Çalışan anneler, çocuklarıyla yeterli ilgilenemedikleri ve onları gün boyu bir başkasına bıraktıkları için suçluluk hissediyor. Özellikle çocuklarını bakıcılara emanet eden annelerde suçluluğa endişe de ekleniyor.
'Acaba yemeğini yedirdi mi, bağırdı mı, ağlayınca hemen ilgileniyor mu?' gibi endişelere kapılan annelerin suçluluk duygusu da katlanıyor. Ülkemizde hamile kadınlara doğum öncesi ve sonrası verilen izin toplam 4 ay. 6 ay yalnızca anne sütü ile beslenmek zorunda olan bebek ve annenin sıkıntısı ise izin bittikten sonra başlıyor. Günde 2 saat olan süt izni de zaten ulaşıma harcanıyor.
Psikiyatrist Prof. Dr. Bengi Semerci Zaman gazetesine yaptığı açıklamada, özellikle gelişimin ilk dönemlerinde bebeğin anneye olan ihtiyacı nedeniyle annenin ciddi bir seçim yapmaya zorlandığını söylüyor. Semerci, seçimini evde kalmaktan yana kullanan annelerin bebeklerini büyüttükten sonra kendini işe yaramaz hissettiklerini ya da bebeğine bir türlü bağımsızlık vermeyen anne olduklarını açıklıyor. İşi seçen annenin ise başta bakıcı sorunları olmak üzere bebeğe ilişkin endişeler yaşadığını vurguluyor. Semerci'ye göre, annelerin, bebeğinin yanında olamadığı için hissettiği suçluluk duygusu, çevresi, arkadaşları özellikle de büyükler tarafından abartılıyor. Çalışan kadınların eşlerine önemli görevler düştüğünü belirten Semerci, "Çocuk ve babanın ilişkisi gelişimin temel taşlarındandır. Sağlıklı bir baba, anneyi mutlu eden, ona yardımcı olan babadır. Mutsuz, kendini yalnız bırakılmış, sevilmediğini hisseden bir annenin ve babanın çocuğu aynı duygularla büyür." diyor.
Çalışan anneler için en iyi çözümün çocukla geçirilecek kaliteli zaman olduğunu belirten Bengi Semerci, kaliteli zamanı 'çocuğun zevk alacağı ve gelişeceği aktiviteleri birlikte paylaşmak' şeklinde tanımlıyor. Semerci şunları söylüyor: "Başarılı, kendine güvenli, kimseye gerek duymayan ama aynı oranda yalnız bir insan mı olmak istiyoruz? Yoksa, başarısını ailesiyle paylaşan, ileride yaptığı işler kadar yetiştirdiği çocukların sağlıklı, başarılı olmasıyla da ses getiren bir kişi mi? Bu durumda mutlu bir evlilik ve bu mutluluğun bize getirdiği tüm olumlu ruhsal gelişimler unutulmamalıdır. Aslında iş, aile ve çocuk arasındaki dengeyi kurarak başarılı olmak, bencilce kendimize yaptığımız ve cömertçe geri dönüşümü olan bir yatırımdır."