Gündem

'Cumhurbaşkanı'nın AKP'den çıkacağı kesin, merak edilen kimin olacağı'

Yalçın Akdoğan: Erdoğan millete mal olmuş ve dünyevi makam-mevki ihtiraslarını aşmış bir şahsiyettir

15 Nisan 2014 12:07

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, “AK Parti’nin Cumhurbaşkanı seçebileceğine kesin gözüyle bakılıyor. Özellikle yerel seçimlerde AK Parti’nin yüzde 45’in üzerinde oy alması, bu tabloyu daha da netleştirmiş durumda. Artık merak edilen husus, AK Parti’nin Cumhurbaşkanı’nı seçecek güce sahip olup olmadığı değil. Şimdi merak edilen, Cumhurbaşkanlığı’na kimin geleceği, hükümetin ve partinin başında kimin olacağı, bundan sonrasında devletin ve siyasetin zirvesindeki ilişkilerin nasıl yürüyeceği” dedi.

Yalçın Akdoğan’ın, Star gazetesinin bugünkü (15 Nisan 2014) nüshasında yayımlanan, “Adaylık meselesi” başlıklı yazısı şöyle:

 

Adaylık meselesi

 

Cumhurbaşkanlığı seçim süreci henüz başlamadan toplumun büyük bir kesimi, iç ve dış kamuoyu sonucu satın almış, kabullenmiş görünüyor. AK Parti’nin Cumhurbaşkanı seçebileceğine kesin gözüyle bakılıyor. Özellikle yerel seçimlerde AK Parti’nin yüzde 45’in üzerinde oy alması, bu tabloyu daha da netleştirmiş durumda.

Artık merak edilen husus, AK Parti’nin Cumhurbaşkanı’nı seçecek güce sahip olup olmadığı değil. Şimdi merak edilen, Cumhurbaşkanlığı’na kimin geleceği, hükümetin ve partinin başında kimin olacağı, bundan sonrasında devletin ve siyasetin zirvesindeki ilişkilerin nasıl yürüyeceği...

Başbakan Erdoğan, ilgili kurullarında değerlendirmelerini yapıp kararını verecektir. Bu karar onun kişisel kararı olmaktan öte Türkiye’nin en büyük siyasi hareketi olan, 9 milyon üyesiyle en büyük teşkilatı durumundaki AK Parti’nin vereceği bir karar olacaktır.

2007 yılındaki aday belirleme sürecinin nasıl işlediği biliniyor. Başbakan Erdoğan çok geniş yelpazede istişareler yürüttü ve bunun sonucunda olgunlaşan fikir çerçevesinde hareket etti. O gün de kritik soru, ‘kim olsun’dan ziyade ‘Erdoğan olsun mu olmasın mı’ idi. Bugün de kritik soru Erdoğan’ın tercihinin ve takdirinin yanında ülkenin ve AK Parti’nin geleceği açısından doğru pozisyonun ne olduğudur. Yoksa ‘halk kabul eder mi’ anlamında bir soru işareti bulunmuyor. Erdoğan her iki göreve de layık görülüyor, ancak hangisini sürdürmesinin daha yararlı olacağı tartışılıyor.

***

Erdoğan, bugüne kadar olduğu gibi kendi kişisel kariyerini değil partisinin ve ülkesinin geleceğini nazara alarak bir değerlendirme yapacak ve kararını verecektir. Erdoğan millete mal olmuş ve dünyevi makam-mevki ihtiraslarını aşmış bir şahsiyettir. Türkiye Cumhuriyeti’nin halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olmak büyük bir şereftir, çok önemli bir siyasi gelişmedir. AK Parti ailesi kendi içinde objektif, rasyonel ve serinkanlı bir şekilde değerlendirme yaparak bir fikir oluşturacaktır. Bu değerlendirme kimin aday olacağından ziyade Türkiye’nin yakın ve orta vadeli geleceğinin nasıl şekilleneceğiyle ilgili olacaktır.

Dün ‘muhtar bile olamaz’ diyen statükocu zihniyetin bugün ‘Cumhurbaşkanı olamaz’ demesi hiç şaşırtıcı değildir. Yenilgi yorgunu olan ve hezimetten başı dönen muhalefetin ‘kim olsun’ diyemediği için ‘kim olmasın’ demesi normaldir.

Her seçimde ikinci olmak için yarışan bir muhalefet inanarak ve umut besleyerek kendi adayını çıkaramıyorsa zaten anlamını kaybetmiştir. Hele kendi genel başkanlarını aday olarak öneremeyen, kendi adaylarında şans göremeyen bir muhalefet sadece 90 dakikayı bitirmek için top çeviriyor demektir.

Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği ‘sivil aday’ meselesi ise demokrasiyi anlamamakla eş anlamlıdır. Kılıçdaroğlu sivilliği militarizmin karşısında değil ‘siyasetin’ karşısında kullanıyor, “aday, siyasetçi olmasın” diyor. Yani ‘halkın seçtiği bir makamdaki’ kişi ‘halkın seçeceği bir makam’a gelmesi istenmiyor. Milletvekillerini halk seçmiştir, Cumhurbaşkanını da halk seçecektir. Birincisini de ikincisini de kötü görmek abestir.

Sürekli ‘siyasallaşma’ kavramına ‘kötü’ anlamlar yüklenmesi çarpık bir anlayıştır. Siyaseti ve siyasetçiyi kötüleyen bir siyasi anlayış olabilir mi? HSYK üyelerini Avrupa’da meclisler seçince ‘demokrasinin tezahürü’ oluyor, bizde Meclis seçince ‘siyasallaşma’ oluyor. Yıllarca emekli askerleri, yargıçları ‘sivilleşme’ diye millete yutturanlar şimdi de benzer oyunlara başvuruyorlar.

Cumhurbaşkanlığı meselesi küçük ve kişisel hesaplarla, ucuz polemiklerle, lüzumsuz spekülasyonlarla ele alınacak bir mesele değildir. Ülkenin geleceğini ilgilendiren böyle önemli bir konu uygun zeminlerde doğru analizlerle ele alınmalıdır. AK Parti bu süreci de kendisine yakışan bir olgunlukla tamama erdirecektir.