Magazin

'Çalışmak hastalığıma iyi geldi'

Yılbaşında göğsünün tamamı alınan ve protez taktıran Oya Başar, "Ben de insanım, sürekli dik durmak olanaksız," diyor.

14 Mart 2009 02:00
Yılbaşında göğsünün tamamı alınan ve protez taktıran Oya Başar, "Zaman zaman çok üzüldüğüm anlar oldu. Ağladığım zamanlar oldu. Onlar da olacak tabii, ben de insanım, sürekli dik durmak olanaksız," diyor..

Oya Başar, bir yandan çok iyi bildiği bir alanda, televizyonda, harikalar yaratırken, diğer yandan hiç bilmediği bir alanda, kanserle mücadele ediyordu. İki yıl boyunca Benim Annem Bir Melek dizisinin grafiği yukarı doğru çıkarken Oya Başar da meme kanseriyle mücadele etti. Ama hiç pes etmedi, hastalığı bahane etmedi. Sonunda diziyi zirveye taşıdı, kanseri yendi. Oya Başar son iki yılını Sabah' a anlattı.

- Hastalığınızdan sonra mı böyle pozitif oldunuz?

- Ben genelde hep böyleyimdir. Beni tanıyan insanın sevmemesine olanak yoktur (gülüyor). Oynadığım karakterlerden biraz daha sert zanneder insanlar, ama tanıdıkları zaman şaşırıyorlar. Ben ameliyata girerken bile böyle giriyorum, doktorlar şaşırıyorlar, 'Biz böyle pozitif hasta görmedik,' diyorlar. Hastalığımda çok faydası oldu. kötü bir şey düşünmedim, kötü olacağını düşünmedim, iyi olacağımı düşündüm, bu bir süreçti, gelip geçecekti, önemli olan onu iyi atlatmaktı. Tabii ki zaman zaman çok üzüldüğüm anlar oldu. Ağladığım zamanlar oldu. Onlar da olacak tabii, ben de insanım, sürekli dik durmak olanaksız. Kemoterapi zamanımda kötü günlerim oldu. Dizi yapmak bana çok büyük mutluluk verdi, başarılı da olunca biraz daha rahat atlattım hastalığımı.

- Şu anda ne aşamada hastalığınız?

- Şu anda çok iyiyim. Gelen tüm sonuçlarım gayet iyi. Son bir ameliyat oldum yılbaşında, göğsümün tamamını aldılar ve protez koydular. Doktorlar bana "Hiç çalışma," diyorlardı ama ben dinlemiyorum. Son göğsümü aldıklarında patoloji raporları da tertemiz geldi. Kemoterapi cevap vermiş. Altı ayda bir araştırmaya giriyorum, sürekli kontrol halindeyim. Dostlarım da bana güç verdi. Başka bir yere atlamazsa iyiyim. İnşallah olmaz ama olursa da olsun, bu yaştan sonra suçiçeği olacak halim yok.

- Bir estetik ameliyat da oldunuz galiba?

- Bir rahatsızlık oluyor göğüs alınınca. Bir simetri bozukluğu oluyor. Ondan rahatsızlık yapıyor. Benden önce meme kanseri olan bir arkadaşım Canan Barlas, uzun süre direndi estetiğe. Sonra yaptırmak zorunda kaldı çünkü giysilerde bir taraf düşüyor ve denge sorunu oluyor. Bu nedenle bana yaptırmamı söylediler, ben de arkadaşlarımı dinledim. Aldıkları anda protezi de taktılar. Kendine bakmayı seven, güzel görünmeyi seven de bir insanım ayrıca. Yapılabiliyorsa yaptırmakta yarar var.

- Ne zamandır saçlarınız çıkıyor?

- Hazirandan beri saçlarım çıkmaya başladı. Kendimi saçsız, aynada görmek hiç üzmedi, bugün bile banyoda düşünüyordum 'Saçlarım ne kadar çoğaldı,' diye. Ama kaşlarımın dökülmesini kaldıramadım. Kaş çok önemli yüzde. Saçsızlığı tolere edebiliyorsunuz, kaşınız gözünüz yerinde olduğu zaman. Ama kaşımın olmaması beni çok üzdü. Bir sabah aynaya bakıyorsun, ne kaş var ne kirpik var, enteresan bir duygu. Kaşıma takmışım ve şuur altıma yerleşmiş bu durum ve ben ameliyata girerken narkoz etkisiyle bayılırken, 'Her şeye tahammül ettim de, şu kaşlarımın olmamasına tahammül edemiyorum,' demişim. Kemoterapi bitince hepsi yerine geliyor.

- Saçsız, kaşsız günlerinize dair fotoğraf çektirdiniz mi, yoksa o günleri tamamen hafızanızdan silmek mi istiyorsunuz?

- Var, bilerek çektirdim hatta. O benim bir dönemim. İnsan yaşamında bir sürü evrelerden geçiyor, onun her dönemi de mutlulukla dolu değildir. Bu benim hayatımın bir parçası, ben kasten fotoğraflar çektim ve oğluma saklamasını söyledim. Bir tek gazetelere öyle fotoğraf çektirmek istemedim. Sokakta hep perukla dolaştım. İnsanların 'ah vah' duygularını yaşamak istemedim. Çünkü yüzde renk gidiyor, yüze bir şişme geliyor, tüm bunlar tam bir şekil değişikliği. İnsanların acıma duygusunu sevmediğim için hep perukla çıktım.

- Filiz Akın'la bir anınız var, onun kanser oluşunu öğrenmenizle ilgili... Sonrasında o sizin kanser olduğunuzu öğrenince nasıl tepki gösterdi?

- Bizim grupta ilk Canan Barlas kanser oldu. Sonra ben Yedi Kocalı Hürmüz'ün galasına gelmediği için Filiz'e (Akın) küstüm. Günlerce beni aradı telefonlarına çıkmadım, sonra beni ikna etti buluştuk, ama ben mazeret dinlemek istemiyorum. Birden bana 'Ben kanserim,' dedi, oyunumun olduğu günlerde öğrenmiş kanser olduğunu. Başladım ağlamaya, durduramıyorum kendimi. Türk filmi yani. Sonra ben kanser olunca, Filiz çok sarsıldı. Ben ameliyata girip çıktıktan sonra koşarak hastaneden çıktı, 'Ben kardeşimin hastalanmasına engel olamadım,' diye bir duyguya kapılmış. Sokaklarda ağlamış...

- Böyle bir paylaşım iyi geliyor mu?
- İlla kanser olması gerekmiyor, diğer arkadaşlarım, çocuklarım da bana çok sevgi gösterdiler.

Çalışmak kanserime iyi geldi...

Benim Annem Bir Melek dizisinin yaratıcısı sizsiniz aslında...

- Yıllardır böyle çalışıyorum, yaptığım işte elim hep mutfaktadır. İki-üç sene de ara vermiştim. Halk da beni özlesin istedim. Böyle bir proje aklıma geldi ve yazar arkadaşımla buluştum, karakterleri bulduk, yazdık. Her hafta da bakarız birlikte. Çünkü Vasıf Küçükoruç çok iyi bir yazar, 20 sene bizimle birlikte çalıştı ve birbirimizin dilinden anlıyoruz. Öyle olunca başarı kendiliğinden geldi.

- Çok iyi bir başarı sağladı dizi, çok da iyi oyuncular var kadroda, bu kadarını bekliyor muydunuz?

- Esas olan kadro değil, hikâyedir. Sonra projeye doğru insanları yerleştirirsiniz. Hikâye olmadan dünyanın en iyi oyuncularını yan yana getir hiçbir şey olmaz.

- Sekiz yaşınızdan itibaren hep oynuyorsunuz, gerçekle-rol karışıyor mu zaman zaman?

- Hiç karışmıyor, tiyatro bir yaşam biçimi benim için. Hiçbir zaman karışmadı çünkü kendi karakterimden başka, yaşamın içinden insanları gösteriyorum. Tiyatro insanı, insana, insanla anlatma sanatıdır zaten. Tiyatro benim için hayattır. Televizyondan ve sinemadan farklı tutarım tiyatroyu.

- Türkiye'de çok mu Neriman var?

- Çok var, daha abartılısı var hatta. Gelin önce eziyet çeker, fakat kendi gelini olduğu andan itibaren birden bire kendi kaynana olur, eziyet eder. Kendi çektiğini unutur. Kadının kadını üzmesi, beni rahatsız eden bir şey. Bizim de yapmak istediğimiz buydu, komik yanıyla bakıp, ne kadar yanlış olduğunu anlatmak. Çok sevdiğim bir dostumun babaannesi telefon açıp; 'Ne o sen beni anlatıyorsun,' diye azarladı bile beni. Neriman kötü değil, maraz, hastalıklı bir sevgisi var oğullarına karşı. Evi onun hükümdarlığı, gelen kimseyi kabul etmiyor.

- Bu diziyle birlikte bir şeyler doğdu, siz aynı dönemde bir hastalığı öldürdünüz. Nasıl yürüttünüz ikisini?

- Hayat böyledir işte, bir şeyler doğar, bir şeyler ölür. Setteki arkadaşlar Oya Abla'yı koruma programı kurdular. Herkes bana göre programladı her şeyini.

Siyasiler geçer, sanatçı kalır

- 20 yıl yaptığınız Olacak O Kadar isimli televizyon programıyla gündemi siyasileri güldürerek konu aldınız. Şu an ortam, bunu kaldırır mı?

- Şimdi daha çok malzeme var, mesela bir 'One minute' olayı tam skeçlik. Konu da o kadar fazla ki... Biz siyasilere göre yaşamayacağız, koltuklar geçicidir, sanatçılar kalıcıdır. Siyasiler bize göre yaşayacaklar. O yüzden herkes eleştiri kaldırır, merak etmeyin.

- Yeniden ekrana dönüyormuş Olacak O Kadar... Siz olamadan nasıl olacak?

- Olur, olur. İnsanlar yıllarca Levent'le beni beraber görmeye alıştı. Bizim aile olmamız ve iş yapıyorduk. Bir sinerji vardı. Öyle alışılmış bir şeyde göz aşinalığı oluyor elbet. önce yadırganır ama sonra alışırlar. Levent iyi bir programcıdır, bu işi de iyi yapacaktır ama bizim yollarımız ayrı.