Gündem

'Bir de ciddiyet ilan etsek!?'

Gazeteci Hrant Dink suikastinin duruşması geçtiğimiz günlerde yapılan yapıldı. Duruşmaya "gizli tanık"ın getirilmesinin unutulması damgasını vurdu.

10 Şubat 2010 02:00
T24 - Gazeteci Hrant Dink suikastinin duruşması geçtiğimiz günlerde yapılan yapıldı. Duruşmaya "gizli tanık"ın getirilmesinin unutulması damgasını vurdu.


Hürriyet gazetesi yazarı Eyüp Can'ın "Bir kere de ciddiyet ilan etsek Sayın Bakan" başlıklı yazısında  duruşmanın ciddiyetsizlik içinde olduğunu söyledi. Can, Mektebi Sultani’nin felsefe hocası Sakallı Celal’in dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi’ye söylediği, “Tanzimat ilan ettik olmadı, meşrutiyet ilan ettik olmadı, cumhuriyet ilan ettik olmadı, bir kere de ciddiyet ilan etsek, ne dersiniz” sözünü hatırlattı.


Eyüp can'ın hürriyet gazetesinde (10 Şubat 2010) yayımlanan yazısı şöyle:




Bir kere de ciddiyet ilan etsek Sayın Bakan


KOMİK diyeceğim değil.


Trajikomik desem Hrant’ın ruhuna saygısızlık.


Fakat üç yıldır bir arpa boyu yol alamayan Dink cinayeti davasının önceki gün görülen son duruşmasına bakınca söyleyecek başka bir söz bulamıyorum.


Buradan adil yargılanma konusunda hassasiyetini bildiğim Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e sesleniyorum.


Sayın Bakan bu dava bu şekliyle hiçbir yere gitmez.


Çok fazla neden sıralamaya gerek yok, davanın görüldüğü duruşma salonuna bir kez gitmeniz yeterli.


* * *


Bütün dünyanın gözü bu davanın üzerinde...


Brüksel’den Paris’e birçok baro temsilci gönderiyor.


Fakat herkesin gözü önünde bir tiyatro sergileniyor.


Dün Cengiz Çandar patladı.


“Dink cinayeti davası öyle laubali bir şekilde görülüyor ki, bu salondan adalet çıkmaz!” dedi.


Haksız değil, bırakın davanın içeriğini, davanın görüldüğü salon bile yeterli...


Öyle ki davanın yargıcı bu durumdan müşteki...


“Valla ben de ne yapacağımı şaşırdım. Başsavcı ile birlikte İstanbul’da dolaşmadığımız yer kalmadı. Bu davaya uygun büyük bir salon bulamadık. Doğru dürüst salon bulunmasını en çok isteyen benim...”


Buyur buradan yak!


* * *


Sanıklarla tanıkların birlikte oturduğu bir salondan bahsediyoruz.


Müdahil avukatlar itiraz edince hâkimin bile “Hadi canım o kadar da olmaz” dediği ve gerçek olduğunu anlayınca çaresizlikten ellerini iki yana açtığı bir davadan...


Durun daha bitmedi, meğer bir de evde unutulan “gizli tanık” varmış.


Bakın aynen yargıcın ağzından aktarıyorum.


“Bana ‘Gizli tanık geldi’ diye not geldi ama gelmemiş. Gizli tanık evde polisi bekliyor. Polis burada gizli tanığı bekliyor. Ben ne yapayım?”


* * *


Dahası var, mahkeme başkanı “polis gizli tanığı getirmeyi unutmuş” diyor, emniyet ise akşam saatlerinde açıklama yapıyor: “Bizden kimse böyle bir talepte bulunmadı...”


Dün cinayete giden yolda ihmale ilişkin bir belge yayınladım.


Kusur ve kasta ilişkin sorular sordum. Müdahil avukatlar davanın seyrini değiştirebilecek önemde kapsamlı bir dilekçeyi mahkemeye sundu.


Doğrusu duruşma salonunda yaşananları görünce Mektebi Sultani’nin efsane felsefe hocası Sakallı Celal’in dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi’ye söylediği o veciz sözden başka söyleyecek söz bulamadım.


* * *


13. duruşma mayısta, size de hatırlatayım istedim Sadullah Bey...

“Tanzimat ilan ettik olmadı, meşrutiyet ilan ettik olmadı, cumhuriyet ilan ettik olmadı, bir kere de ciddiyet ilan etsek, ne dersiniz?”