Gündem

Darbe ordusu mu, demokrasi ordusu mu?

Emekli Org. Yalman'a atfedilen ses kaydında, Yalman'ın, Başbuğ'a, 'TSK'nın konumunu belirle' dediği öne sürülüyor

19 Nisan 2009 03:00
Tempo24

İnternete düşen son ses kaydı, Jandarma Genel Komutanlığı’ndan sonra istisnai bir uygulamayla Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanan ve daha sonra emekli olan Aytaç Yalman’a atfedilen bir kayıt oldu. Bu kayda göre, Yalman, “demokrasiyi de cumhuriyetin temel nitelikleri arasında” vurgulayan Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’a, “Silahlı kuvvetlerin konumunu belirlemesini” öneriyor. Kendisine atfedilen konuşmada Yalman; ya İç Hizmet Kanunu’na dayanarak müdahaleci bir ordu olmak ya da demokratik bir ülkede demokratik bir hükümetin ordusu olmak dışında bir seçenek bulunmadığını söylüyor.

Aytaç Yalman'ın ses kaydı / Video

Harp Akademileri Komutanlığı’nda 14 Nisan Salı günü yaptığı “yıllık değerlendirme” konuşmasında, “Kürt ve Zazaların mağduriyet algılarının giderilmesi, fırsat eşitliğinden daha fazla yararlandırılması” önerilerinde bulunan ve “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” diyen Atatürk’ün “Türk halkı” değil “Türkiye halkı” ifadesini tercih ettiğinin altını çizen Org. Başbuğ ile Yalman arasında yapıldığı öne sürülen sohbette, bu konuların da görüşüldüğü iddia ediliyor.

Yalman, kendisine atfedilen ses kaydında, Org. Başbuğ’a söylediklerini paylaşırken “kaba milliyetçiliği” eleştiriyor ve “Türkiye Türklerindir’ ifadesini örnek göstererek bu türdeki yaklaşımların diğer etnik grupları “ötekileştirdiğini” vurguluyor.

“Doğu Roma’nın mirası üzerindeyiz” diyen Yalman, kendisine atfedilen kayıtta, Kürtlerin varlığını bile reddeden bir anlayışla yetiştirilen subayların-generallerin Türkiye’deki etnik mirası bilerek yetişmeleri durumunda “dünyaya farklı bakacaklarını” vurguluyor. “Yahu biz burayı paylaşıyoruz Rumlar’la, Yahudiler’le, Ermeniler’le” ifadesini kullanan Yalman, “… Kürt ‘Kürdüm’ diyemiyor. Böyle bir baskı içinde huzur olmaz. (…) Bu coğrafyada insanları başka türlü tutamazsınız. Yoksa kaybederiz” görüşünü dile getiriyor.


Tempo24’ün notu

videogoogle.com adresinde “Aytaç Yalman ses kaydı” ifadesiyle yayımlanan konuşmanın tam metnini vermeden önce bir not düşmek istiyoruz. Tempo24, eğer gerçeği yansıtıyorsa Aytaç Yalman’a atfedilen bu kaydın yasadışı bir telefon ya da ortam dinlemesi ile yapılmış olmasını yüksek bir olasılık olarak görüyor. İçinde özel hayat konusunda hiçbir ifade bulunmaması, hiç kimseyi zan altında bırakacak bir bölüm içermemesi ve internet medyasına yansımış olmasını dikkate alarak bu yayını yapıyoruz.

Tempo24’ün Aytaç Yalman’a ulaşma girişiminde bulunduğunu ve irtibat noktalarına haber bıraktığını da not düşerek konuşmanın tam metni ile videosunu yayımlıyoruz.

Tempo24



‘İlker Paşa konumunu belirledi’


İlker Paşa şeyini belirledi. Ben dedim ki bak, bir dedim yapamayacağınız hiçbir şeyi söylemeyin. Yapamayacağınız hiçbir şeyi, arkasında duramayacağınız hiçbir şeyi söylemeyin, bir. Bir de konumunuzu belirleyin dedim. Nedir Silahlı kuvvetlerin konumu? Silahlı kuvvetlerin konumu... Yani işte İç Hizmet Kanunu’ndaki 35. madde mi, yoksa cumhuriyetin değerlerini korumak için mücadele eden bir silahlı kuvvetler vardır, bir de demokratik bir ülkede, demokratik bir hükümetin ordusu olarak konumlanır. Ya o, ya bu olur. Bir gün orada, bir gün burada. İşte Yaşar’ın en büyük talihsizliği o oldu. Yani Yaşar’ın dönemi çok talihsiz bir dönem oldu. Yani işte komutan dedi birisi, komutanım dedi birisi selam verdi, birisi elini sıktı... Yani bunlar konumunu belirleyememekten kaynaklanıyor. Konumunu belirle dedim, ona göre hareketini yap. Şimdi bana göre konumunu belirledi o. İşte yani... Ortaya çıkmadan hükümeti sakin, sessiz götürecek.

Yani bunlar zor değil. Yahu bu iş bitti artık yani. Türkiye’deki bu dönüşümü bir defa bir anlayıp, küreselleşmede, toplumsal ve idari anlamdaki dönüşümün hem global anlamda, hem de ülke genelinde nasıl olduğunu bir görüp ona göre kendimizi ona nasıl adapte edeceğiz, kendimizi, değerlerimizi nasıl koruyarak buna adapte olacağız? Bizim buna kafa yormamız lazım. Yoksa “Ben bunu kabul etmiyorum, bunu kabul etmiyorum” noktasını aştık.



Subaya öğretmezseniz şaşkına döner’

Çok hassas bir konudan bahsettik, çok hassas. Bunu düşünmek lazım. Yani insan farklılıkları kabul ederse kendi kafasında, o zaman dünyaya farklı bakar. Şimdi siz Anadolu’nun bir kasabasından bir çocuğu alır onu subay yaparsanız, işte devamlı, ona da Atatürkçülük, Cumhuriyet’in temel değerleri, devamlı o fikirleri aşılarsanız cumhuriyetin muhafızı olarak – çok doğal olarak da öyle olması lazım- öyle yetiştirirseniz. Türkiye’de yalnız Türklerin var olduğunu ona öğretirseniz. Bunun dışında hiçbir etnik unsurdan bahsetmezseniz, birdenbire bir de bakar ki yahu Türkiye’de 27 etnik grup varmış, hepsinin dili varmış, örfü varmış, değerleri varmış, yerel değerler diye bir şey varmış, ulusal değerler varmış bilmem ne böyle şaşkına döner. Şaşkına döner.

‘Türkiye Türklerindir, sözü diğerlerini ötekileştiriyor’

Yani bir defa milliyetçilik duygularının kaba ve katı bir şekilde oluşmaması lazım insanın kafasında... Milliyetçilik... Eğer sen “Türkiye Türklerindir”, “Vatandaş Türkçe konuş” diye, efendim, bu ülkeye bayrağı alıp çıkarsan ortaya, o zaman diğer insanları ötekileştirmiş olursun. Diğer insan dediğin kim? Aleviler, Çerkesler, Lazlar... Geriye bir şey kalmaz. Ermeniler, Rumlar, Yahudiler... Yani Arap kökenli çok var. Hatay’ın yüzde 50’si Araptır. Munis insanlardır. Yani kavga etmezler, sakindirler falan yani. Benim hayatım onlarla geçti. Bu coğrafyada insanların tamamını kucaklayan bir anlayışın hakim olması lazım. Başka türlü bu coğrafyada tutunamayız. Osmanlıda da işte... Osmanlının şeyi bu... Yani hiçbir etnik grubu ön plana çıkartmadı. Yani son işte... 19. Yüzyıl’ın başlarına kadar hep böyle gitti. Ne zaman işte Namık Kemallerin falan Türkçülük hareketi başladı, Jöntürkler gibi, Avrupa’da.

‘Osmanlı’nın bakiyesi, Doğu Roma’nın mirasçısıyız’

Onun da ötesinde Osmanlı yerel değerleri ve etnik grupları çok özgür bıraktı. Yani din, yaşam biçimi, kıyafet her şeyi serbestti. Ve o zaman öyle oldu. Yoksa biz tabii bu etnik Osmanlı’nın bakiyesiyiz... 5 milyon kilometrekarelik bir toprak kaybetti Osmanlı. İşte bu, buradaki bütün etnik grup Anadolu’nun içine üşüştü. Öyle. Hepimiz burada toplandık. Yani herkes bir yerlerden gelmiş. Sonra bu ülke... Meseleye böyle bakmak lazım. İşte Osmanlı’nın ötesinde Selçuklular var, Bizans var. Biz Doğu Roma’nın... Biz Doğu Roma’nın mirası üstündeyiz yani. Nereyi kazarsan İstanbul’da bir Roma çıkıyor. Nereyi kazarsan Roma çıkar.

‘Generale zenginliği öğretirsen dünyaya farklı bakar’

Yani bu toprakları, zenginliği böyle görmek lazım. Hem insan yapısında, hem toprak yapısında bu coğrafyayı böyle görürseniz ve de böyle öğretirseniz subaylarınıza, generallerinize o zaman olaya, dünyaya farklı bakar.

Yani diyeceksin ki “Peki komutanım sen niçin böyle bakıyorsun da, peki filanca şahıs böyle mi bakıyor ?” Ben adalarda büyüdüm. Büyükada’da. Ecnebi denen insanların içinde büyüdüm. Yani bende hoşgörü, şiddetten uzak bir hoşgörü kültürü... Onlarla beraber büyüdüm. Yani onun da vatanı olduğunu daha o zaman idrak ettim. Yahu biz burayı paylaşıyoruz. Rumlarla, Yahudilerle, Ermenilerle...

‘Bu coğrafyada bu insanları başka türlü tutamazsınız’

Bize hiç Kürtten bahsetmedi kimse. Yani Harp Okulu’na geldik, ne Kürt’ü yahu, Kürtçe yasak! Kürtçe konuşulur mu? Adam kendinin Kürt olduğunu söyleyemiyor ki çocuk. Alevi Alevi olduğunu söyleyemiyor. Kürt Kürdüm diyemiyor. Ve böyle bir baskı, böyle bir yapı içerisinde huzur olmaz ki! Huzur olmaz. Ben açıklama yaptım. İşte (Fikret) Bila’nın kitabında var. Yani “Bunları serbest bırakmak lazım” dedim. Bakın ben bir yıl evvel söyledim bunu. “Şimdi televizyonu, Kürt dili edebiyatını hepsini çıkartın” dedim. Bu kadar...

Çünkü 71 yılından beri ben Kürtlerin içinde yaşıyorum... Ben o zaman binbaşıydım. Diyarbakır’da sıkıyönetimde çalıştım üç sene. Şimdi daha güzel bir ortam oluşacak. Bu coğrafyada bu insanları başka türlü tutamazsınız. Yoksa kaybederiz yani. Artık o dönem geçti. İnşaallah arkadaşlar bunu anlarlar...