Gündem

Birand: Erdoğan dahi çürük binalarla başa çıkamaz

Mehmet Ali Birand, Erdoğan'ın "iktidarı kaybetsek de çürük binalar yıkılacak" açıklamasına inanmadığını söyledi.

02 Kasım 2011 02:00
T24 - Posta gazetesi yazarı Mehmet Ali Birand, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "iktidarı kaybetsek de çürük binalar yıkılacak" açıklamasına inanmadığını söyledi. Birand, "Recep Tayyip Erdoğan 'ın da umursamazlık çarkını kırabileceğini sanmıyorum. Yanılırsam, Türkiye kazanmış olur" dedi.



Erdoğan dahi çürük binalarla başa çıkamaz


Ben hiç ümitli değilim. Başbakan depremde yıkılan binalarla ilgili olarak çok doğru tespitler yapıyor ve çürüklerin mutlaka yıkılacağını söylüyor, ancak bu defa toplumu inandırabildiğini sanmıyorum. Bunca yıldır hep doğru sözler dinledik, ardından aynı manzaralarla karşılaştık. Şimdi bu gidişin değişmesi için ben bir neden göremiyorum.


Başbakan'ın deprem konusundaki açıklamalarını dinledikçe eminim sizler de "Bravo adama, bak nasıl doğruları söylüyor. Siyasetçi gibi davranmıyor. Dik duruyor" diyorsunuzdur.


Ben de her konuşmasını alkışlıyorum.


Çalan müteahhitleri yerden yere vurmasından tutun da bu adamlara göz yuman belediyelere, görevini yerine getirmeyen denetçilere kadar herkese ateş püskürüyor. Bizim kendi aramızda yaptığımız konuşmaların, gösterdiğimiz tepkilerin, Başbakan'ın da ağzından çıkması insanların hoşuna gidiyor.            


Bununla da yetinmeyip "Oy versinler  vermesinler, çürük binalar yıkılacak" deyiverince, bu defa alkışlar daha da artıyor.           


Hele ortada bir de verdiği sözleri tutan, aklına koyduğunu mutlaka yapan bir Başbakan imajı varsa, bir dönüm noktasına gelindiği hissi yayılıyor.           


Buraya kadar çok iyi, çok hoş da  bir de bundan sonrası var tabii...           


Başbakan gerçekten söylediklerini yapabilecek mi? Yoksa o da bir süre sonra günlük yaşamın içinde, bütün bu sözlerini unutacak veya bürokrasi O'nu da çarklarının içine alıp eritmeyi başaracak mı?           


Neden olmasın?           


1999 Marmara Depremi’ni bir düşünsenize...           


Hemen hemen aynı şeyleri konuştuk.           


Yine savcılar, yıkılmış binalardan numuneler aldı ve müteahhitlerin peşine düştüler. Bula bula bir tane Veli Göçer'i buldular. Diğerleri unutuldu gitti.           


“Oturulamaz” kararı verilen, hemen yıkılınması istenen binalar hala insanları barındırıyor.           


Aynı belediyeler, hala deprem bölgelerine inşaat izni veriyor.           


Aynı müteahhitler, yeni yönetmeliklere rağmen, deprem riskini dikkate almadan inşaatlara devam ediyor. Denetçiler de oralı olmuyorlar. Daha da önemlisi, içine girdikleri binanın dayanıksızlığını bierek oturan insanlarımızın tutumunda da hiçbir değişiklik olmuyor. Boşverip, hayatlarını kolayca riske atabiliyorlar.           


Bakın, daha şimdiden İstanbul'daki kaçak ve hurda binaların yıkılmasının imkansızlığını konuşmaya başladık. Bu kadar para bulunamayacağı, 40-50 bin bina ile başa çıkılamayacağı söyleniyor. İtirazlar başladı bile...           


Yok. Ben Başbakan'ın bunca engeli aşıp bu kafaları düzeltebileceğine, ülkenin deprem belasından kurtulmasına yol açacak olan bir adımı atabileceğine  inanamıyorum.           


Böyle gelmiş, böyle devam edecek.           


Depremler yaşanacak, insanlarımız sefil olacak. "Nerede bu devlet, neden yardım yok?" diye çığlık atacaklar. Yine hamasi konuşmalar yapılacak, sözde dayanışma gösterileri yaşanacak, TV'ler para toplayacak, siyasilerimiz bölgeyi dolaşıp gözleri yaşlı köylülerle ağlayacaklar...           


Ardından, yeni bir depreme kadar, olup biten yeniden unutulacak .           


Recep Tayyip Erdoğan'ın da bu umursamazlık çarkını kırabileceğini sanmıyorum.            


Yanılırsam, Türkiye kazanmış olur .