T24 - Anayasayla ilgili sözlerinin, Çankaya seçimi konusuna çekilmesinden rahatsız olan Gül, “Durun bakalım. Cumhurbaşkanlığı süresinin henüz kaç sene olduğu ortaya çıkmamışken, 5 sene ise bile daha hâlâ yarısındayken, böyle düşünen varsa hiç hoş karşılamam” dedi.
Resmi ziyaret için Hindistan'a giden Cumhurbaşkanı Gül'e eşlik eden Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, izlenimlerini anlattı.
Aydıntaşbaş'ın bugünkü (11 Şubat 2010) yazısı şöyle:
Tac Mahal
Dünyanın en büyülü mekânlarından birinde, Babür İmparatoru Şah Cihan’ın 16’ncı yüzyılda karısı Banu Begüm için yaptırdığı saray Tac Mahal’deyiz...
Aslında Cumhurbaşkanı, bizlerle Hindistan demokrasisini, Tac Mahal’in yapımındaki sembolizmi, bu Asya devindeki ekonomik fırsatları konuşmak istiyor. Ancak üst üste gerilim uyarısı yaptığı Türkiye gündemi, peşimizi bırakmıyor. Programımızda olmamasına rağmen, yemek için uğradığımız Oberoi otelinde biz gazetecilerle yeniden bir araya gelmek istiyor.
‘Çıkışım bir hayıflanmaydı’
Nedeni, iki gün önce yapmış olduğu “Yeni bir anayasa için fırsat kaçtı” sözlerine açıklık getirmek... Gül, hem iktidar hem de muhalefetteki “Cumhurbaşkanı her tür anayasa değişiklik paketine karşı” yorumlarını düzeltmek istiyor. Sözlerine “Ben ne söylediysem sizler onu en iyi şekilde yansıttınız, ancak farklı değerlendirmeler oldu” sözleriyle başlıyor.
Kendi çıkışını bir ‘hayıflanma’ olarak nitelendiriyor: “Ben TBMM’yi ve bu Meclis’i hep yücelttim. Yanlış anlaşılmak istemem. Tabii ki anayasa parça parça değiştirilebilir her zaman. Meclis’in iradesindedir. Ama ben üzülerek yeni bir anayasa için zamanlama açısından bu fırsat kaçırıldı dedim. Benimki bir hayıflanmaydı. Yine de gruplar yapabiliyorsa, yeni anayasa yapılabilir.”
Cumhurbaşkanı bir kez daha Meclis’i övüyor: “Meclis’in küçümsenmemesi gerekir, değerini bilmemiz lazım. Bugünkü Meclis önemli bir Meclis. Bütün siyasi akımları göndermiş, grup da kurdurmuş, temsilde adalet vermiş; aynı zamanda tek parti iktidarı da vermiş.”
‘Yanlışa çekme çabası’
Ancak bazı yorumlara tepkili olduğu ortada: “Söylediklerimin farklı şeylere çekilmesini ne hoş karşılarım ne de anlarım. Bazen doğru yansıtılmaz ama bu kez bu olmadı. Demek ki genel olarak bir yanlışa çekme çabası var...”
“Sizi en çok rahatsız eden yorumlar nedir?” diye soruyoruz. Aslında Cumhurbaşkanı sinirli değil. Uzun yıllardır izlediğim için ruh halinin ‘kızgın’ olmadığını ölçebiliyorum. Ancak Ankara kulislerinde dikkat çeken iki yazı, Radikal’de Akif Beki, Star’da Şamil Tayyar’ın Gül’ün anayasa açıklamalarına yönelik eleştirileri. Gül, okumamış olsa da muhtemelen bunları duydu.
“Türkiye’de kim ne yazmış, yazmamış hepsini takip edemiyorum” diyor. Hindistan programı yoğun; köşe yazarlarını, muhalefet ve iktidarın açıklamalarını okuyacak fırsatı olup olmadığını bilmiyoruz.
Üsteliyoruz: “Anayasayla ilgili sözlerinizin cumhurbaşkanlığı konusuna çekilmesini mi kastediyorsunuz?”
Gül hemen “Anlamsız bir yorum” diyor: “Durun bakalım. (Cumhurbaşkanlığı süresi) kaç sene olduğu tartışılırken, henüz kaç sene olduğu ortaya çıkmamışken, 5 sene ise bile daha hâlâ yarısındayken, böyle düşünen varsa hiç hoş karşılamam. Bizim pozisyonumuzdaki insanlar bu düşüncelerle hareket ederse yazık olur.”
Gül’ün 2011 seçimlerine bir yıl kala Çankaya’da görev yapacağı sürenin henüz 5 mi 7 mi olduğunun belli olmadığını vurgulaması siyaseten önemli.
Hükümette görev süresinin 5 yıl olduğu, ancak isterse ikinci bir 5 yıl için aday olabileceği görüşü hâkim. “Ne kastettiniz?” diye soruyoruz:
‘Daha yarısına gelmemişiz’
“Ben diyorum ki, 5 yıl olsa bile daha yarısına gelmişiz. Varsa bu tür laflar çirkindir.”
Daha sonra Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı Ahmet Sever açıklık getiriyor: “Cumhurbaşkanlığının seçim süreciyle ilgili olarak Meclis’te prosedür bile henüz tamamlanmadı anlamında söyledi.”
Peki, Anayasa’nın referandumla parça parça değiştirilmesi? Gül’e bir kez daha, biz kez daha bunu soruyoruz: “Tabii ki yapılabilir. Ben de arzu ederdim. Bugün de yapılabilir. Bunlar Meclis’in iradesindedir.” Ve devam ediyor: “Ben yalnız hayıflandım. Oluyor bunlar. Kimi başka yerlere çekiyor. Tabii varsa öyle bir şey, çirkin bunlar.”