Gündem

CHP’li Hüseyin Aygün: Kırıkkale F Tipi Cezaevi, ‘Allah’ın unuttuğu yerde’

Aygün: Öcalan’ın yargılandığı İmralı Mahkemesinde de görülen camlı bölmenin avukat-tutuklu görüşmeleri için de oluşturulması tartışmalara itirazlara yol açıyor

18 Eylül 2013 19:08

Hülya Karabağlı / Ankara

 

CHP Tunceli Milletvekili, Meclis İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Hüseyin Aygün, önceki gün darp gibi kötü muamele şikayetleri üzerine 7 tutuklu ve hükümlüyle görüştüğü Kırıkkale F Tipi Cezaevi için, “Deyim uygunsa ‘Allah’ın unuttuğu yerdedir” dedi. Aygün, “Bu kadar uzağa F Tipi Hapishane kurulması ancak devletin siyasi tutuklulara duyduğu sınırsız nefretin derecesini gösterebilir” değerlendirmesi yaptı. Cezaevinin, Kırıkkale merkeze dahi 25 kilometre uzaklıkta olduğunu ve  ailelerin, yakınlarını ziyaret etmesi açısından caydırıcı olduğuna dikkat çekti.

Hüseyin Aygün, Kırıkkale F Tipi Cezaevi’ne ilişkin rapor hazırladı. Raporun gerekçesinde, “Erkin Kocaman’ın 16 Eylül 2013 günü sabah saatlerinde gardiyanlarca darp edilmesi üzerine bir gün sonra hapishaneye ziyarette bulundum” dedi. Toplam 7 tutuklu-hükümlü ile görüştüğünü söyleyen  Aygün’ün  raporda yer alan  izlenim, şikâyet,  talep ve çözüm önerileri şöyle.

Malatya’da, Adana’da yargılanan, bu şehirlerde ikamet eden insanların Kırıkkale Hacılar’a gönderilmesi de hukuk dışıdır. Zira “doğal hâkim ilkesi” gibi “doğal hapishane hakkı” da olmalıdır. Bir insan ailesiyle kolayca görüş yapabileceği yerde veya yakınında kalma hakkına sahip olmalıdır.

 

Erkin Kocaman’ın gözü patlamış, alnı ve şakakları çürük dolu

 

Hapishane yönetimi, tutuklu/hükümlülere karşı “düşman ceza hukuku” uygulamaktadır. Bunun en basit kanıtı dün saldırıya uğrayan Erkin’in bugün “revire çıkma isteği”nin reddedilmesidir. Yaraları halen taze olan, gözü patlamış, alnı ve şakaklarında çürükler; sırtında darp izleri olan bir insanın revire çıkmasına bile izin verilmiyorsa orada artık sadece “düşman ceza hukuku” vardır.

 

‘Cam fanus’ta görüşmek istemediği için darp edilmiş’

 

Erkin Kocaman’ın darp edilmesine yol açan olayın öyküsü şöyledir: Erkin avukatı Eylem Hakverdi ile görüşmeye çağrıldığı yerin bir cam fanus olduğunu görünce burada yapılacak bir görüşmeyi reddetmiştir. Kısaca “Biz siyasi tutukluyuz, seyirlik nesne olamayız, ayrıca konuşmalarımız dışarıdan duyulabiliyor, bu koşullarda görüşme olmaz” diye itirazlarını bildirmiştir.

 

‘Süngerli Oda’ya atılarak çıplak bırakılmış’

 

Erkin’in bağırarak protestolarını sürdürmesi üzerine yaklaşık 10-15 gardiyan birden onu yere devirmiş, tekme-tokat, yumruk ile darp etmiştir. Sonra “Süngerli Oda” adlı bir yere atılarak, soyulmuş ve tam 4,5 saat tecrit altında tutulmuştur. Ben gördüğümde aradan 24 saatten fazla bir zaman geçmişti ve Erkin’in tüm bedeninde işkence izleri duruyordu. Aygün’ün, “Hapishanedeki Sorunlar, Gözlemler, Tespitleri” şöyle.

 

‘Cam fanus’ta konuşmalar dışarıdan duyuluyor’

 

Bildiğimiz kadarıyla Sincan F Tipi ve Kırıkkale Hapishanesinde başlayan cam fanus odada avukat tutuklu görüşmesi Türkiye için “yeni” bir adımdır. Öcalan’ın yargılandığı İmralı Mahkemesinde ilk kez görülen camlı bölmenin avukat-tutuklu görüşmeleri için de oluşturulması tartışmalara ve Erkin Kocaman örneğinde olduğu gibi itirazlara yol açmaktadır. Kırıkkale F Tipi Hapishanesindeki tutuklu/hükümlüler bu “yeniliğe” şu sebeplerle itiraz etmektedir: “Dışarıdan seslerimiz duyuluyor, biz teşhir edilecek nesneler değil insanız, kabul etmeyiz.” İtirazların bir bölümü haklı görünmektedir. Konuşmaların dışarıdaki başka kimselerce duyulmaması koşuluyla bu odanın varlığının insan haklarını ve savunma hakkını olumsuz etkilemeyeceği kanaatindeyiz. Zira görüşmenin izlenebilmesi bir sorun oluşturmaz. Ancak konuşmaların dinlenebilmesi büyük bir sorun ve savunma hakkının ihlalidir.

 

‘Sohbet hakkı 10 değil 6 saat’ 

 

Kırıkkale Hapishanesinde “sohbet hakkı”, haftada 10 değil 6 saat olarak uygulanmaktadır. Bu mevzuata aykırıdır. Tecrit anlamına gelmektedir.

Sohbet şekli ise “hükümlü-hükümlü”, “tutuklu-tutuklu” görüşmesi zorunluluğu şeklindedir. Bu zorunluluk da insan hakları ihlalidir. Kırıkkale’de tutuklu olmadığından bir tutuklu aylardır bu haktan yararlanamamaktadır. Bu kabul edilemez.

İptal edilen sohbet haklarının sonradan iade edilmemesi de bir sorun olagelmektedir. “Arama var”, “Tadilat olacak” vb. sebeplerle sohbet hakkının iptal edildiği günlerin sonradan iade edilmemesi hukuk dışıdır.

 

‘Bir tutuklu arkadaşına şiir bile okuyamıyor’

 

Sohbet hakkı içeriği boşaltılarak uygulanmaktadır. Tutuklu/hükümlüler ortak alana gelirken yanına kitap, dergi, gazete alamamakta; sadece sigara ve çay bardağı ile gelebilmektedir. Bir tutuklunun arkadaşına bir şiir bile okuyamadığı bir düzen adil midir? Sohbet hakkının amacı tutulanların sosyalleşmesi ise bu uygulama amaca terstir. Bu durum kabul edilemez.

 

‘360 kişiye iki yarım gün muayene’

 

Tutuklu/hükümlüler revire 2 yarım gün çıkabilmektedir. Bu süre ve gün sayısı yetersizdir. En az 360 kişinin kaldığı, 30 yıldır tutuklu olanların çatısı altında yaşadığı bir hapishanede 2 yarım gün muayene kabul edilemez.

 

‘Kelepçeli muayene’

 

Tutuklu/hükümlüler Kırıkkale Ağız Diş Sağlığı ve Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi gibi bölümlerde istisnai durumlar ve doktorlar hariç kelepçeli muayene edilmektedir. Kelepçeli muayene hem insan haklarına hem de tedavi hakkına aykırıdır. Bu durumda kelepçe çıkartılması talebini reddederek muayene yapan hekimler de etik sorumluluk altındadır.

 Muayenesini elleri kelepçeli olmayı reddeden tutukluların varlığı hastalıkları artırmakta ve hızlandırmaktadır. 15 yıllık hükümlü Zeynel Karabulut ve 10 yıla yakın bir zamandır içeride ağır hasta olan Hamili Yıldırım’ın durumları kötüdür.

 

‘Ali İsmail Korkmaz’ portresine soruşturma’   

 

Hapishaneye dergi girişine engel olunmaktadır. Atlas, Bağımsız gibi dergilere bile abone olma isteği kabul edilmemektedir.

Avukatlara, gazetecilere, milletvekillerine yazılan mektup, kart, boncuk gibi şeylere “Hapishaneyi kötülemek” gibi gerekçelerle el konulmakta ve mektupların sahibine ulaşması engellenmektedir.

Tutuklu Mesut Çeki’nin Ali İsmail Korkmaz için yaptığı boncuktan portre engellenmiş; yapıcısına disiplin soruşturması açılmıştır. “Devleti kötülemek” gibi hukuk dışı bir gerekçe disiplin işlemine dayanak yapılmıştır. Keza boncuktan yapılmış Che Guevera, Pir Sultan Abdal ve Mahir Çayan portreleri yapmak Hapishane idaresi tarafından “Örgütsel haberleşmeye neden olmak” gerekçesiyle engellenmektedir. 

 

‘Yol TV; Cem TV;  Halk ve Ulusal Kanal yasak’  

 

Tutuklu ziyaretçilerinin yanlarında herhangi bir eşya getirememesi ve her şeyin posta yoluyla gönderilmesinin dayatılması hem bir eziyet hem de ekonomik bir baskı şeklidir. Bu uygulama da hukuk dışıdır.

 Yol TV, Cem TV, TV 10 gibi kanalların izlenmesi talepleri gerekçesiz şekilde reddedilmektedir.

 Halk TV, Ulusal Kanal ve Hayat TV yayınlarına da izin verilmemektedir.

 Kırmızı kalem başta olmak üzere renkli tüm kalem, boya ve diğer malzemeler üzerindeki yasak sürmektedir.

 

‘Cezaevinin musluk suyu içilmiyor’

 

Hapishanenin musluk suyu içilmemektedir. Tutuklu/hükümlüler para ile kantinden içme suyu almaktadır.

Sohbet hakkı sırasında fotoğraf çektirmek de hukuksuz yasaklar arasındadır.

Kitap sayısında herhangi bir sınır yok iken dergi sayısı 10 ile sınırlıdır. Bu, anlamsız başka bir yasaktır.

Gece yarıları “baskın aramalar” yapılmaktadır. Saatler süren aramalarda elde edilen bir suç eşyası olmadığına/olamayacağına göre amacın “baskı” veya “taciz” olduğu anlaşılmaktadır. En son 10-11 Eylül tarihlerinde gece saat 23:30 gibi aramalar yapılmıştır.