HAS Parti Lideri Numan Kurtulmuş’un AKP’ye katılma sinyalini vermesinin ardından en sert tepki partinin Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu’dan gelmişti. Bekaroğlu, son dönemde parti içinde yaşananları, kadim dostunun kararı karşısında hissettiklerini, Türk siyasetinin geleceğini nasıl gördüğünü anlattı. Ankara Tıp Fakültesi'nden mezun olduktan sonra üniversitelerin tıp fakültelerinde ve 1980 sonrası Metris ve Gaziantep özel tip cezaevlerinde psikiyatrist olarak görev yapan Bekaroğlu’na göre, Kurtulmuş’un, Erdoğan’ın partisine geçişinin ardında “Bir şey olamadım” psikolojisi var.
Bekaroğlu, Taraf'tan Dicle Baştürk'ün sorularını yanıtladı. İşte o söyleşi:
Numan Kurtulmuş’un AKP’ye geçiş haberleri sizin için sürpriz oldu mu?
Hem oldu hem olmadı. Çünkü bu konu aylardan beri toplumda konuşuluyor. Biz bunu AKP’nin mahalle teşkilatlarından sonra duyduk. Bunu duyduğumuzda sayın Kurtulmuş’a “Nedir bu?” dedim. Son dakikaya kadar bana “Yok bir şey” dedi. Sonra gazetede yayımlandı. Daha sonra tekrar kurullarda sorduk. AKP’den birtakım açıklamalar gelince, biz acil toplantı talep ettik. Orada, seslerin yükseldiği bir toplantıda, “Ben kesinlikle kimseyle görüşmedim ama beni seven arkadaşların bu konuyu Tayyip Bey’e götürdüğünü biliyorum. Yarın görüşeceğim” dedi. Tabii biz buna şaştık. Üzüldük. Sonra öğrendik ki, görüşülmüş, karara bağlanmış ve kurullarla formalite istişare yapılıyor.
Yani size haber vermeden süreç yürümüş aslında...
Siyasette “özgürlük, refah, adalet istiyoruz” gibi lafları herkes söyler. Önemli olan yapmaktır. Biz, manifestomuzun ilk paragrafıyla, mevcut siyasete itiraz ediyoruz. Diyoruz ki, “Demokrasinin, iktidar oyunu haline getirilmesine itiraz ediyoruz.” Ve ekliyoruz: “İnsanların, bu oyunun parçası haline getirilmesine itiraz ediyoruz.” Buna rağmen iktidar oyunlarına girildi. Bu beni rahatsız ediyor. Yeni Türkiye’den bahsediyoruz. Bu eski siyasettir. Saklama, kulis, arkadan dolanma, eyleyiş biçimi, bu eski siyasettir. Yeni Türkiye bunlarla inşa edilemez. Yeni Türkiye olacaksa, demokrasi olacaksa insanlarla paylaşacaksınız, açık olacaksınız. Herkes beni “Sen kazık yiyen adam mısın?” diye suçluyor ama insanların kalplerini okuyabilen birisi değilim ki. Kurullarına falan götürmedi, il başkanlarına bilgi verdi. İstişare dediğiniz nasıl olur? Toplanırsınız tartışırsınız ama böyle olmadı. Verilmiş bir kararın insanlara kabul ettirilmesi tarzında bir politika yürütülüyor. Buna da istişare diyorlar. Bu eski tarzdır. Bundan demokrasi çıkmaz. Yani yeni Türkiye falan çıkmaz. Usul esasa mukaddemdir. Sayın Kurtulmuş ve beraberinde gidenler eski siyaset tarzına rücu ettiler.
Kendinizi ihanete uğramış gibi mi hissediyorsunuz?
O tip kavramları kullanmıyorum ama arkadaşlar verdikleri sözü bozdular. Usulü bozdular.
AKP, Kurtulmuş’a daha önce de böyle bir teklif götürmüştü ama o zaman kabul etmemişti. Şimdi neden kabul etti?
Mesela 27 Nisan sürecinde AKP’nin değişimi, reformu üzerinde taşıdığı bir dönemde size teklif geldi o zaman kabul etmediniz. Şimdi AKP tam tersi, değişim ve reformdan uzaklaştı. Daha milliyetçi refleksler ortaya koymaya başladı. Roboski’de battı. Eski devlet reflekslerine geri döndü, Suriye ile tuhaf işler oluyor, TOKİ diye bir şey çıktı. Esenyurt’ta çadırda insanlar yandı. “AKP ve AKP’nin klasik devlet haline rücu ettiği bir dönemde niye gidiyorsunuz, ne değişti” diye ben soruyorum kendisine?
Cevabını o verecek. Diyor ki, “Yeni Türkiye inşa edeceğiz.” Ama psikolojik olarak bana göre, Sayın Kurtulmuş ve gitmek isteyen arkadaşlar, 2002’de Fazilet Partisi, AKP ve Saadet Partisi diye ikiye ayrılırken hoca ve mahalle baskısı gibi çeşitli nedenlerle gidemediler. O zaman biz “ideal siyaset” diyorduk ama Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül “reel siyaset” diyorlardı. Gidemediler. Daha sonra bir şeyler olabilir beklentisi oldu. HAS Parti kuruldu. Seçime girdi ama olmadı. Şimdi, “olmuyor” psikolojisine girdi herkes. Aynı 2002’de Erdoğan ile Gül’ün dediğini söylüyor, reel siyaset. Bu ideal meselesi ya da din meselesi değil. Bu strateji meselesi. Biz, “Yanlış yapıyorsunuz” dedik. “Sizin orada bir inisiyatifiniz bir sözünüz olamaz.” Bakan olacaksınız ya da genel başkan olacaksınız. Gidiyorsanız, yeni Türkiye inşası, yüksek idealler, işte bir şeyler yapacağız ama işte güç gerekiyor. E niye o zaman 10 sene kaybettin sayın Numan Kurtulmuş kardeşim? Biz iktidarın özünü sorgulamıyorsunuz dedik. İktidarın getirdiği nimetlere daldınız. 12 Eylül’ün kurumlarını ele geçiriyorsunuz. Diğerleri gibi kullanıyorsunuz. Bu yanlış, biz vicdan olduk.
Son seçimlerde oy oranınızın düşük olması etkili olmuş olabilir mi bu geçiş kararında?
Tamam insanlar oy vermedi ama bir şeyler karıştığında sığınacak bir liman olarak gördüler bizi. “Bu yanlış bir şeydir, yapmayın” diye anlattım kurullarda. En son dedim ki, gidiyorsunuz, partiyi kapatmayın. Bırakın kurucuların sayısı 30’un altına düşerse parti kendi kendine kapanır, düşmezse kalanlar kapatır ya da devam eder.
Daha önce parti tabanında bir baskı olduğundan bahsettiniz. Şimdi ne oldu da o baskı azaldı?
Bu gelenekte kişi kültürü vardır. Hocanın etkisi devam ediyordu. Bir grup insan cesaretle gitti. Hoca yaşıyordu, insanlar birbirlerini etkiliyorlardı ve bundan dolayı birçok insan kaldı. AKP’nin yükselişini görüyorlardı ama hoca, “Biz de yükselebiliriz” diyordu. “Yapamazlar, edemezler, hatırlayın arka bahçede oynuyorlar” falan diyordu. “Bir süre sonra biz devam edeceğiz” şeklinde bir mahalle baskısı vardı. Bu psikolojiyle insanlar kaldı. İlk seçimlerde AKP büyük bir oy aldı, yüzde 34, biz de yüzde 2,5. Yine iktidara kilitlenildiği için bugünden yarına bir şey olmadı. “Milli Görüş tekrar toparlanıyor” denerek herkes kervanın bulunduğu yere ek seferle ya da son seferle kendini atıyor. Görüntü bu. Nitekim “Birleşeceğiz deniyor” ama öyle bir şey yok. Partilerin birleşmesi diye bir şey söz konusu değil. Olmaz da bu. Kendisini feshedecek, AKP’ye üye olacak. Bunu da bu şekilde insanlara söylemiyorlar maalesef.
Numan Kurtulmuş sizi AKP’ye geçiş için ikna etmeye çalıştı mı?
Bu süreçten sonra kendisiyle birkaç kere görüşme yaptık. “Biz gideceğiz, orada yorulmalar var, yıpranmalar var, orası boşalacak, biz gideceğiz, bir şeyler yapacağız, özellikle bazı isimler var Zeki Ocak gibi, bu isimlerin olması önemli” dedi. Ama biz bu konuda tavrımızı net olarak koyduk. Mesele oraya gitme meselesi değil, orada yapılacak bir şey yok. Tayyip Bey’in ihtiyaçları var, bu ihtiyaçları için bunları yapıyor. Bunları anlattık.
HAS parti kapanırsa ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Parti olmayabilir ama “Halkın Sesi” siyasi bir hareket olarak devam edecek.
AKP, DP, SP ve BBP’yi de parti tabanına katmaya çalışıyor. Erdoğan, bir sağ koalisyon mu oluşturuyor?
Tayyip Erdoğan, eski siyaset tarzını yürütüyor. Toplumun öteden beri var olan fay hatlarını, ayrışma noktalarını kaşıyor. Kimlikler üzerinden insanları bölüyor, ayırıyor. Bugün de aynı şeyi yapıyor. Mesela “DSP’yi alacağız demiyor”, ne yapıyor, sağ cephe, milli cephe falan kuruyor. Tayyip Erdoğan’ın son zamanlarda takınmış olduğu tavır, devletin rengine boyanması, eski Türkiye’yi gösteriyor. Numan Kurtulmuş da buna evet diyor. Erdoğan niye böyle bir şey yapıyor? Çünkü HAS Parti’nin yapılanları eleştirmesinden rahatsız. “Hırsız Müslüman istemiyoruz” diye biz 1 Mayıs’ta slogan attık. Küplere biniyorlar. Biz dindarlık üzerinden dedik ki “Burada bir yanlışlık var. Firavunlaşmayın.” Sayın Başbakan, defalarca haber gönderdiler, “Bize böyle demesin” diye. Yani bu odaktan rahatsız oluyorlar, bu odağı kaldırıyor. Unutmak istediği şeyleri, biz ona hatırlatıyoruz. Erdoğan bunu ortadan kaldırmaya çalışıyor. En büyük zarar da bu. Numan Kurtulmuş da böyle bir umudun sönmesine vesile oluyor. Ama pes ettiğini söyleyebilirdi, diyebilirdi ki “ben bu söylediklerimizi taşıyamadım, ben hizmet yapmaya gidiyorum,” bir şey demiyoruz. Ama, “Biz yeni Türkiye inşa ediyoruz” demesin. Olmaz. Demiştir ki, “Cari açık, uluslararası sermayeye verilen bir rüşvettir.” Hükümet, Kemal Derviş’in neoliberal politikalarını uyguluyor. Ne yapacak şimdi? Erdoğan, bunları yıksın diye mi Kurtulmuş’u çağırıyor?
Bu isimler AKP’ye katılınca, partiyi değiştirebilecek mi? Yoksa AKP’lileşecekler mi?
AKP 10 seneden beri devam eden bir proje. Dışarıdan arkadaşların gitmesiyle değişmesi akla ziyan bir düşünce olur. Bizim arkadaşlarımız gidip, iktidarın bir tarafına tutunacaklar.
Başbakan Erdoğan’ın kafasında ne var, size göre neyi hesap ediyor?
İnsanların adına siz karar verirseniz, muhalefetin farklı sesini duymak istememezseniz bu firavunluktur. Şimdi böyle bir durumla karşı karşıyayız. “Herkes burada” gibi söylemler çok kötü. Hiçbir şeyi dışarıda bırakmıyor, hepsini içine almaya çalışıyor. Bunun başka amaçları da olabilir. İlk turda yüzde 50 gibi amaçları olabilir. Tayyip Erdoğan totaliter bir yapı geliştirdi. “Her şey, herkes benimle beraber” diyor. Şimdi herkes inanıyor mu ki Erdoğan cumhurbaşkanı olacak, ama Abdullah Gül gibi cumhurbaşkanlık yapacak. Zaten yarıbaşkanlık istiyor. Bakanları tayin edecek veya görevden alacak bir noktaya getirmeye çalışıyor. Bunu net bir şekilde söylüyor. Eğer Numan Kurtulmuş da böyle bir genel başkanlık bekliyorsa görüntü bu. Ama niye Kurtulmuş’u tercih ediyor onu bilmiyorum doğrusu.
Peki Numan Kurtulmuş, Erdoğan’ın fiili başkan olacağını hesaba katmıyor mu?
Bugün olan şudur, yüzde 50’lik bir partisi var. Daha totaliter olan bir başbakan var. Bu adam Numan Kurtulmuş’a “Gel, ben seni partinin genel başkan yardımcısı yapacağım” diyor örneğin. Görüntü bu, Numan Kurtulmuş bir şey yapmıyor, Erdoğan onu bir şey yapacak. Bu benim kadim dostum için yakıştıramadığım ve üzüldüğüm bir durum. Yani sizin nasıl tanımladığınızdan çok, insanların nasıl algıladığı önemli. Tayyip bey hasta ve cumhurbaşkanı olacak. Erdoğan’dan sonra bu iktidarın bu haliyle devam etmesi problemli. Birçok sorun var ve en önemlisi bu iktidarın temizliğiyle ilgili. Belediyelerden en aşağılara kadar ciddi horuldanmalar var. Bunları nasıl giderebiliriz noktasında Numan Kurtulmuş gibi bir figürü getirmek çok anlamlı. Bu iktidarın da rengi görünmeye başladı, öyle özgürlük, hak iktidarı falan değil. Resmen devlet partisine dönüşen, milliyetçi refleksleri iyice belirginleşen, kendine demokrat olan iktidar bu. Ben buradan sizin aracılığınızla Numan Kurtulmuş’a söylüyorum. Erdoğan’ın yerine Kurtulmuş’u koyarak da hiçbir şey olmayacak.
Bu birleşmeleri, Erdoğan’ın geride bırakacağı partide yeni bir tek adam olmasını istemediği yönünde yorumlayanlar da var...
Olabilir. Ne olursa olsun bu yöntemle birini getiriyorsa o pasif olmak zorundadır. İradesi kısmen ipotek altına alınmıştır. Öbürünün iradesi vardır.
Tam da AKP’nin zayıflamaya başladığı bir dönemde, HAS parti, muhalefetin odağı olabilecek miydi?
Olurdu. Muhafazakâr, mütedeyyin mahalle ciddi bir şekilde kaynıyor. Bu aslında 10 seneden beri kullanılan kaynaklar dolayısıyla bir tabakanın ortaya çıkması, onların zenginleşmesi, yaşam tarzlarının değişmesi ve diğerlerine, aşağıdakilere düşman diye tanımlanan öbürleri gibi davranmasıyla, paylaşım konusunda ciddi homurdanmalar var. Bu seçmen tabanının yönelebileceği tek yer HAS partiydi. Biz bunları görüyorduk. Kongre yapıyorduk. Kongreye yeni katılan insanlar vardı. Siyaseten tutma tam da bu zamanda olacaktı. Toplumun nabzını tutan Başbakan Erdoğan bunu gördü ama Kurtulmuş göremedi. Anlatamadık. Seçimden sonra demoralize oldu. Bir daha motive edemedik.
'CHP’nin AKP’den farkı yok, hâlâ bir devlet partisi'
CHP’nin size teklifte bulunacağı konuşuldu. Böyle bir teklif gelirse değerlendirecek misiniz?
CHP’yi siyaseti eyleme açısından AKP’den farklı görmüyorum. Aynı şekilde onlar da siyaseti, iktidar oyunu olarak görüyorlar. Orada da parti programları, söylemler araç. CHP’nin sosyal demokrat politikaları takip ettiği kanaatinde değilim, hâlâ bir devlet partisi. Yani fırsat oluştu, herkes bir yere atlıyor, ben de atlayayım gibi şeyler benden uzak. Ben şu anda Numan Bey ve arkadaşlarını deşifre etmeye çalışıyorum.