bunlar siyasette, medyada, bürokraside, iş hayatında çok önemli yerlere getiriliyor. Bulundukları konumlarda, oralara mensubiyet açısından en sağlam, en güvenilir şahsiyetler haline getiriliyor. Vesayete karşı zaman zaman çıkışları olsa da, demokrasiden, özgürlüklerden bahsetseler de, vesayet sistemi asıl yapacağını bunlar marifetiyle yapıyor. Bunlar vakti saati gelince rollerini oynuyorlar ve demokratikleşmeye en büyük zararı onlar veriyor..."
O an, 2009'da vefat eden Kemal Yamak'ın, hatıralarının yer aldığı "Gölgede Kalan İzler ve Gölgeleşen Bizler" kitabı aklıma geldi. Kemal Yamak, 1971 yılında tuğgeneral rütbesiyle Genelkurmay Özel Harp Dairesi başkanlığı yapmış, 1 Eylül 1989 tarihinde yaş haddi nedeniyle Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan emekli olmuştu. Turgut Özal'ın Kasım 1989'da cumhurbaşkanlığına seçilmesinin ardından cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği görevine getirilmiş, Özal'ın 17 Nisan 1993'te ölümü üzerine, aynı gün bu görevinden istifa etmişti.
Kemal Yamak'ı hatırlamam, önceki gün açıklanan ve "Özal'ın ölümü şüpheli, otopsi yapılmalı" diyen Devlet Denetleme Kurulu raporu ile ilgili değil. O raporda yazan, "Gerek dönemin genel sekreterliğinin gerekse o dönemde merhum Cumhurbaşkanı'nın özel doktorluğunu yaptığı ifade edilen kişilerin, Köşk'ün sağlık sisteminin oluşturulmasında ve uygulanmasında ciddi bir şekilde hatalı/kusurlu oldukları kanaatine varılmıştır." hükmünün, nasıl araştırılıp soruşturulacağını da bilmiyorum. Benim Kemal Yamak'ın hatıralarında, rahmetli Ecevit'in, "meğer MHP içinde özel harp dairesi elemanları varmış" ifadesine cevaben Yamak'ın, "Ecevit bir de kendi partisinin, CHP'nin içine baksın" meydan okumasıyla ilgili... O kitapta Yamak, ileride yükselttikleri adamları, nasıl genç yaşlarda aralarına kattıklarını da söylüyor.
Burada Menderes'in avukatlığını yapmış, siyasette önemli konumlara gelmiş Sayın Hüsamettin Cindoruk'un ifadelerini de hatırlamalıyız:
"6-7 Eylül 1955 olaylarına, Selanik'te Atatürk'ün evine bomba konulması neden olmuştur. Bombayı, Selanik Konsolosluğu'nda Kavas olan Mehmet Ali Bey isminde bir zat Oktay Engin isimli kişiye veriyor. Oktay Engin bu bombayı götürerek Atatürk'ün evinde patlatıyor. Selanik'e bombayı o zaman ismi Milli Emniyet Teşkilatı olan MİT koydurmuştur. Oktay Engin'in daha sonra yükselmesi bunu göstermektedir. Ben Oktay Engin'i son olarak Nevşehir valisiyken gördüm. Bu çocuğun yükselmesi önemlidir."
Bir de eski MGK döneminde görevli olarak rapor hazırladığını açıklayan bir sivilin bana söylediğini hiç unutmuyorum: "Derin devlet defolu adamlarla çalışır. Çalışmak zorunda olduğu adamda defo yoksa defo açar öyle çalışır..."
Darbe tehdidi devam ederken, jokerleri unutmamalı...