Gündem

'Başbuğ bir cümleyle işi bitirdi'

CHP Lideri Baykal, komutanların zirve sonrasında serbest bırakılmış olmalarına dikkati çekti.

28 Şubat 2010 02:00
T24 - CHP lideri Deniz Baykal, Çankaya Köşkü’nde gerçekleşen üçlü zirveyi değerlendirirken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın taviz verdiğini öne sürdü. Zirveyi, İstanbul Başsavcılığı’nın yürüttüğü “Balyoz” soruşturması ve eski komutanların gözaltına alınmasıyla ilişkilendiren CHP lideri, komutanların zirve sonrasında serbest bırakılmış olmalarına dikkati çekti.

Milliyet gazetesi yazarı Fikret Bila'nın "Baykal: Başbuğ bir cümleyle işi bitirdi" başlığıyla (27 Şubat 2010) yayımlanan yazısı şöyle:



CHP lideri Baykal, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Birbirini izleyen olaylara baktığınızda ortaya şu tablo çıkıyor: İstanbul Başsavcılığı ‘Balyoz’ operasyonu yapıyor ve eski kuvvet komutanlarını, emekli ve muvazzaf general ve amiralleri gözaltına alıyor. Genelkurmay Başkanı gezisini iptal ediyor ve karargâhta tüm general ve amirallerle bir toplantı yapıyor. Başbakan yurtdışında. Hemen Cemil Çiçek’i Genelkurmay’a yolluyor. Sonra Genelkurmay Başkanı bir cümlelik bir açıklama yapıyor. Bu bir cümle ve özellikle içindeki iki kelime, işi bitirmeye yetiyor. Bu iki kelime, ‘ciddi durum’ ifadesidir. Bu bir cümle, iki kelime Başbakan’ın karizmasını çizmeye yetiyor. Başbakan 72 saat konuşamıyor. Hemen Çankaya zirvesi yapılıyor. Başbakan taviz veriyor. Zirve 11.00’de toplanıyor. Eski kuvvet komutanları, saat 10.00 gibi adliyeye getiriliyor ama zirve bekleniyor. Zirve bittikten sonra da eski komutanlar, serbest bırakılıyor. Bu tablo, Başbakan’ın bu bir cümlelik açıklama karşısında nasıl taviz verdiğini gösteriyor.”


‘Hukuki değil siyasi’

Baykal, komutanların gözaltına alınmaları ve serbest bırakılmalarının hukuki değil siyasi kararlar olduğunu da öne sürdü ve şöyle devam etti:

“Şimdi sormak lazım: Komutanları hukukla mı içeri aldınız, hukukla mı bıraktınız? Durum aksini gösteriyor. Siyaseten içeri aldılar ve siyaseten serbest bıraktılar. Gözaltına alıp, emniyette 4 gün beklettiğinize göre çok ciddi bir hukuki durum var demektir. Ama zirveden sonra bıraktığınıza göre de ciddi bir hukuki durum yok demektir. Demek ki, gelişmeler siyasidir.”


‘Başbuğ’un üslubu değerlendirilmedi’

Baykal, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un hukuka saygılı, yumuşak üslubunun değerlendirilemediğini de öne sürdü ve şu yorumu yaptı:

“İlk kez asker-sivil ilişkileri hukuka saygılı, yumuşak bir üslup içinde gidiyordu. Genelkurmay Başkanı’nın hukuka yardımcı olan bu yumuşak üslubu maalesef değerlendirilemedi. Aksine, bu istismar edildi. Genelkurmay Başkanı da anladıkları dilden konuşmak zorunda kaldı.

Genelkurmay’da yapılan toplantı ve bir cümlelik açıklama budur. Başbakan da direnemedi ve taviz verdi. Şimdi de bunu hazmedemiyor.”


‘Balyoz mu balon mu?’

CHP lideri, “Balyoz eylem planı”na bağlı gelişmeleri şöyle değerlendirdi:

“Balyoz diye Türkiye’yi ayağa kaldıracaksınız, sonra zirve yapacaksınız ve üst düzey komutanları serbest bırakacaksınız. Artık bu Balyoz soruşturmasının hukuki bir değeri kalmamıştır. Balyoz balon olmuştur ve balon da patlamıştır.”


‘Üsteğmen mi sorumlu?’

Baykal, yaşananlar karşısında şu sorunun da sorulması gerektiğini belirterek devam etti:

“Çok büyük bir iddiayla soruşturma başlatıyorsunuz. Darbeden söz ediyorsunuz. Üst düzey komutanları gözaltına alıp, 4 gün bekletip, sorguluyor ve mahkemeye bile sevk etmeden savcılıktan bırakıyorsunuz. O zaman bu büyük iddiayla niye ortaya çıktınız? Yani bu işlerden üsteğmenler mi sorumlu oluyor? Nedir? Yargının ciddi bir inandırıcılık sorunuyla karşı karşıya olduğu ve hukuki değil siyasi hareket ettiği anlaşılmaktadır.”


Sakık’ın iddiası

Baykal, “Baykal 1999 seçimleri öncesi CHP’den aday yapmak üzere bizden 20 militan istedi” iddiasını ciddiye almak ve bu iddiayı gündeme getiren BDP milletvekilini muhatap almak istemiyor. Kendisinin ve partisinin, terör ve terörle bağlantılı kişi ve kurumlara karşı tavrının belli olduğunu vurgulayan Baykal, şunları söylemekle yetindi:

“Benim teröre, terör örgütüne ve onlarla bağlantılı kişi ve kurumlara karşı tavrım bilinir. Bu tavrım, hiç değişmedi değişmez. Benim 30 yıldır politikam belli. Öcalan, Suriye’ye yerleştiğinde de PKK Kuzey Irak’a yerleştiğinde de söylediklerim ortada. Suriye’ye kurduğum baskı, hükümetlere bu konuda yönelttiğim eleştiri ve öneriler de ortada. Bu politika değişmiş değil. Hal böyleyken aday yapmak üzere militan istemişim! Böyle şey olur mu? Bunun akla-mantığa sığan yanı var mı? Arkadaşlığa dayalı olarak kendi aralarında görüşenler olmuş olabilir. Benim bu yönde ne Eşref Erdem’e ne de bir heyete verdiğim görev yoktur. Eşref Erdem görüşmüş; peki sonuç ne olmuş? Ben onaylamış mıyım? Hayır. Eşref Erdem de zaten böyle bir şey olmadığını açıkladı. Arkadaşımız Şerif Ertuğrul’un bu iddiayı gündeme getiren için ifade ettiği gibi, ‘televoleci politikacı’ ile muhatap olacak, ciddiye alacak değilim. Onlar, Habur tuzağına düşen AKP’nin önüne kalkan olmaya çalışıyorlar. AKP, Habur’da sıkıştı, gensoruda bu ortaya çıktı. Bunu örtmek için BDP’liler, ortaya atılıp, AKP’yi siper olmaya ve CHP’yi hedef göstermeye çabaladılar. Bu, BDP ile AKP’nin işbirliğinin bir sonucudur. Bizi tuzağa çekmek istiyorlar. Biz bu tuzağa düşmeyiz.”