T24 - AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, HSYK seçimlerinde çıkan sonucun sorumlusunun YARSAV ve CHP olduğunu dile getirdi. Çelik, “Jakoben yapıyı kaldırmak isteyenlerin burasına gelmişti, ondan böyle oldu” dedi.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Türkiye gündemindeki tartışmalı HSYK seçimleri, türban uzlaşmazlığı ve basın özgürlüğü ilgili soruları yanıtladı.
NTV’de Can Dündar'ın sorularını yanıtlayan Çelik şunları söyledi:
"HSYK seçimi Yüksek Seçim Kurulu'nun gözetiminde yapılan bir seçim. 12 bin hakim ve savcı 81 vilayette demokratik bir seçim yaptı. Bu sonucun böyle çıkmasının sebebi YARSAV ve CHP'dir. Biz çoğulcu bir yapı oluşsun diye gayret gösterdik. Çoğulcu değil çoğunlukçu bir yapı oluştu. Solcusu da, ülkücüsü de bu listeye oy verdi. Niye bu liste kazandı ben sebebini söyleyim: Mevcut HSYK yönetiminden canı yananlar, bu jakoben yapıyı ortadan kaldırmak için. Hakim ve savcıların burasına gelmişti ondan böyle oldu. Listede 2 kişi bakanlık bürokrasisinden ya diğerleri kürsü hakimi.
Milletle anlaşamayanlar AK Parti ile de anlaşamıyor. CHP şunu söylüyor: "Türban meselesini de ele alalım, YÖK meselesini de ele alalım, dokunulmazlıkları da ele alalım" Bunu söylediğiniz zaman siz ipe un seriyorsunuz. CHP'nin derdi, CHP kendi içindeki insanları ikna edemediği için ikiye bölünmüş durumda. Parti içinde yüksek öğretimde türbanın serbest olmasına karşı olan bir kesim sesini yükseltiyor ve CHP yönetimi biz bunları teskin edemiyoruz, ikna edemiyoruz demek yerine ekstra şartlar ileri sürerek, bu işi yokuşa sürüyor.
MHP'nin tutumu daha tutarlı bir duruştur. MHP bu işten kaçmış değil. MHP ile yeni bir Anayasa değişikliği yaptığımızı düşünün. CHP bunu Anayasa Mahkemesi'ne götürdüğü zaman yeniden başa döneceğiz. Ya da kanuni bir düzenleme yaptığınızı varsayın. Diyelim ki 17. maddeyi 'kişinin kimliğini gösterecek şekilde' gibi bir tanımlama getirsek hani 'çarşafa girerse, erkek olursa terörist olursa' falan diyorlar. 17. maddenin kapsamını genişletsek CHP bunu da Anayasa Mahkemesi'ne götürüp iptal ettirebilir. CHP meydanlarda halka verdiği sözü tutmamıştır, halkı kandırmıştır.
Anayasa'da türbanı yasaklayan bir hüküm yoktur. Bugünkü keyfi bir yasaktır. İlköğretimde türban sorunu diye bir problem yok Türkiye'de. Bu bir provokasyon. Kimin yaptığı açık. Tam çözüme gidiyorsunuz böyle bir olay ortaya çıkıyor.
Tavrımız çok açık değil mi? Bizim üzerinde durduğumuz şu anda yükseköğretimdir. İlköğretimde yönetmelikler bellidir. Ben endişeden değil fiili mağduriyetten sözediyorum.
Biz CHP'nin kuruntularına göre mi tavır belirleyeceğiz. Kamuoyunun yüzde 78'i bu üniversitelerdeki bu türban yasağının haksız olduğuna inanıyor. Başörtüsü ile ilgili problem şu an yükseköğretimdedir. Biz özgürlük alanlarını genişletmeye çalışırken CHP bizden 'şuralara yasak koyun.' oralarda usul belli kardeşim. Yürüyen bir prosedür var. Bu işin bahanesini üretmektir. Kusura bakmasınlar ipe un sermektir. Topu taca atmaktır.
Medya genel yayın yönetmenleriyle İstanbul'da yaptığımız toplantıda bir televizyon kanalının genel yayın yönetmeni Bizim şu şu görevlimiz içerde' dedi. Sayın Başbakan 'Bildiğim kadarıyla o arkadaşlar gazetecilik yaptıkları için içerde değiller başka sebeplerden dolayı içerdeler' dedi. Gerçekten gazetecilik yaptığı için hakkında dava açılan neredeyse hapishaneye girecek olan bugüne kadar ertelenen, kesinleşmemiş veya tecil edilen cezaları 30-40 yılı bulan gazeteciler var. Bununla ilgili bir taslak hazırlandı, Bakanlar Kurulu'na sunuldu. Bunu Meclis'e getireceğiz. Hür gazeteciliğin olmadığı yerde gerçek anlamda demokrasiden söz edilmez. Bu konudaki sızlanmaları da haklı buluyorum. Bu kötü karneyi düzeltmek bizim boynumuzun borcudur"