Politika

Baykal: Bunlar Allah'ı da aldatmaya çalışıyor

Kars'ta konuşan Baykal: Allah, peygamber din kitap diye para topluyorlar. Bunlar Allah’ı da aldatmaya çalışıyorlar?

16 Mart 2009 02:00
Kars mitinginde konuşan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Allah, peygamber, din, kitap diye para topluyorlar. Yolsuzluğa Allah’ı peygamberi katmak hangi vicdana sığar? Bunlar Allah’ı kitabı, peygamberi de aldatmaya çalışıyorlar?" dedi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, hükümetin ekonomi için tedbir paketi arayışı içinde olduğunu belirterek, "Tedbiri sanayide arıyorlar. Güzel arasınlar, ama bu memleketin çiftçisi yok mu? Hayvancısı, besicisi yok mu? Onların tedbire ihtiyacı yok mu? Onlar krizde değil mi? Onlar bunalımda değil mi? Onlara bir şey düşünmüyor musunuz?" dedi.

Baykal, partisinin Kars Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada, Kars'ın tüm Türkiye'nin gönlünde özel bir yere sahip olduğunu belirtti.

Türkiye'nin her yerinin özel ve önemli olduğunu ifade eden Baykal, Kars'ın güzelliğinin, öneminin ve değerinin bir başka olduğunu söyledi.

CHP'nin gözünde Kars'ın bambaşka olduğunu dile getiren Baykal, "Kars bizim için sevgidir, dostluktur, çiledir, ıstıraptır. Kars'ın yetiştirdiği büyük isimler partimizin unutulmaz büyük isimleridir. Bir Sırrı Atalay denilince bizim yüreğimiz kalkar, bir Kemal Güven denilince bambaşka duygular yaşarız. Bir Doğan Araslı denilince hiç sormayın. Benim aziz kardeşim pırıl pırıl insan genç yaşta kaybettiğimiz yüreği tertemiz insan çok değerli Kars'ın evladı Celal Aras... Bütün bunlar bizim ruh dünyamızın, düşünce dünyamızın önemli taşlarıdır" diye konuştu.

“Geliriniz, gideriniz tutuyor mu?”

Mitinge katılanlara, "Geliriniz gideriniz tutuyor mu? İşler yolunda mı? Kars'taki çiftçi, besici, köylü vatandaşlarım hayatından memnun mu? Hayvancılık, besicilik canlandı mı? Fiyatlar yükseldi mi? Hayvan sayısı arttı mı? Devlet kombinalar kurup hayvanları en yüksek fiyatla alıyor mu? Sütçülük canlandı mı? Yem fiyatları ucuzlayıp süt fiyatları katlandı mı? Kars'ta yaşayan çiftçilerimiz, besicilerimiz ekonomik bakımdan daha güçlenmediler mi? Zenginleşmediler mi? Esnafın yüzü gülüyor mu? Hayatından memnun değil mi? Kazancı artmadı mı? İşler çoğaldı mı? Piyasa hareketlendi mi? Emeklilerin durumu da iyi değil öyle mi? İşsiz gençlerimizin durumu nasıl, iş bulabiliyorlar mı?" şeklinde sorular yöneltti.

Meydandakilerden "Hayır" yanıtı alan Baykal, şöyle konuştu:

"(Türkiye katlanarak zenginleşiyor) diyorlar. Kars'a o zenginlik gelmedi mi? Çiftçiye, hayvancıya, besiciye uğramadı öyle mi? Kars'taki fabrikalar ne oldu? Et Balık ne oldu? Dünyada Kars denilince akla hayvancılık, besicilik, et gelir. Ne oldu buradaki kombinaya, ne oldu buradaki Et Balık Kurumuna? Et Balık Kurumu kapandı mı? Kars denilince süt, peynir kaşar akla gelirdi. Ne oldu süt fabrikası? Harabe mi oldu? Elinizde bir şeker fabrikası kaldı. O da özelleştiriliyor mu? İşçiler çıkarılıyor değil mi?"

“Aklınız Kars çökerken neredeydi?”

Türkiye'de ciddi bir ekonomik kriz yaşandığını ileri süren Baykal, konuşmasına şöyle devam etti:

"Türkiye ekonomik çöküntü içinde, iş yerleri kapanıyor. İşsizlik patladı. Ama bunlar yeni yeni fark ediliyor Türkiye'nin genelinde. Kars'ta şimdi milletin kriz dediği olayı yıllardır yaşıyorsunuz. Şimdi (tedbir paketi) diyorlar. Elbette tedbir arayışına girecekler, ekonomi gidiyor, bunlar seyrediyor. Tedbir alın ama insanın içinden şu soruyu sormak geçiyor. Sizin aklınız Doğu Anadolu ve Kars çökerken neredeydi? Niye o zaman tedbir aramadınız? Tedbiri sanayide arıyorlar. Güzel arasınlar, ama bu memleketin çiftçisi yok mu? Hayvancısı, besicisi yok mu? Onların tedbire ihtiyacı yok mu? Onlar krizde değil mi? Onlar bunalımda değil mi? Onlara bir şey düşünmüyor musunuz? (Bunlar alıştı zaten) diyorlar. (Bunlar oylarını da bizim için uygun kullanıyorlar, ne lüzum var onlarla uğraşmaya) diyorlar değil mi? Onlar öyle diyorlar da siz onlara bir şey söyleyecek misiniz? Bir cevabınız olacak mı? 29 Martta o cevabı kerle (kuvvetle) bekliyorum, APS ile bekliyorum."

“Şimdi demokrasiyi işleteceksiniz”

Demokrasilerde hükümetlerin hata yapabileceğini de dile getiren Baykal, "Bu ihmal karşısında vatandaş eğer gerekeni yapamazsa, o yanlışa boyun eğerse, o haksızlığı içine sindirirse bu olumsuzluğu kabul ederse, işte o zaman demokrasi işlemez olur. Şimdi demokrasiyi işleteceksiniz" diye konuştu.

Mehmet Atay adlı bir çiftçinin Ziraat Bankası'ndan aldığı tarımsal kredi ile ilgili bir belgeyi de vatandaşlara gösteren Baykal, şunları söyledi:

"Mehmet Atay eski para ile 4 milyar liralık tarımsal kredi kullanmış. Ödemeye çalışmış tam ödeyemeyince temerrüte düşmüş. Buna rağmen (borcum borçtur, ödemeliyim) demiş. Ana para borcu 878 milyona indirmiş. 4 milyar, 878 milyona inmiş. Altına da temerrüt faizi 38 milyar 648 milyon yazıyor. İşte burada. Adam temerrüte düşmüş, (aman ana parasını ödeyeyim) diye gayret etmiş, 4'ü 3'e, 3'ü 2'ye, 2'yi 1'e, 1'i 878 milyona indirmiş. Sonra yazıyı almış (senin 38 milyar 648 milyon temerrüt borcun var. Buna bir banka sigorta ve muamelat vergisi 1.9 milyar ekliyorum, bir de icra ve takip masrafı 2.5 milyar ekliyorum senin borcun 43 milyar 959 milyondur haberin olsun arkadaş) diyor. Manzara bu, bunlar herkesin yaşadığı olaylar."

“İşsizliği bilir misin?”

Söz konusu durumu Türkiye'nin acı gerçeği olarak nitelendiren Baykal, şöyle devam etti:

"Temerrüte düşünce Allah muhafaza bittin. Yakayı kaptırdın mı bittin. Temerrüt faiz oranları yüzde 5, başka ülkelerde yüzde 1. Başbakana (şunlara bir tedbir getir) diyoruz. Tedbirin ne olduğunu da 7 madde ile söylüyorum. (Şunları uygula) diyoruz. Bize (bu borç sahipleri dürüst insanlar değil) diyorlar. En son açıklaması, (kredi borcu olan insanlar dürüst değil) diyor. Bu insanları bu hale düşüren sensin. Bu hale düşen insanlar borcunu ödemek için, ana para borcunu ödemek için helali haramı düşünüyor. (Borcum borç) diyor, (ödemem lazım) diyor. Sen de ona çıkıp (sen dürüst değilsin) diyorsun. Adam işinden atılmış, oğlu okulda okuyor, gelmiş (okula temizlik kolu için para istiyorlar 2 milyon) diyor. Adamın cebinde para yok. (Veremem) diyor. Çocuk okula söylüyor, okuldan koluna yazı yazıyorlar (temizlik parası ödenecek) diye. Lisedeki çocuğunu okuldan alıyor işten atıldığı için. Bu insanlara (dürüst değilsin) demek yapılabilecek en büyük haksızlık ve adaletsizliktir. Bunu söyleyen Başbakan sen işten atılmanın ne demek olduğunu bilir misin? Sen işsiz kalıp evine ekmek götürememenin, okuldan para istiyorlar diyen çocuğuna 2 milyon lira verememenin nasıl bir ıstırap olduğunu bilir misin? Sen bunu bilmezsin. Senin çocuklarını, arkadaşların, eşin, dostun ABD'de okuturlar. Ama o işten atılanın çocuğunu ABD'de okutacak arkadaşı yok. Devlet olması lazım, devlet de de yok."

“Artık yolsuzluk teşkilatlı”

''Eskiden yolsuzluk kişisel olaydı. Haram, helal bilmeyen çıkardı, elinde bir imkan varsa yolsuzluk yapardı'' diyen Baykal, şöyle devam etti:

''Şimdi olay değişti. Şimdi yolsuzluk artık teşkilatlı, örgütlü, şirketleşmiş, dernekleşmiş. Tek başına değil, cemaat halinde yapılıyor. Yaparken de kanunu, mevzuatı kullanıyorlar. Bunu göz göre göre uyguluyorlar. Almanya'da çıkmışlar Ramazan günü cami cami dolaşmışlar. Her yerde Allah, peygamber, din, iman lafları... Herkese demişler ki bu Ramazan fitrelerinizi, yardımlarınızı bize verin. Yoksulları doyuralım, giydirelim. Bizim vatandaşlarımız da vatan hasreti içerisinde, elindekini, avucundakini vermiş. Parayı, din, iman diye toplamışlar. Yani dinin gereğini yerine getir diyor. Allah, peygamber, din, kitap, Kur'an diye para topluyor. İnsan yolsuzluk yapar da bu yolsuzluğa dini, imanı, Allah'ı, peygamberi alet etmek hangi vicdana sığar. Bunlar sadece paralarını aldıkları insanları değil; Allah'ı, peygamberi, Kur'anı da aldatıyorlar.''

Baykal, Almanya'da toplanan paraların kurye aracılığıyla Türkiye'ye getirildiğini öne sürerek, şunları kaydetti:

''Bankadan değil, kuryeyle çantanın içerisinde geliyor para. Türkiye'ye getirip, Türkiye'de kendi şahıslarına ait şirket ve televizyon kanalı kuruyorlar. O televizyon kanalında ne yapıyorlar? Gece gündüz Recep Tayyip Erdoğan. AK Parti aşağı, AK Parti yukarı. Yani milletin fitresi, zekatı bunların siyasi reklamına harcanıyor. Olur mu böyle bir şey? Bu günahın, haramın, yetim hakkı yemenin ötesinde. Alman hükümeti bunları duyunca hemen harekete geçti. Yakaladı, yargıladı ve bir kısmını mahkum etti. Biz soruyoruz; Sen niye harekete geçmiyorsun? Bize diyor ki yazı yazdım. Nereye yazı yazdın? Almanya'ya. Adamlar yazı gönderiyor diyor ki biz bunları yakaladık. Mahkum ettik. Ama asıl elebaşıları sizde. Türkiye'de onları yakalayın. İsimlerini veriyorlar. Şimdi bu diyor ki dosyayı yazıyla istedim. Aylar geçti dosya yok. Bu suçu işleyenler bizim vatandaşlarımız, aldatılanlar bizim vatandaşımız. Elin Alman'ı mahkum etmiş. Senin emniyetin, jandarman, savcın, hakimin, kanunun, hukukun, vicdanın yok mu? Sen neden seyrediyorsun?''

Dosyayı Almanya'dan getirttiklerini öne süren Baykal, ''Başbakan bize diyor ki; Kırtasiyecilerde kırmızı kaplı dosya çok. Kırtasiyecilerde kırmızı kaplı dosya çokmuş. Sen dosyanın kırmızı kabını bırak da içine bak içine'' diye konuştu.

Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a söz konusu yolsuzluğu yapan kişiyi tanıyıp tanımadığını sorduklarını ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Başbakan önce tanımıyor demek ister gibi oldu sonra sustu. Çünkü anlaşıldı ki çocukları bacanakmış. Bu dosya ne oldu? Tercüme edilecekmiş. Dosya Almanca'dan, Türkçe'ye tercüme edilecekmiş. Aylardır tercüme bekliyoruz. Desene gönlüm yok. Bu yolsuzluğun üzerine yürümek istemiyorum. O insanları mahkum etmek istemiyorum desene açıkça. Bu yolsuzluk dünyada görülmemiş bir yolsuzluk olduğu için konuşuyoruz.''

Baykal, Türkiye'de birçok yolsuzluk yapıldığını ifade ederek, ''Mesela bir Telekom satışı yapıldı. Telekom'un taksitlerinden fazla her yıl kazancı var. Yani Telekom'u alan bir yıllık karını aldıktan sonra o yılın taksidini ödeyerek cebine de bir miktar para kalacak. Tarlanın taşıyla tarlanın kuşunu vurdular'' diye konuştu.

''Bizim Telekom'un karıyla, Telekom'u bizim elimizden aldılar'' diyen Baykal, şöyle devam etti:

''Lübnanlı Hariri ailesine sattı. Sattığı sırada bir de kanun çıkardı. Sizin KDV'nizi yüzde 10 düşürdüm dedi. Fiyat belli olduktan sonra yüzde 10 KDV düştü. Ya bu para kimin cebine gitti? Sen parayı kime verdin? Hisse alındı mı? Ne oldu? Tüpraş'ı sattılar İsrail'li bir iş adamı Ofer'e. Tanıyor musun dedik. Sabah tanımıyorum dedi. Öğlen tanıdı. Çünkü fotoları çıktı. Yüzde 14.75'i, 750 milyon dolar. Tüpraş'ın satışı, kanunla, mahkeme kararıyla ortaya çıktı ki yolsuzluktur. Bunların hesabı sorulmadı. Daha çok var. Bunların hesabı sorulacak. Ne zaman sorulacak? CHP iktidar olduğu zaman. Kars CHP'ye destek olduğu zaman.''

“Deniz Feneri’ni sorun”

Baykal, kendisinin konuşunca Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın çok kızdığını ve sinirlendiğini ileri sürerek, ''Ne yapacağını şaşırıyor. Halbuki yapacağın açık. Çıkar dersin ki Deniz Feneri'nin aslı şudur. Bir şey yoktur. Ondan sonra da ben de çıkıp söyleyemez olurum. Niye söyleyemiyor?'' dedi.

Karslılardan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geldiğinde, kendisine Deniz Feneri'ni, Kars'ın durumunu, hayvancılığı, kapanan fabrikaları sormalarını isteyen Baykal, şunları kaydetti:

''Ne anlatacak biliyor musunuz? Deniz Baykal diyecek. Yine Deniz Baykal yine CHP. Yani kızıyor söylediklerime. Cevap ver. Veremiyor. Ne yapıyor? Mitinge topluyor milleti, aleyhimde atıyor, tutuyor. Bırak benim aleyhimde konuşmayı. Dedikodu günahtır. Sen dedikodu değil gıybet yapıyorsun. Günahtır yapma. Eğer hakkımda söyleyeceğin varsa arkamdan söyleme, gel televizyona çıkalım. 70 milyon dinlesin. Sen niye çıkmıyorsun milletin karşısına? Tüm dünyada böyle oluyor. Başbakan kaçar mı gel diyorum. Hayır diyor meydana gel. İşte geldim. İşte Kars, işte CHP. Ne oldu geldik. Sözlerimin cevabını alabildim mi? Sen kendi meydanında konuşuyorsun, ben Kars'ta konuşuyorum. Buraya Karslılar gelmiş. Karslılar niye geldiniz buraya? Size yevmiye verdiler mi? Kumanya dağıttılar mı? Vali yazı yazdı mı? (Deniz Baykal'ın mitingi vardır. Tüm daire amirleri, müdürleri, memurları mitinge gideceklerdir) diye.''

“Bizim eskorta ihtiyacımız yok”

Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine eskort önerisini de anımsatarak, ''Başbakan bana diyor ki sana eskort vereyim. Dolaş diyor. Benim eskorta ihtiyacım yok. Bak bugün buraya koruma ordusu, güvenlik güçleriyle gelmedim. Kars'a anamın babamın evine girer gibi geldim'' dedi.

Kendisinin şafakla birlikte sokağa çıktığını anlatan Baykal, şöyle devam etti:

''Yanımda koruma yok. Ben gece gündüz halkın içindeyim. Her gün vatandaşın arasındayım. Niye koruma ihtiyacı hissedeyim. Halkın parasını çalmadım. Soygun yapmadım. Yolsuzluk yapmadım. Doğru bildiğimi söyledim. Yıllardır halkın arasında, alnım açık, başım dik. Allah'a şükür huzur içerisindeyim. Sen bırak da gel televizyonda konuşalım. TBMM'de 550 milletvekili var. O milletvekillerinin tümünü bırakalım da sadece iki tanesinin, Deniz Baykal'la Recep Tayyip Erdoğan'ın dokunulmazlığını kaldırıverelim. Yani bırak kanun işlesin. Dokunulmazlığın arkasına saklanarak, konuşmanın anlamı var mı? Deniz Baykal'la yatıp kalkıyor. Sen Deniz Baykal'ı bırak kendine bak. (Deniz Baykal ne zaman iktidar olacak) diyor. Benim ne zaman iktidar olacağımı değil de sen iktidardan düştükten sonra başına neyin geleceğinin hesabını yap.''
“Taze bir başlangıca ihtiyaç var”

''Memleketimizin taze bir başlangıca ihtiyacı var. Çok çekildi. Demokrasi değişim demektir. Artık değişme zamanı geldi'' diyen Baykal, şunları söyledi:

''Yani eskiyi, acıları, ıstırapları geride bırakalım. İçimizden bir umut yeşeriversin. Çok çektik yeter artık deyip yola çıkalım. Bak bahar zamanı nevruz zamanı bunu en güzel şekilde birlikte gerçekleştirelim. Bakın Türkiye şimdi nevruza giriyor. Herkesin yüreğinde bir kabus. (Eyvah ne olacak yine). Millette bir telaş, bir korku. Buna ne gerek var. Nevruz bu toprağın bir güzel günü değil mi? Baharı selamlama, barış ve kardeşlik günü değil mi? Gelin bu hale getirelim. Devletle, milleti karşı karşıya getirmeyelim. Kucaklaştıralım. Gelin hep beraber el ele verelim, kardeşçe nevruzu resmen devletle kutlayalım. Bunun kanun teklifini verdik. 1 Mayıs yine bir korku, bir telaş günü. Dünyanın her yerinde 1 Mayıs kutlanıyor. Emeğe, işçiye alın terine saygı günü. Bunu gelin birlikte kutlayalım. İkisini birlikte çıkarın diye kanun teklif ettik. (Hayır olmaz) dediler.''

“Siyasette iktidarlar gelir geçer”

Demokrasinin gereği Başbakan hakkında söylenmesi gereken her şeyi söylediğini ve söylemeye de devam edeceğini ifade eden Baykal, ''Ankara'dan Niğde'ye otobüsler kalkacak. Ne o Başbakan Niğde'de açılış yapacak. Onu alkışlayacak adam lazımmış. Eskişehir'e Ankara'dan tren kaldırıyorlar. Kimi götürüyorlar? Devlet memurunu götürüyorlar. Bu milletin parasıyla reklam için siyasi rüşvet vermek üzere devletin parasını dağıtıyorlar. Bunlara tepki vermeyecek miyiz?''

Siyasette iktidarların gelip geçici olduğunu vurgulayan Baykal, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Herkes aklını başına alsın. Yok falan milletvekili, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan... Ben onlara sırtımı dayadım diye düşünmesin. Siyasette iktidarlar gelir geçer. Millet getirir, millet indirir. Bunların da inme zamanı gelmiştir. Bunlar da gidicidir. Herkesin kulağına küpe olsun herkes aklını başına alsın. AK Parti ile gelenler APS ile giderler. Unutmasınlar kalıcı olan millet, devlet, anayasa, hukuk ve dürüstlüktür. Bunlara sahip çıkın. Yok AK Parti'ymiş, yok Tayyip Erdoğan'mış hiç güvenme. Bu dünya Sultan Süleyman'a kalmadı bunlara mı kalacak.''

Baykal, daha sonra mitinge katılanlara partisinin belediye başkan adaylarını tanıtarak, seçmenlerin nüfus cüzdanlarındaki TC kimlik numaralarını gözden geçirmelerini istedi.

Türkiye'nin en başarılı belediye başkanlarının CHP'li belediye başkanları olduğunu savunan Baykal, Ankara ve İstanbul'un da belediye başkanlarının CHP'li olacağını iddia etti.