Yaşam

'Bence sanık hüzünlüyse inanmak gerekir'

Okul çalışması kapsamında dava duruşmalarını izleyen ilkokul öğrencileri izlenimlerini yazınca ortaya ilginç yorumlar çıktı.

09 Nisan 2009 03:00
Okul çalışması kapsamında dava duruşmalarını izleyen ilkokul öğrencileri izlenimlerini yazınca ortaya ilginç yorumlar çıktı.

Emekli İdari Yargı Hakimi Nilgün Kurtoğlu aktif görev hayatının ardından ilkokul öğrencisi yeğeniyle beraber yerleştiği Edirne’de ilginç bir çalışmaya imza attı.

Yeğeni Niyazi Tolga’yı, Edirne’deki Yüksel Yeşil İlköğretim Okulu’na yazdıran Kurtoğlu, aynı zamanda Tolga’nın okuduğu sınıfın “sınıf anneliğini” de üstlendi. Ardından bu sınıfta okuyan öğrencileri iki kadın hakimin yönettiği duruşmalara izlemeye götüren Kurtoğlu, çocuklardan edindikleri izlenimleri yazmaları istedi ve ortaya ilginç yorumlar çıktı.

İşte Kurtoğlu’nun duruşmalara götürdüğü 5-A sınıfı öğrencilerinin Güncel Hukuk dergisinde yayımlanan izlenimleri…

Umut Engincan:
Bence sanık hüzünlüyse inanmak gerekir

Biz mahkemeye gezi yaptığımızda çok ilginç bir olaya tanık oldum. Ortada tamı tamına 38 bin lira vardı. Bence birisi “bir şey yapmadım” dediği zaman hüzünlü bir hali ve kanıt da varsa ona inanılmalıdır. Ama yasalar gereği olunca iş değişiyor. İzlediğimiz dava hem benim hem de sınıf arkadaşlarımın ağzı- nı açık bırakacak bir hal almıştı. Olay tam bir maceraya dönüşmüştü. Suçlu bulunan kadın tam bir suçsuzdu ama elinde kanıt yoktu. Görgü tanığı vardı ama para yöntemiyle her şey tam tersine dönüşmüş olabilirdi. Kadın kendini ağlamamak için zor tutuyordu ama nafile… Avukatı da hiçbir şey yapamıyordu. Bence bu iş, kadının okur-yazar olmaması nedeniyle bu boyutlara gelmişti. Konu artık beni sıkmaya başlamıştı. Ortada boş senetler ve 38.000 TL vardı. Kadına bir ara üzülmemesini söylemek istedim ama mahkemedeydik. Duruşma bittiğinde ise kadını suçlayan tarafı çok sevinçli ve mutlu gördüm. Bence insanda biraz acıma duygusu ve itirafçı ruhu olması gerekir.

Meral Sebelek:
Ama davacıda da suç var!

Çarşamba günü öğretmen bize “sizi mahkemeye götüreceğim” demişti. En sonunda o gün gelip çatmıştı. Cuma günü tam da karneleri alacağımız gün… Tabii ki bir yandan da güzel oluyor canım. Zaten son gün ders mi olur? Söylemiyorum ama çok saçma… Neyse gelelim konumuza, sınıfımız onarlı gruplara ayrıldı. Biz aile davalarına gittik. Açıkça söylemek gerekirse önceleri sevinmiştim fakat duruşmayı izledikten sonra kararım değişti… O zaman size kısaca anlatayım. Önce davacı geldi. Ama davalıyı bekliyorlardı. Beklediler, beklediler gelmedi. Ondan sonra duruşmaya başladılar. Davacının babası tüm olayı anlattı. Davacı kız dayanamayıp ağladı… O sırada zaten benim içimde bir şeyler koptu. Acıdım ve çok üzüldüm. Kocası madde bağımlısı ve bu yüzden kaynanası gelinine vuruyordu. Bence çok yazık. Böyle evlilik olmaz olsun. Çok acı. Ama davacıda da suç var. Eşini iyi tanımamış ki bunlar olmuş. Ve bu olay çok acı…

Ayça Kürkan:
Katıldığım mahkemede adalet yoktu!

Maalesef yurdumuzda mahkeme olaylarının fazla yaşandığını görüyoruz. İnsanlar kendi aralarında ne yapıp edip, sonunda mahkemelik oluyor. Ben de geçenlerde arkadaşlarımla ve öğretmenimle bir mahkemeye katıldım. Katıldığım mahkemede adalet yoktu. Yalanla insanları suçlayıp verilen parayı geri almayı, boşanmayı ve adaletsizliği oluşturuyorlar. Gittiğimiz mahkemede iki genç kız, yalanlarla kadını suçlayıp paralarını geri almaya çalıştılar. Eeee, zaten avukatlar da adamı destekleyince... Kadın tek kişi olunca, üç kişi tarafından yenilmiş duruma düştü. Sonuçta biz de, davacılar da dışarı çıkınca, o iki kızın yalan söylediği anlaşıldı, çünkü kıkır kıkır gülüyorlardı. Yani bu mahkemede adaletsizlik vardı. Haksız yere suçlanmak, bu adaletsizliğin birinci konusuydu. Haklı da olsak haksız da olsak biz görevimizi yapmalıyız. Biz bu dünyanın vatandaşı olarak asla kimseyi yalanla suçlamamalıyız.

Devran Kayacan Düzgün:
Doğru söyleyeni bulmak zor…

Mahkeme çok sessiz bir yer. Sürekli sanıklar çağrılıyor. Hâkimler odalara giriyor. Avukatlar dosyalarla dolaşıyor. Bizim gördüğümüz dava vergi hakkındaydı. Girdiğimiz salonda iki küçük masa, onların ortasında kocaman bir masa daha vardı. Büyük masaya hâkim, diğer küçük masalara avukatlar oturmuş atışıyorlardı. Bu arada ortada birisi söylenenleri not ediyordu. Her beş dakikada, birisi içeri girip bildiklerini anlatıyordu. Doğru söyleyeni bulmak çok zor. Rüşvet veren de olabilir. Bu yüzden hâkimin işi zor. Bu ekonomik krizde rüşvet elbet işe yarar. Rüşvet aldıktan sonra parası olacak ama aklı o yalan attığı kişide kalacak; bu da onun uykusunu kaçırıp, düzeninin bozulmasını sağlayacaktı. Ama her şeyden önce mahkeme, hakkını koruyan insan içindi. Yani adaletin sağlandığı yer mahkemedir. Mahkemeden sadece suçlu korkar.

Ezgi Nizam:
Dost dediğin böyle mi olur?

Merhaba, ben Ezgi… Beşinci sınıf öğrencisiyim. Öğretmenimiz bizi insanların haklarını, yasaları görebilmemiz için mahkemeye götürdü. Sınıf arasında üç gruba ayrılarak mahkemelere girdik. Ben girdiğimiz duruşmadaki olaya çok üzüldüm. Ayrıca ortada karışık bir durum vardı. Hâkim bile kimin haklı kimin haksız olduğunu çözemedi. Bundan dolayı mahkemeyi erteledi. Bence iki taraf da mahkemeyi yanıltıyordu. Mahkeme ertelendiği için sonucu öğrenemedik. Ama ortada büyük bir borç vardı ve davadaki kişilerin iki yıla dayanan dostlukları varmış. Eğer iyi dost olsaydılar kendi aralarında sorunu halledebilirlerdi. İnsan dostunun kim olduğunu kara gününde anlar. Ayrıca dostluk bir günde oluşmaz. Uzun zaman alır. Bu mahkemedeki insanlar arkadaşlıklarının temelini güzel atamamışlar. Olayı büyütüp mahkemeye getirmişler. Dost dediğin böyle mi olur?

Doğa Eres:
Hakimler bence zor durumdalar

O gün cuma idi. Karneleri alacaktık. Ama bir değişiklik yaptık. Otobüse bindik. Vardığımız yer çok değişikti. Birkaç bölümden oluşuyordu. Koridora girdiğimizde hepimiz çok heyecanlanmıştık. Onarlı gruplara bölündük. Duruşmaya ilk önce biz girdik. Bir hırsızlık davasıydı. Bir kadın, faturalarını yatıran adamın poşetini çalmıştı. Adam bunu fark etmiş bir görevliye haber vermiş. Hem zaten kadın resmi nikâhlı değilmiş, iki çocuğu varmış ve de evlere temizliğe gidiyormuş. Her temizlikten 20 lira alıyormuş. Ama ben pek inanmadım. Çünkü şimdi en az 50 lira veriliyor. Kadına yemin ettirdiler, şahitler geldi, suçunu itiraf etti ve çok pişman olduğunu belirtti. Şikâyetçi gelmeyince de suçu biraz hafifledi. Zaten çok pişman olmuştu. Kadın başlarda ağlamadı. Ben çok şaşırdım. Ama sonra gözleri doldu. Özür diledi. Bu davada avukat yoktu, bir sonrakinde vardı. Biz de avukatlı davaya girmek isterdik ama ona diğer arkadaşlarımız girdi. Daha önceden bu kadar düşünmemiştim ama hırsızlık gerçekten çok kötü bir şey. Az daha kadın hapse girecekti. Hâkimler ise bence zor durumdalar. Hem acıyarak hem de üzülerek, bazılarını ise kızarak hapse göndermek zorunda. Avukatlar ise savunduğu kişiyi iyi korumalı. Bundan para alıyorlar. Haksız bile olsa o insanı iyi savunmak zorunda. Belki ben de hâkim olurum. Bir sürü ceza, bir sürü insan. Kolay gözüküyor ama değil. Vicdanıyla hareket etmemek… Ben bu geziden şunu anladım: Ben asla suç işlemeyeceğim ve bu gibi utanç verici durumlara düşmeyeceğim.

Eser Cavlak:
Pedagog bu çocuğa nereye kadar yardım edebilir?

Biz 5/A sınıfı olarak, konumuz gereği mahkemeye gittik. Burada gruplara ayrıldık. Benim grubum bir aile mahkemesine girdi. Bu duruşma içler acısıydı. Dava bir boşanma davasıydı. Olan biteni annenin ağzından dinledik. Çünkü baba mahkemeye gelmeye bile tenezzül etmemişti. Annenin anlattığına göre maddi durumu kötüymüş ve de ailesi çocuğunu istemiyormuş. Babaya gelince maddi durumu iyi olmasına rağmen, çocuk ona ayak bağı olur diye istemiyormuş. Evet mahkeme önlemini almış almasına, pedagog ve psikologa yer vermiş salonda. Size soruyorum, pedagog bu çocuğa nereye kadar yardım edebilir ki? Dalından koparılmış bir çiçeği, suda olsa bile ne kadar yaşatabilirsiniz ki?

Niyazi Tolga Kurtoğlu:
Bilgisayar kaç çekirdek?

Merhaba, Benim adım Tolga Kurtoğlu. Ben daha önceden mahkemeye gitmiştim ama gittiğim mahkeme idari yargı mahkemesiydi. Şimdi gittiğimiz mahkeme ise adli yargı mahkemesiydi. İdari yargıda sanık yoktur; onun yerine davacı denir, neyse ben mahkeme anılarımı yazayım. Benim girdiğim duruşma hırsızlıkla ilgiliydi, duruşmaya 10 kişi ile girdik biraz yer sıkıntısı oldu. Hakim sanığa birkaç soru sordu, sanık da suçlu olduğunu kabul etti ama sanığın bazı maddi sorunları varmış. Hâkim ona neden PTT deki adamın parasını çaldığını sordu. Sanık maddi durumlarının pek iyi olmadığını söyledi. Hâkim, pişman olup olmadığını sordu. Sanık da pişman olduğunu söyledi. Hâkim, pişman olup olmadığını sormadan önce 5 yıl hapis cezası vermişti. Sonra 1 yıla indirdi, daha sonra 6 aya indirdi, çok sonra 5 aya indirdi. Sonra cezayı dondurdu. 5 yıl içinde tekrar bir suç işlerse dava tekrar açılacak. Böylece dava bitti. Hakim bize sormak istediğimiz bir soru olup olmadığını sordu, bu arada bazı tanıkları çağırmışlardı. İlk gelen kişi polisti. İlk tanık, kadının parayı çaldığını gördüğünü söyledi. Bu arada bizim sınıftaki Mehmetcan çok saçma bir soru sordu: “Bilgisayar kaç çekirdek?” Hakim de bir çekirdek olduğunu söyledi. Sonuçta Hâkim sanırım cezayı kadının pişmanlığından dolayı dondurdu.

Alperen Bekir Demir:
Mahkemede sessiz durulması…

Mahkeme salonuna geldiğimizde gruplara ayrıldık, her grup ayrı duruşmaya girdi. Benim girdiğim duruşmada kadının borcu varmış ve borcunu ödemediği için evine haciz gelmiş. Ben mahkemede şunları öğrendim; kişileri içeri çağıran görevliye mübaşir, kararları veren kişiye hâkim ve bu kararları verirken ona yardım eden kişiye savcı, sanığı savunan kişilere de avukat denir. Bunların dışında birkaç şey daha öğrendim. Bunlar; mahkemede sessiz durulması ve hakimin en doğru kararı vermesi gerektiği gibi…

Nuray Çardaklı:
Kaynana geline tokat attığı için üzüldüm

Biz içeri girmeden önce duruşmadan çıkan bir kadın Nilgün Teyze’ye “Çocukları duruşmaya sokmayın, etkilenebilirler.” dedi. Bir iki dakika sonra duruşmaya girdik, içerde bir baba anlatıyordu: Benim kızım kocasını esrar içerken görmüş, kaynanasına söyleyince o da gelinine tokat atmış. Şimdi kızım bende. Bize geldi. Hâkim, “Kızı çağırın” dedi. Çağırdılar, geldi. Kız olayı anlatırken ağladı. Neyse mahkeme ertelendi… Ben dinlerken şu duyguları yaşadım: Kaynana geline tokat attığı için sinirlenip, üzüldüm. İnşallah kocası ceza alır. Kaynana da yaptığının yanlış olduğunu anlar. Mahkeme bittiğinde hâkim görevlilerin ismini ve ne yaptıklarını sordu. Biz de cevap verdik. Mutlu mutlu ayrıldık.

Sude Erkin:
Filmlerde gördüğüm duruşmalara girmiştim

Geçenlerde öğretmenimiz, bir mahkemeye gezi yapacağımızı söyledi. Biz de sevinçten havalara uçtuk! Çünkü ilk defa bir duruşma izleyecektik. Gideceğimiz gün tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. İlk olarak sınıfı ikiye ayırdılar. Benim de içinde bulunduğum grup aile mahkemesine gidecekti. Öyle heyecanlıydık ki… Biz aile mahkemesine gideceğimiz için, başka bir binaya gittik. Başımızda duran ve bize göz kulak olan Nilgün Teyze de emekli bir hakimdi. Duruşmaya girmeden önce, konuşmamamız, gülüşmememiz, sessiz bir şekilde izlememiz konusunda bizi uyardı. Biz de ona teşekkür ettik ve içeri girdik. İki erkek avukat, bir bayan hâkim, mübaşir ve kâtibe vardı. Mübaşir duruşmaya girecek kişileri çağırıyordu. Katibe hâkimin dediklerini yazıyordu. Hâkim ise mahkemenin başkanıydı ve onun kararları geçerliydi. Bizim gittiğimiz duruşmada çok önemli bir şey öğrendim: Çocuklar duruşmalara giremiyormuş. Anne babalarının ayrılmaları, velayet davaları çocukların ruh sağlığını bozabileceği için sakıncalıymış. Davada kadın çocuğunun velayetini babaya vermek istedi fakat baba duruşmada yoktu. Çocuğa bakmak istemediği apaçık ortadaydı. Çocuğun durumu için üzülmüştüm. Ben bu mahkeme gezisini çok sevdim. Şimdiye kadar hep filmlerde gördüğüm duruşmalara girmiştim.

Defne Karapire:
Ne kadar şanslı olduğumu anladım

O gün öğretmen mahkemeye gezi yapacağımızı söyleyince gerçekten çok sevinmiştik. Bu kadar acı bir şey olduğunu bilseydik inanın hiç sevinmezdik. Öğretmen bizi gruplara ayırdı. Biz aile mahkemesine gidecektik. Gittiğimiz duruşmada davacı gelmiş ama davalı çocuğunu almamak için gelmemişti. Kadının maddi durumu kötüydü, anne ve babasının yanında kalıyordu. Çocuğa bakacak durumu yoktu ama adam (davalı) çocuğu almıyordu. O anda kadına ve çocuğa acıdım; aslında ne kadar şanslı olduğumu anladım. O zaman onlara yardım etmeyi çok istedim. Diğer arkadaşlarımın izledikleri duruşmalar da bunlara benziyormuş. Onlar da üzülmüşlerdir bence. Bu mahkeme gezisinin bana faydası mahkemede kimlerin çalıştığını, kimlerin olduğunu öğrenmek oldu. Şimdi anlıyorum ki mahkeme gezisi pek de eğlenceli değilmiş.

Ali Ege Erken:
Hâkimden bir aferin aldık

Benim öğretmenim çok akıllı. Çünkü bizi iyi eğitmek için elinden geleni yapıyor. Bizi en çok etkileyen öğretme metodu ise yaşayarak öğretmesidir. Geçenlerde bizi mahkemeye götürdü. Orada dört gruba ayrıldık. Bizim grup bir hırsızlık davasına girdi. Bu davada bir kadın bankada bulduğu bir torbayı almış ve gitmiş. Torbanın sahibi de zor durumda kalmış Paranın yüz elli lira olan kısmını iade etmiş fakat yüz kırk lirası kalmış. Sonra hâkim kararını verdi; 1 yıl hapis! Fakat bu ceza uygulanmadı. Beş yıl içinde bir suç işlerse cezası uygulanacaktı. Böylece dava bitti. Dava sonunda hâkim bize ne olduğunu sordu. Yağız söz aldı, anlattı. Hâkimden bir aferin alarak çıktık. Duruşmadan çıktıktan sonra diğer gruplarla buluştuk. Onlar da izledikleri davaları anlattılar. 2. grubun davası pek eğlenceli değilmiş. Birbirimize davaları anlata anlata okula döndük.

Onur Efe:
İleride hakim olacağım için iyi oldu

Merhaba, ben Onur. Geçenlerde bir mahkemeye gittik. Benim girdiğim duruşmada kadın şiddetli geçimsizlikten eşinden ayrılmak istiyor ve de ailesinin durumu kötü olduğu için çocuğuna bakamayacak halde. Bu yüzden çocuğu babasına vermek istiyor fakat baba da çocuğu istemiyor ve duruşmaya gelmedi. Mahkemeden çıkınca Nilgün teyzeye “Çocuğun babası gelmek zorunda değil mi?” diye sorunca “Hayır. Bu 1. duruşma, sonrakilere gelir” dedi. Ben o zaman daha iyi anladım. Biraz da mahkemenin içinden bahsedeyim. Orada birçok yeni meslek öğrendim. Örneğin; Pedagog. Daha önce hiç duymamıştım. Aile mahkemelerinde çocuğun psikolojisi bozulmasın diye ve çocuğun sıkıntılarını çözmek için oradalarmış. Kimi zaman ailenin evine gidip çocukla konuşurlarmış. Gerçekten çok güzel bir gündü. Hele benim için. İleride hâkim olacağım için çok daha iyi oldu. Hâkimin işlerini daha iyi öğrendim.