T24- Behice Boran'ın hayatı doğumunun 100. yılında kaleme alındı.
Emel Koç'un yazdığı biyoyrafi "BEHİCE- Bir devrimci...Bir kadın...Bir anne..." adıyla yayımlandı.
1910 Mayısı'nın ilk günü doğan Behice Boran ilk sosyalist Türk kadın milletvekiliydi. Boran, siyasi yaşamda gösterdiği kararlı duruşun, yaptığı keskin çıkışların yanı sıra özel hayatında naifliği ve sevecenliğiyle tanındı.
Behice Boran'ın hayatında ilkler çoktu... Amerikan Koleji'ni birincilikle bitiren ilk Türk kızı, ilk kadın sosyolog, üniversiteden kovulan ilk kadın öğretim üyesi,ilk çocuğunu kaybeden bir anne, ilk kadın parti başkanı, TBMM ve Avrupa Parlamentosu'ndaki ilk sosyalist Türk kadın milletvekili ve sürgünde ölen ilk kadın Marksist kuramcıydı Behice Boran.
Behice Boran'ın doğumunun 100. yılında Emel Koç'un yayıma hazırladığı kitap Türkiye'de birçok 'ilk'e imza atan Boran'ın hayatından kareler aktarıyor.
Emel Koç'un uzun çalışma ve araştırmaları sonucunda yazdığı, Destek Yayınevi tarafından okuyucuya sunulan BEHİCE-"Bir devrimci...Bir kadın...Bir anne" adlı kitabın tanıtım yazısı şöyle:
“BİR DEVRİMCİ... BİR KADIN... BİR ANNE...”
BEHİCE BORAN 100 YAŞINDA
Boran’ın yaşam yolu köklü değişimler yaşanan dönemlerden geçer. Yalnızca yaşadığı dünyada, tarafların çok keskin biçimde ortaya çıktığı bir zamanda, kendi safını alan ve bu doğrultuda
büyük mücadeleler veren önemli bir siyasi kişilik olmakla kalmayıp, aynı zamanda her ne kadar siyasi kişiliğinin gölgesinde kalsa da, önemli çalışmalara, araştırmalara, yayınlara, makalelere imza atmış önemli bir bilim insanıydı. O nedenle bu çalışmayı yaparken kendimi uçsuz bucaksız bir okyanusun içinde buldum.
Boran’ı yakından tanıma olanağını bulamayan bir iki kuşağın belleğinde yalnızca mikrofonda siyasi konuşmalar yapan, sert, çatık kaşlı, keskin ve sivri söylemlerde bulunan bir fotoğraf olarak yer ettiyse de, Behice Boran aynı zamanda çok güzel türküler söyleyen, güzel yemekler yaparak dostlarını ağırlayan, Amerika’dan getirdiği dans elbisesini sadece bir kere giyebilmenin eksikliğini duyan bir kadın, kaybettiği kızı Elif’in acısını yaşadığı sürece taşıyan, biricik oğlu Dursun’a ne kadar iyi bir anne olursa olsun, yapamadıklarından dolayı burukluk duyan bir anne, hasta kocasına bir bebeğe bakar gibi özenle bakan bir eş, dostluklara çok önem veren, kadının üretken yanını, sıcak yanını, sevecen yanını da yansıtan bir fotoğraftı. “Bir şey eğer yapılmaya değiyorsa onu iyi yapmak lazım” diyecek kadar hayata ciddi bakan biriydi.
Behice Boran’ın bütün bu çoğul kimliklerinden herhangi biriyle, bir zaman diliminde yaşamları kesişenlerin anlatımları bu çalışmada önemli bir kaynak olmuştur. Boran’ın yazdığı kitaplar, bilimsel çalışmaları, yazıları, konuşma metinleri ulaşılabilir olmakla beraber, özel hayatına dair bilgi ve belgelerin son derece sınırlı olmasından dolayı, onu yakından tanıyan ve yaşamında önemli yer tutan yakın dostlarının ve mücadele arkadaşlarının anlattıkları ile eksikler bir ölçüde tamamlanmaya, eksik halkalar olabildiğince doldurulmaya çalışılmıştır.
Boran’ın biyografisini yazmak demek, onu suçlayanlarla savunanların, anlayanlarla asla anlamak istemeyenlerin en keskin bir şekilde karşı karşıya geldikleri yüz yıllık bir geçmişi kayda geçirmek demektir. Biliyorum… Bunun sorumluluğunun ne kadar ağır olduğunun da bilincindeyim.
Behice Boran “Hiç bir kitap, hiçbir konu hakkında son söz değildir” der. Bu kitap da Behice Boran hakkında son söz değildir. Aslında Behice Boran hakkındaki bir kitap ne zaman yazılırsa yazılsın, kim yazarsa yazsın her zaman biraz eksik olmaya mahkumdur.. Evet, yaşamıyla ilgili önemli tarihler ve olaylar büyük ölçüde doğru olarak sıralanabilir ancak Türkiye’ye dair düşüncelerini ve “muasır medeniyet” yolunda yapılması gerekenleri anlatma ve mücadelesini verme konusuna gelindiğinde, bütün iyi niyetli büyük uğraşlar her zaman eksik kalacaktır... Boran’ın hayatını, çalışmalarını bir kitabın kapsaması olası değildir. Bu nedenle zincirin halkalarını tamamlamak, onu daha iyi tanımak isteyen okuyucularımız eksikleri, Boran’ın kitaplarını (Toplumsal Yapı Araştırmaları – Edebiyat Yazıları – Savunma – Türkiye ve Sosyalizm Sorunları v.b ) ve makalelerini
okuyarak tamamlayabilirler.
Emel Koç
Mayıs 2010
Behice Boran arkadaşları gibi Türkiye’den ayrılmadı. Bunun başlıca nedeni, Behice Boran’ın tutkulu yurtseverliğiydi. Memleketini sadece soyut bir kavram olarak değil, elle tutulur bir gerçek olarak severdi. Azgelişmişliğiyle, yoksulluğuyla, eşitsizlikleriyle, haksızlıklarıyla, buruk acılarla severdi.
Mina Urgan, Bir Dinazorun Anıları
...Eğer birşey yapılacaksa, onu iyi yapmak gerekir...Kişiler hakkında nasıl mı karar vereceksiniz?
Hayatlarına bakarak...
Behice Boran