Yaşam

Cem Özdemir 6 haftalık babalık izninde

Alman Yeşiller Partisi’nin Türk kökenli EşBaşkanı Cem Özdemir işine 6 hafta bebek molası vererek 'Babalık iznine' çıktı.

10 Ocak 2010 02:00
 

T24-Bir başbakanı ya da parti başkanını minik bir bebeğin altını değiştirirken hayal edebiliyor musunuz? Alman Yeşiller Partisi’nin Türk kökenli EşBaşkanı Cem Özdemir (45), birçok Türk erkeğinin yapmaya cesaret edemediği ya da kaytarmak için çabaladığı bu “eylem”i yapmakla kalmıyor, alenen açıklıyor: “Süt veremeyeceğime göre, ki henüz öyle bir imkân bulunamadı, yapabileceğim şey ancak altını değiştirmek.” Özdemir, aralık başında oğlu Vito Yunus’u kucağına alınca, işine 6 hafta bebek molası verdi. Parti merkezine uğramadı, televizyonların cazip açık oturum davetlerini bile geri çevirdi. Özdemir ile babalık izninin nasıl geçtiğini konuştuk.

Türk babalar sizi kıskanmaya başladılar. Almanya’da babalık izni kullanan ilk parlamenter misiniz?
- Parti başkanları arasında kesinlikle ilkim. Parlamenterler arasında ilk miyim bilmiyorum.

6 haftalık izin pek alışılmadık bir durum, neden izne gerek duydunuz?
- Eşimle birlikte karar verdik. İkimiz de çalışıyoruz. Genelde, erkek kariyerinin peşinde koşuyor, eşi ise evlenip çocuk sahibi olduktan sonra kariyerini askıya almak mecburiyetinde kalıyor. Son derece mantıksız. Halkın parası boşa gidiyor. Çünkü kızlarımızı eğitiyoruz ama çocuklardan ötürü işlerini geliştiremiyorlar. Devletin varoluş sebeplerinden biri buna göre şartlar yaratmak. İşverenler buna göre anlayışlı olmalı. Bunlar imkânsız şeyler değil; birçok İskandinav ülkesinde çoktan gerçekleşmiş. Almanya bu konuda biraz gecikti.

Türkiye’de izin üç gün biliyorsunuz. O da memur ve gazetecilere Almanya geciktiyse Türkiye’ye ne diyorsunuz?
- Almanya bu konunun çok gerisinde ne yazık ki ama eminim Türkiye’de böyle imkânlar olsa birçok erkek bunun zevkini tadacaktır. Hem bir baba hem anaokulu öğretmeni olarak şunu söyleyeyim: Çocuğun özellikle ilk seneleri çok önemli. Bu sürenin babasız yaşanması hem çocuk için hem baba için büyük kayıp. Bu izinle, ben eşime iyilik yapıyorum diye bakmamak gerekiyor. Hayır, ben kendime iyilik yapıyorum. Çünkü çocuklarla birlikte çok şey öğreniyorum. Dünyaya bakış açım değişiyor.

Ne öğrendiniz bu süreçte?
- Ben daha çok kızıma baktım. Bebek doğunca kıskançlık olmasın diye daha fazla ilgi istiyor. Anaokulu da Noel tatili nedeniyle kısmen kapalıydı. Dolayısıyla çocuğu sürekli meşgul etmek gerek. Çocuğumuzun sabahtan akşama kadar televizyon seyretmesine karşıyız. Dışarıya çıkarmak, temiz hava aldırmak, yeni bebeği anlatmak, birlikte oyun oynamak lazım. Tabii ufaklığın da altını değiştiriyorum. Süt veremeyeceğime göre, ki henüz öyle bir imkân bulunamadı, yapabileceğim şey ancak altını değiştirmek.

Kızınız kıskandı mı peki?
- Ona baştan dikkat ettik, hazırlandık. Oğlumuz dünyaya geldiğinde “Bak sana da hediye getirdi” dedik. Bunu annem önermişti. İyi bir öneri. Her şeyi mümkün olduğu kadar anlattık, onu dışarıda tutmamaya çalıştık. Onun için çok fazla kıskançlık olmadı. Kızımız henüz 4 yaşında. Bebeğin oyuncak olmadığını anlatıyoruz. Tabii tam anlayamıyor ne kadar dikkatli olmak gerektiğini.

Doğuma da girdiniz mi?
- Girdim, ancak sezaryen olduğu için ancak bir bölüme girebiliyorsunuz. Yukarıdaki teselli etme bölümüne. Birlikte daha önce doğumda dikkat edilmesi gerekenlerin anlatıldığı kursa gitmiştik.

Bebeğinizi kucağınıza aldığınızdaki ilk heyecan, milletvekili seçildiğinizdeki heyecanı bastırdı mı?
- Bu her duyguyu bastırır. Yeni bir hayatın dünyaya gelmesi, onu elinizde tutmanız, hem eşime olan saygımı daha da artırdı, hem de müthiş bir şey. Onu görünce insanlar nasıl bir cana kıyabiliyor, nasıl birbirlerini öldürebiliyor, nasıl bomba atabiliyor diye düşünüyorsun. 

 

TÜRKLERİN İMAJINA YARADI

Partinizin eşbaşkanı Claudia Roth “Yeşiller’in erkekleri sadece eşitlikten söz etmekle kalmaz” diyerek destek verdi size. Politik bir mesaj da var mı bu kararınızda?

- Bütün işverenlere çağrı; mutlu babalar daha iyi çalışır. Darısı başkalarının başına. Evet bu mesaj var. Kızımın doğumunda parti başkanı değildim. AP milletvekiliydim. O zaman da bir süre toplantılara katılmadım. Şimdi parti başkanı olduğum için izni verecek kişi de benim, dolayısıyla rahatım.

Bu kadar izin olur mu kardeşim diyen olmadı mı? Nasıl tepkiler aldınız?
- Partimiz hem ailenin hem kariyerin birleşmesini savunan bir parti, o yüzden tepkiler olumluydu. İlk Türk kökenli parti başkanı, ilk bebek izni alan kişi oldu. Normalde Almanya’da Türk erkeklerinin imajı pek iyi değil: Eşleriyle, çocuklarıyla ilgilenmeyen, onları döven, zoraki evlilik yapan... Dolayısıyla o imaja yeni bir şey katmış olabilirim. Bu arada “Emin misin yaptığından, kariyerini tehlikeye sokmuyor musun. Sen 6 hafta piyasada bulunmadığında, o piyasayı başkası doldurur” diyenler de oldu. Bunlar klasik korkular. Dünya tek başına benim omuzlarımda değil.

Gündemden ve işten koptuğunuzu düşündünüz mü? Dezavantajı oldu mu?
- Eşbaşkan prensibi olduğu için parti başkansız kalmadı; zaten çağımızda internetle birçok şeyi evden de yapabiliyorsunuz. Telefonla ilişkileri devam ettirdim tabii ki. Bu biraz da alışılması gereken bir şey; televizyon sizi açık oturuma çağırıyor; oldukça çekici ve ilginç; siz “Hayır, bebeklik izni kullanıyorum şu anda, gelemem” diyorsunuz. Almanya’da şimdi benim örneğimden yola çıkılarak, yeni baba kültürüne dair tartışmalar başladı. Yasada annenin ücretli doğum izni 12 ay. Bu süreçte maaşının 1800 Euro’ya kadarını alabiliyor devletten. Bu izin 14 aya kadar uzatılabiliyor. İki ayı babanın kullanması şartıyla. Babanınki de ücretli. Hemen parantez açayım; ben bu parayı etik olmayacağı için almadım.

Bu izni kullananların sayısı çok mu?
- Gittikçe artıyor. Keşke daha fazla Türk kökenli baba izin kullansa. Aslında istatistikler şunu gösteriyor. Çalışan annelerin çocukları okulda daha başarılı. Çünkü erken yaşta anaokuluna gidiyorlar. Annelerin çalışması bize öğretilenin tersi, çocukların lehine ama bir şartla; iyi anaokulları olmalı, iyi programlama yapılmalı. Tabii ki anne-baba boş zamanını çocuklara ayıracak. Eve gelip de yoruldum der, televizyonu açarsanız telefonda toplantılara devam ederseniz, olmaz.

ÇOCUK MERKEZDE OLDUĞUNU HİSSETMELİ

Ne yapıyorsunuz, kapatıyor musunuz telefonunuzu?

- Eşim benimle işimin yoğunluğunu bilerek evlendi ama bir şartı vardı. Onu ben de kabul ettim. Eve geldiğimde çocuklar, eşim, ailem, arkadaşlarım merkezde oluyor, parti başkanlığı evin dışında kalıyor. Çocukla bir şey yapıyorsam o an çocuk gerçekten merkezde olduğunu hissetmeli, aksi takdirde baba-çocuk ilişkisi zarar görür.

Kızınızın hayatını ıskaladığınızı düşündünüz mü hiç?
- Mümkün olduğu kadar dikkat etmeye çalışıyorum. Prensiplerimden birisi sabahları zor da olsa anaokuluna ben götürüyorum. Olan bitenden haberdar olmak açısından bu çok önemli. En azından okulunu görüyor, öğretmenleriyle konuşuyorum. Sabah yolculuğunda kızımla baş başa oluyorum. Hafta sonları evde bulunduğumda da birlikte program yapmaya çalışıyoruz.

BABAM BANA İNCE MEMED OKURDU

Babanızla ilişkiniz çocuklarınızla ilişkinizde etkili mi?

- İşçi ailesinden geliyorum. Annem de babam da çalışmak mecburiyetindeydi. O dönemlerde Almanya’daki çalışma şartları çok daha zor ve kötüydü. Bazen sabahçı, bazen gececi oluyorlardı. İş yorucuydu. Ona rağmen babam akşamları bana bir hikâye anlatmaya dikkat ediyordu. Babam mesela İnce Memed’i çocukken anlattı bana. Yaşar Kemal’le tanıştığımda ona da anlattım bunu. Bugün artık hiçbir baba bunu yapmıyor çocuklarına. Hikâyeyi artık televizyonlar anlatıyor. 


  Otoriter bir baba mısınız, hoşgörülü mü?
- Çocuklar için belli sınırlar önemli ama bu kuralları çocuklarla anlaşarak oluşturabilirsiniz. Ben otoriter eğitime karşıyım, bizim zaten prensiplerimize aykırı. Siz sert, çocuğunu döven bir baba olursanız arkasından çocuğun şiddet taraftarı olmasına şaşmamalısınız.