Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile üniversite rektörlerinin Dolmabahçe’deki buluşmasına tepki olarak basın açıklaması yapmak isteyen öğrencilerin Dolmabahçe ve Kurtköy’de polis tarafından darp edilmeleri üzerine hükümet ile öğrenciler arasında başlayan gerginlik, dün Türkiye’nin en köklü fakültelerinden Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne (Mülkiye) taşındı. Milliyet gazetesinde yayımlanan haber şöyle:
Mülkiye’deki panele konuşmacı olarak katılan Ak Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, salona girdiğinde yaklaşık 300 öğrencinin protestosuyla karşılandı.
Öğrenciler tarafından atılan yumurta, konfeti ve fiş rulolarından emniyet görevlilerinin açtığı şemsiyelerle korunmaya çalışan Kuzu, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ ile Dekan Prof. Dr. Celal Göle’yi istifaya davet etti. Kendisini koruyan emniyet görevlilerine, “Bu nasıl koruma, öğrencileri salondan çıkarsanıza” diye çıkışan Kuzu, öğrencilere de, “Böyle beyinsiz grup görmedim. O yumurtaları atacaklarına yeseler zihinleri açılır” diye tavsiyede bulundu.
Polisler, Kuzu’yu okuldan çıkartmak için öğrencilere biber gazı sıkarken, fiziksel müdahalede bulunmamaya özen gösterdi. Kuzu’dan önce protesto edilen ve konuşmasına izin verilmeyen CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum ise yumurtalı saldırıya uğramaktan, öğrencilerin anlatımına göre, “Ak Parti’ye yönelik öfkelerinin daha fazla olması” sayesinde kurtuldu.
SİVİL POLİS VAR, GİTSİN
“Türkiye’de Anayasa Sorunu” başlıklı panele saat 13.00’te konuşmacı olarak gelen CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum, öğrencilerin protestosuyla karşılandı. Toplantı salonunda sivil polis bulunduğunu ifade eden öğrenciler, sivil polislerin salondan çıkarılmasını talep etti ve Batum’u konuşturmadı. “Sermaye Defol”, “Üniversiteler Bizimdir” sloganları atan grup, CHP’yi Ak Parti ile birlikte davranmakla suçladı ve Batum’un konuşmasına izin vermedi.
BATUM: BU DA FAŞİZM
Batum da eleştiriler üzerine, “Bana kimse buradan ‘defol’ diyemez. Bana mutluluğun resmini çizebilir misin, çizemezsin ama faşizmin resmini çizersin. İşte buradaki 10 tane arkadaş. Hayatımızda hiçbir öğrenciyi dövdürmedik. Yaptığınız gerçekten faşizm. Başbakan konuşuyor olsa bu arkadaşlar, 3 dakika sonra polisi çağırıp dayak yiyordu ve bu ülkenin yüzde 90’ı ’bravo’ diyordu. Onların yaptığı da faşizm, sizin bana yaptığınız da faşizm” dedi.
Daha sonra salondan ayrılan Batum, fakülte çıkışında, “Türkiye’de Başbakan’ı uzaktan protesto etmeye çalışan öğrencilerin dayak yediği bir ülkede yaşıyoruz. Bugün CHP’yi haklı olarak rahatlıkla protesto edebiliyorlar. Aradaki büyük farka dikkat çektim. Nasıl hükümet faşizmin geçer yol olmadığını anlayıp, demokrasiye dönmek zorunda kalacaksa, o arkadaşlar da 10 kişi ile 500 kişiyi susturmanın demokratik olmadığını anlayacaklar” diye konuştu.
ŞEMSİYELER AÇILDI
Yaşananlar üzerine kampüs çevresine çok sayıda sivil polis ekibi ile Çevik Kuvvet ekibi sevk edilirken, polisler panele konuşmacı olarak katılacağı duyurulan Kuzu’nun saat 14.30’da gelişine kadar kampüs dışında bekledi. Kuzu, bina içinde sivil polislerden oluşturulan kordon eşliğinde konferans salonuna girdi.
Salona girdiğinde yoğun tepki gösterilmesi üzerine, öğrencileri alkışlayan Kuzu, bir anda, yumurta, konfeti ve fiş rulosu yağmuru altında kaldı. Korumaların şemsiyeleriyle atılanlardan korunmaya çalışan Kuzu’ya, çok sayıda yumurtanın isabet ettiği görüldü.
'BÖYLE BEYİNSİZ BİR GRUP GÖRMEDİM'
Öğrencileri alkışlarla protesto eden Kuzu, konuşmak istemesine karşın bulunduğu kürsüdeki mikrofonun çalışmamasına da tepki gösterdi. Kendisini korumakla görevli polislere de çıkışan Kuzu, “Bu nasıl güvenlik önlemi” diye sorunca, “Salon nedeniyle” yanıtını aldı, bunun üzerine de, “Ne alakası var, öğrencileri salondan çıkarsaydınız ya” dedi.
Kuzu, protestoların devam etmesi üzerine, “Bu üniversitenin dekanı nerede, rektörü nerede? Hemen istifa etsinler, böyle yöneticiliği babam da yapar. Evvela o yumurtaları yemiş olsaydınız beyniniz daha iyi çalışırdı, zihniniz açılırdı. Böyle beyinsiz grup görmedim. 30 yıllık hocayım. Evvela fikir üretin. Hoca olarak buna çok üzülüyorum” diye konuştu.
Daha sonra polis kordonu eşliğinde salondan ayrılan Kuzu bir süre Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Cemal Taluğ ile görüştü. Bu sırada polisle öğrenciler arasında çıkan arbedede bina içindeki cam panolar ve kapılar kırıldı. Kuzu’nun rektör ile görüşmesi sırasında sivil polisler bina dışına çıkarken, Çevik Kuvvet ekipleri de binanın dışına konuşlandı ve öğrencilerin dışarı çıkmalarına izin verilmedi.
BİBER GAZI SIKTILAR
Öğrenciler de bu sırada Çevik Kuvvet ekiplerinin binaya girmemesi için, koltuk ve sehpalardan barikat kurmaya çalıştı, ancak sonra barikattan vazgeçti. Kuzu’nun binanın dışına çıkacağı sırada öğrenciler ile yeni bir arbede yaşanmaması için Çevik Kuvvet ekipleri, öğrencilerin bulunduğu bölüme biber gazı sıktı. Çevik Kuvvet, Kuzu’yu binadan çıkarmak için içeriye girdi ve öğrencileri kapıdan uzaklaştırdı.
Kuzu’nun ayrılmasının ardından Çevik Kuvvet ekipleri ve sivil polisler de kampüsten ayrıldı. Biber gazı sıkıldığı sırada binada bulunan sivil polislerin binadaki bazı odalara girdikleri daha sonra camlardan dışarı çıktıkları görüldü. Gözaltına alınan öğrenci olmazken, polisin kampüs içinde öğrencilere fiziksel şiddet uygulamaktan kaçınması da dikkati çekti.
Korumalarının şemsiye taşıması, Ak Partililerin yumurtalı eylemlere karşı önlem aldığı şeklinde yorumlandı. Kuzu, binadan ayrılışı sırasında ise, “Yazık, yazık bu ülkeye” diye tepki gösterdi. Kuzu’nun üstünü değiştirmek için evine gittiği ifade edildi.
Rektör Prof. Taluğ: Olaya çok üzüldük
Rektör Taluğ, Kuzu’nun istifasını istemesiyle ilgili olarak Milliyet’e şunları söyledi: “İstifa edilsin denilmesini daha sonra basından gördüm. Tabii olayın sıcaklığı içinde, yumurta atıldığı için söylendiğini düşünmek istiyorum. Çok üzüldüğümüzü kendisine bildirdik.” Öğrenci protestosunu üzüntüyle karşıladığını belirten Taluğ, “Üniversite, özgür düşünce ve eleştirel düşünce alanıdır. Düşüncenin ifade ediliş biçiminin önemli olduğunu anlatıyoruz öğrencilere. Yumurta atılması veya başka şeyler fırlatılması düşünce özgürlüğü anlamına gelmiyor. Düşüncesini özgürce ifade edecek insanların, başkaların düşüncelerini dinlemeyi bilmesi gerekir. Olaydan çok büyük üzüntü duydum” dedi.
SBF Dekanı Prof. Dr. Celal Göle de NTV’ye, istifayı düşünmediğini belirterek, “Batıdaki birçok üniversitede benzer olaylar yaşanıyor, siyasiler benzer biçimde protesto ediliyor. Buna rağmen aynı öğrencilerin etkinliklerine üniversiteler izin veriyor” diye konuştu.
REKTÖRÜ GÖREVDEN KİM ALABİLİYOR?
Yürürlükteki Yükseköğretim Mevzuatı uyarınca yükseköğretimin üst noktasındaki görevliler, atandıkları makamlar tarafından görevden alınıyor.
Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektör yine cumhurbaşkanı tarafından, YÖK Genel Kurulu kararıyla görevlendirilen devlet üniversitelerinin fakülte dekanları da yine YÖK Genel Kurulu tarafından görevden alınıyor. Dekanlar hakkındaki ihbarlar ya da iddialar üzerine YÖK Genel Kurulu, YÖK Yüksek Disiplin Kurulu’nun harekete geçiriyor, YÖK Yüksek Disiplin Kurulu da görevliler hakkındaki iddiaların sübuta ermesi üzerine gelişmeleri YÖK Genel Kurulu’na bildiriyor. Dekanlar, YÖK Yüksek Disiplin Kurulu’nun kararı üzerine YÖK Genel Kurulu’nun bilgisi dahilinde görevden alınıyor. Bu mevzuata örnek olarak 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer 2004 yılında dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nu YÖK Denetleme Kurulu’nun raporu üzerine görevden almıştı.
YAZAR OKAY GÖNENSİN’İN GÖZÜNDEN 1970’Lİ?YILLARIN MÜLKİYESİ...
‘Büyük Amfi’den kimler geldi, kimler geçti
Türkiye’nin ve Mülkiye’nin en sıcak yılları 1968-1972 döneminde “büyük amfi”nin özel bir yeri oldu. En sevilen hocalar derslerini orada verirdi. Haluk Ülman kürsüye oturur, yirminci yüzyıl siyasi tarihini ilginç anekdotlarla öğretir, dersleri dolardı. Mümtaz Soysal, dünyaya donuk kalıpların ötesinde bakmayı öğrettiği derslerini burada verirdi. Bütün derslere onun sınıfından olmayan çok sayıda öğrenci gelir, büyük amfi dolar taşardı.
Forumlar büyük amfide yapılırdı. Öğrenci derneği ya da fikir kulübü, sonradan Dev-Genç, forum yapılacağını ilan ettiği anda okulun bütün öğrencileri büyük amfide toplanır, birkaç kısa konuşmanın ardından önerilen “eylem” öğrencinin onayına sunulurdu. Oy birliğiyle “kabul” çıkar ve o günün olayını protesto etmek için öğrenciler, herhangi bir zorlama olmaksızın eyleme katılırdı.
Dünyanın mazlum halklarının, insanlarının davaları üzerine orada konuşulurdu. Vietnam’da ne olduğu orada tartışılırdı. Filistin meselesi orada konuşulur, özel günlerde orada toplanılır, tartışılırdı.
1968-1972 yıllarında büyük amfideki tek tatsız olay bir toplantıyı protesto eden MHP’li öğrencilerin dövülmesi olmuştu.
Filistin’e giden ilk genç grubunun içinde olan Deniz Gezmiş, Vietnam ile ilgili bir toplantı sırasında aniden ortaya Filistinli gerillaların giysileriyle çıkıp çok heyecanlı bir konuşma yapmıştı.
Büyük amfideki toplantılara CHP eğilimli gençler de katılır, onlar da tartışır, bazen bir eylem için olumlu görüş belirtir bazen karşı çıkarlardı. Gençler Mihri Belli’yi, onun iç savaş dönemindeki Çin macerasını orada dinlediler. Farklı sol görüşler arasında düşmanlık yoktu. Dr. Hikmet Kıvılcımlı da çok farklı görüşlerini yine orada anlattı, katılan katılmayan herkes onu dinledi, tartıştı.
Ahmed Arif’in şiiriyle “33 Kurşun” ile gençler orada tanıştı. Bilenler bilmeyenlere “33 Kurşun”un ne olduğunu orada anlattı.
Okulun açılış törenleri de büyük amfide yapılırdı, İsmet İnönü bir kez gelmiş, herhangi bir protestoyla karşılaşmamıştı; konuşmamış, sadece töreni izlemişti.
Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in geleceği haberi her yıl bir söylenti olarak ortaya çıkar, kendisini karşılama hazırlıkları yapılır, sonra Demirel gelmezdi. O sıralarda ünlü “sokaklar yürümekle aşınmaz” sözünü söylemişti.