Cumhuriyet gazetesinin yönetici ve yazarlarına yönelik olarak düzenlenen operasyona ilişkin yayımladığı yazı dizisinin onikinci bölümünde, 'FETÖ' üyeliğinden sanık savcı Murat İnam'ın başlattığı soruşturma ele alındı. Gazetenin haberinde "Fethullah Gülen'in eski yol arkadaşları" olarak Hüseyin Gülerce ve Cem Küçük'ten bahsedilirken Alev Coşkun'un Cumhuriyet'i Aydınlık gazetesi çizgisine getirmek istediği savunuldu.
Kemal Göktaş, Canan Coşkun, Alican Uludağ ve Sinan Tartanoğlu'nun imzalarıyla yayımlanan dizinin "Bozacının şahitleri şıracı" başlıklı bölümünde, "FETÖ üyeliğinden sanık savcı Murat İnam’ın başlattığı soruşturmanın tanıkları arasında geçmişte Gülen’in yol arkadaşı olan kişiler ve Saray desteğiyle Cumhuriyet’i Aydınlık çizgisine getirmek isteyen eski vakıf yöneticileri yer alıyor" ifadesi kullanıldı.
Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan haber dizisinin bugünkü (1 Haziran 2017) bölümü şöyle:
İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet’e yönelik saldırıların sürdüğü 3 Mart 2016’da Twitter üzerinden paylaştığı mesajında “Yeni hedefleri Cumhuriyet gazetesine mi çökmek? Ama bunu cemaat medyasına yaptıkları gibi yapamazlar. Hüseyin Gülerce misali işbirlikçi ararlar” demişti. Tam da Atalay’ın dediği gibi oldu. Cumhuriyet’le ilgili soruşturmada 40 yıl Gülen cemaatinde yer aldıktan sonra FETÖ davalarında itirafçı olmasalar örgüt yöneticiliğinden yargılanma ihtimalleri hayli yüksek olan kişiler başta olmak üzere Cumhuriyet’e yönelik iftiraları dillendiren “gazeteciler” ve Vakıf davası yoluyla Cumhuriyet’i Aydınlık çizgisine getirmek isteyen eski vakıf yöneticileri tanık olarak dinlendi. Tanıklık yapan 17 kişinin önemli bir bölümünün eski FETÖ’cü olması da dikkat çekiciydi. Kimi, tanık ifadesinde geçmişte yazılarının Fethullah Gülen’in denetiminden geçerek yayıma girdiğini itiraf ettiği halde Cumhuriyet’i Fethullah Gülen’in yönettiği iftirasında bulundu, kimi de herhangi bir görgüye veya bilgiye dayanmadan Fethullah Gülen cemaatinden para akışı olduğunu iddia etti. Tanık olarak yer alan isimlerden bazıları, geçmişte kim oldukları, şimdi neye evrildikleri ve iftira niteliğindeki ifadeleri şöyle:
Gülen icazetli gazetecilik
-Hüseyin Gülerce: Uzun yıllar Gülen hareketinin içinde yer aldı. 17- 25 Aralık soruşturmalarıyla ete kemiğe bürünen AKP-Cemaat savaşının ardından kuruluş yıllarında dönem dönem yazarlık ve Genel Yayın Yönetmenliği yaptığı Zaman gazetesinden ayrıldı. Şimdinin yandaş gazetelerinden Star’da köşe yazarlığı yapan Gülerce’nin 2003 yılında basılan “İslamın Gülen Yüzü” isimli bir de kitabı bulunuyor. Kitap Fethullah Gülen övgüsüyle dolu. Tanıklık ifadesinde 1993 yılından itibaren Samanyolu Televizyonu’nda ana haberden sonra günün yorumcusu olduğunu söyleyen Gülerce, Gülen’in onun talimatlarıyla “gazetecilik” yaptığını ifadesinde uzun uzun anlattı.
Gülerce, “Eğer gazeteye (Cumhuriyet’i kastediyor) doğrudan nakdi bir yardım yapıldıysa bu mutlaka elden gerçekleşmiştir ve bunu mutlaka Mustafa Özcan bilir. Yine Alaattin Kaya’nın bu işleri yapmış olma ihtimali vardır. Kurye olarak herhangi bir kişi kullanılmış olabilir. Nitekim Gülen bu sürecin sonunda Cumhuriyet gazetesine bir genel yayın yönetmeni bile atamıştır” iftirasında bulundu. FETÖ davalarında itirafçı tanık olmasa örgüt yöneticiliğinden yargılanması olası Gülerce’nin Cumhuriyet dosyasındaki ifadesi, devlet içerisindeki paralel yapılanmadan haberi olduğunu, buna rağmen henüz AKP-Cemaat arasındaki savaş ayyuka çıkmadığı için sustuğunu ortaya koyuyor.
Gülen'in halefi Cumhuriyet'i suçladı
-Latif Erdoğan: 40 yıl Gülen cemaatinde bulundu. Gülen cemaatinin 1979’da yayın hayatına adım attığı Sızıntı dergisi ile cemaatle ilişkisi başlayan Erdoğan, burada “Şemsettin Nuri” ismiyle yazılar yazdı. Zaman gazetesine de kuruluş yıllarından itibaren uzun süre yazı yazan Erdoğan, o dönem Gülen’in halefi olarak anılıyordu. AKP-Cemaat savaşı öncesi Gülen için “cumhurbaşkanı olma kapasitesine sahip adam” diyen Erdoğan, ifadesinde, Sızıntı dergisinde yazdığı dönemle ilgili şunları söyledi: “Her ay çıkacak sayıda kullanılması muhtemel bütün görseller ve yazılar Gülen’in önüne serilir. O bunlardan uygun bulduğunu seçer ve üzerine kendi kaleminden çıkmış bir dörtlük ya da veciz bir söz ekler. Bu şekilde yayımlanır. Benim yazılarımın içeriği ve görselleri de aynı usulle Gülen’in denetiminden geçti.” Erdoğan, ifadesinde, kuruluş yıllarından itibaren yer aldığı Zaman gazetesinde Gülen’in talimatıyla ‘gazetecilik’ yaptığını itiraf etti. Ancak Erdoğan geçmişini unutarak, “Gülen’in gazetelerin manşetlerini asla tesadüfe bırakmayacağını bildiğim için Zaman ve Cumhuriyet gazetelerinin bir gün arayla ‘Azez Düğümü’ ve ‘Devletin kalbine bomba’ başlıklarıyla çıkmış olması bütünüyle Gülen’in yönlendirmesiyle ve aslında mevcut iktidarı zayıflatmaya, tahrip etmeye yönelik darbe girişimine giden yolu açacak faaliyetlerdendir” iftirasında bulundu.
Kendi cenahı bile dışladı
-Cem Küçük: Geçmişte TİMAŞ Yayınları’nda editör olarak çalıştı. Tetikçilikten öte gitmeyen gazetecilik hayatına 2012’de Yeni Şafak gazetesinde başladı. Nisan 2015’te buradan ayrılarak Star gazetesine geçti. Buradaki köşesinde tetikçilik geleneğini sürdüren Küçük, Star’dan Nisan 2016’da kovuldu. Geçen günlerde katıldığı bir TV programında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AKP’nin başına geri geldikten sonra radikal İslamcılarla yolunu ayırması gerektiğini belirterek, “Bu ilişki bitti, bu dikiş tutmaz. Artık AK Parti’nin radikal İslamcılarla da Mavi Marmara’daki manyak tipler de... Kafadan İsrail düşmanı, kafadan Batı düşmanı, kafadan her şeye düşman tip var... Garip garip tipler var. Bunlarla da yolun ayrılması lazım. Tayyip Bey de bunları yapacaktır diye tahmin ediyorum. Amerika’yla ilişkileri yoluna sokup bunları halletmemiz lazım” ifadelerini kullandı. Küçük, bu açıklamalarının ardından yandaş birçok gazete ve yazarın tepkisini çekmişti. Gazetemize yönelik soruşturmaya herhangi bir görgü veya bilgisi olmamasına rağmen tanık sıfatıyla eklenen “tetikçi” Küçük, ifadesinde şu iftiralarda bulundu: “Medya sektöründe çalışan herkes bilir ki Cumhuriyet gazetesi FETÖ nün gizli yayın organıdır. Cumhuriyet gazetesi bilindiği üzere Kemalist çizgisi olan bir gazetedir. Akın Atalay bu gazetenin icra kurulu başkanı olduktan sonra Can Dündar’ı transfer ederek genel yayın yönetmeni yaptı. Kemalist birçok yazar bu gazeteden atıldı. Mustafa Balbay, Şükran Soner, eski genel yayın yönetmeni İbrahim Yıldız gibi isimler bu gazeteden atıldı. Kadri Gürsel, Ahmet İnsel, Ceyda Karan gibi isimler bu gazetede işe alındı. Bu gazetenin yayın politikası Akın Atalay ve Can Dündar ile birlikte tamamıyla FETÖ ve PKK’ye hizmet etmiştir.” Cem Küçük uzun süredir ekranlarda da yinelediği bu iddialarına ilişkin bugüne dek tek bir bilgi ya da belge göstermedi.
Ulusal Kanal'ın vazgeçilmezi
-Alev Coşkun: 2013 yılına kadar Cumhuriyet Vakfı’nda yönetim kurulu üyesiydi. Ulusal Kanal’ın vazgeçilmez program konuklarından... Perinçek ve tayfasını her daim övüyor. Hatta CHP’ye Vatan Partisi ile seçim ittifakı yapması çağrısında bulunuyor. Alev Coşkun’un AKP ile açık işbirliğinde olan Vatan Partisi ve Aydınlık çevresi ile olan bu muhabbeti de hiç kuşkusuz Cumhuriyet’i Aydınlık çevresinin ele geçirmesi hedefi ile birebir örtüşüyor. 7 Haziran seçimlerinden önce yaptığı bir söyleşide şunları söyledi: “Bir de Vatan Partisi var. Kimse görmüyor onu. Şimdi Vatan Partisi’nin 3-4 tane önemli noktası var.
1. Onlar entelektüel yani aydınlara hitap ediyor.
2. Milli çıkarları düşünen vatanseverlere hitap ediyor.
3. Bir televizyonu var, başka partilerin AKP hariç televizyonu yok. Bir de çok kuvvetli bir gazetesi var, yani Aydınlık. Şimdi bunların sonucunda eğer Vatan Partisi bir oy yükselmesi yaparsa ve yüzde 2-3 yaparsa, o zaman devletin bütçesinden yardım alma hakkını kazanıyor. Vatan Partisi’ne önem vermek lazım.” Seçimde Vatan Partisi ile umduğunu bulamayan Coşkun, 6 Eylül 2015’te de “CHP, Vatan Partisi ile seçim ittifakı yapmalı” demişti. Alev Coşkun, arkadaşlarımız terörle mücadele şubesinde gözaltındayken aynı binada çalışan savcıya tanık olarak ifade vermeye gitti. Coşkun ifadesinde, yönetim kuruluna seçilemediği için açtığı Vakıf davasını Cumhuriyet’i susturma aracı olarak savcılığın önüne serdi. Vakfın hileli seçimle ele geçirildiğini ve ardından yayın politikasının değiştirildiğini iddiasında bulunarak şu ifadeleri kullandı: “23 Mayıs ve 24 Mayıs tarihli Cumhuriyet gazetesinin baskıları çok önemlidir. Cumhuriyet gazetesinin bir temel ilkesi vardır. Gazetenin baş sayfasında Cumhuriyet logosunun üzerine asla haber konmaz, dinci ve tarikatçıların haberleri de asla ilk sayfadan verilmemesi bir kural iken 23 Mayıs 2015 tarihli gazetenin ilk sayfasında ve Cumhuriyet logosunun yanında FETÖ terör örgütü lideri Fethullah Gülen’in fotoğrafı ile birlikte ‘Fakirhaneme bunlar malikâne diyor’ sözleri servis edilmiştir” dedi. Oysa söz konusu haberin dikkat çektiği nokta, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı, bugünün Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın Gülen’i Pensilvanya’da ziyaret etmesiydi. Coşkun’un ifadesi hem tutuklama gerekçesi yapıldı, hem de iddianamede suç delilleri arasında sayıldı. Alev Coşkun, Aydınlık gazetesine verdiği 6 Mayıs tarihli söyleşide ise ihbarcılığını unutup Cumhuriyet Vakfı başkanlığına aday olduğunu, seçilirse cezaevindeki Cumhuriyetçiler için mücadele edeceğini söyledi.
Basın İlan Kurumu'nun yalanı
-Namık Kemal Boya: Cumhuriyet Okurları (CUMOK) İstanbul Koordinatörü. Bu göreve kendi kendini atayan ve aynı zamanda Alev Coşkun’un avukatı olan Boya’nın ifadesine müvekkilinin yönlendirmesiyle başvuruldu. Boya ifadesinde, gazetemizin yayın çizgisini değiştirmesi nedeniyle tirajının düştüğünü ileri sürdü. CUMOK olarak siyasi çizgisinden uzaklaştığını iddiasıyla gazeteyi satın almayarak boykot ettiklerini söyledi ancak Basın İlan Kurumu tarafından savcılığa verilen tiraj raporunun gerçeğe aykırı olduğu ve rakamlar üzerinde oynandığı ortaya çıktı. Boya, 31 Ekim 2016’daki ilk gözaltı dalgasının ardından gazetemizle dayanışmaya gelen okurlarımızı da kendince “Cumhuriyet okumamış” şeklinde sınıflandırarak şunları söyledi: “Sayısız okur bu duruma tepki olarak gazeteyi almamaya başladı. Bu konuda toplantıda karar aldık, okurlara duyurduk. Bugün Cumhuriyet’e operasyon var diyerek yapılan yayınla Cumhuriyet logosunu öne koyarak arkasında savunmaya geçenler Cumhuriyet’in bildiğimiz özüne, düşünce yapısına, siyasi çizgisine zıt kişilerdir. Gazetenin önüne gelenlerin çoğu da Cumhuriyet okumamış, Cumhuriyet almamış ama son 2 yılda cemaate ve bölücülüğe prim veren yayınların kesilmesinden dolayı protesto için gelmişlerdir” dedi. 31 Ekim 2016’da başlayan ilk gözaltı dalgası kamuoyunun her kesiminden büyük tepki toplamıştı. O günlerde CHP ve HDP’li milletvekillerinden, Cumartesi Anneleri’ne kadar çok sayıda okur gazete binasına destek ziyaretine gelmişti. Aydınlık gazetesi ve Vatan Partisi çizgisine yakın Alev Coşkun ve avukatı Namık Kemal Boya’nın yanı sıra Aydınlık gazetesi yazarları Mehmet Faraç ve Rıza Zelyut da dosyanın tanıkları arasında yer aldı.