T24 - Erdoğan Recep Tayyip Erdoğan AKP Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda BDP 'nin "Kürtçe eğitim" isteğine yanıt verdi. Erdoğan, "Bizden anadilde eğitim beklemeyin" dedi.
Başbakan Erdoğan, AKP Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuştu ve referandumdan sonraki en kapsamlı değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan'ın sözlerinden öne çıkan cümleler şöyle:
"Aziz milletimiz hiç bir tereddüte ve tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde tercihini ortaya koymuş, iradesini sandığa yansıtmış, kendi geleceği adına kendisi takdir yetkisini kullanmıştır. Referandumdan çıkan sonuçlar biz ebediyete intikal ettikten sonra da konuşulacak.
Yeni bir anayasa gerektiği konusunda büyük bir çoğunluk hemfikir. Yeni anayasa çalışmalarımızı bazıları sulandırdılar. Biz milletimizin sağduyusuna inandık. Sandığa boykot, parlamenter demokraside alınabilecek bir karar değildir.
'Karanlıkta ne var?'
Paketin içeriğini hiç konuşmadan miting meydanlarında kampanya yürüttüler. Referandumda kazanan AK Parti değil, 73 milyon vatandaşımız olmuştur. Bazı kesimler artık karanlık bir döneme girdik dediler. Karanlık ne var, her şey ortada?
Gündüz vakti gözünü kapatanlardan, yanlışta ısrar edenlerden olmayacağız.
İnanıyorum ki, referandumda 'hayır' diyenler de, 'evet' diyenler kadar demokrasi özlemi içerisindedir. Biz AK Parti olarak yüzde 42'nin neden hayır dediğini anlama çabası içerisindeyiz, gerekiyorsa özeleştiri yapmaktan da çekinmeyiz.
Hayır diyenlerin korku ve endişelerini anlamak durumundayız. Aynı şekilde 'evet' diyenlerin reform ve değişim isteklerini görmek de partilerin görevidir.
'Patinaj yapıyorlar'
Her seçimden sonra olduğu gibi referandumdan sonra da AK Parti'nin yaşam tarzlarına müdahale edeceği izlenimi yayılmaya çalışıldı. Ta 1994'ten bu yana sürüyor bu, belediye başkanı oldum aynı şeyler söylendi, Başbakan oldum aynı şeyler söylendi. Bunca seçim, bunca geçen yıl sanki hiç yaşanmamış. Hep aynı bayat oyun sahnelenmeye çalışılıyor. 8 yıl önce seçimden önce hangi başlıklar varsa gazetelerde, bugün de tıpa tıp aynı başlıkları göreceksiniz. Daha geriye gidelim, rahmetli Menderes döneminde atılan başlıklar bile bugün atılıyor. Patinaj yapıyorlar.
'Diktatörlüğün sivili olmaz'
Sivil diktatörlük diyorlar, siville diktatörlük nasıl yan yana koyabilir. Diktatörlük bir sivilin yapacağı iş değildir. Bunu söylemek cahilliktir.
Gizli gündem, gizli ajanda gibi bizimle asla yan yana gelmeyecek kavramlar yeniden medyada yer alıyor.
'Neyi konuşacağım?'
Lokal bazı olaylar bizimle ilişkilendirilmek isteniyor. İnegöl ve Dörtyol'daki olaylarla ilgili belgeler açıklanacak, göreceksiniz. Tophanedeki olaya gelelim, Tophane'de sergilenen olayı bir Türkiye manzarası gibi sunanlar, son derece bayat bir oyun içinde. Bir iki tane kendini bilmez çıkıyor, 'İşte evetin sonucu bu' diyorlar. Ben oranın çocuğuyum, sokak sokak bilirim. Bu kadar işi abartmanın hiçbir anlamı yok. Bazıları yazıyor, 'Başbakan artık konuşmalı' diye, neyi konuşacağım?
Sanat galerisi baskını
8 yıl boyunca hiç kimsenin hayat tarzına müdahale etmedik, bundan sonra da herkesin yaşam tarzı bizim teminatımız altındadır. Sanat galerisi veya eğlence yerleri sadece Tophane Boğazkesen'de mi var? Nerede bugüne kadar böyle bir olay yaşandı? Var mı böyle bir şey, yok!
Biz hiçbir hukuksuzluğa izin vermeyeceğimiz gibi hiçbir provakosyana da eyvallah etmeyiz. Türkiye'de mahalle baskısı yok.
'Tahammülsüzlük değil mi?'
Herkes birbirini sevmek zorunda değildir. Saygı duymak ve tahammül etmek zorundadır. Yüzde 58'in iradesine saygı duymayı beceremeyenlerin, çıkan sonucu tebrik edemeyenlerin yaptığı tahammülsüzlük değil midir? Başbakan'ı Meclis Başkanı'nı yuhalayanların yaptığı tahammülsüzlük değil midir? Birkaç köşe yazarı dışında bu konu ele alınmamıştır. Denize giren bir mütesettir öğretmeni boğmaya çalışmak tahammülsüzlük değil midir? İstediği sonuç çıkmıyor diye millete bidon kafalı demek, göbeğini kaşıyan adam demek tahammülsüzlük değil midir? İş adamlarını yeşil-kırmızı sermaye diye ayırmak, medyayı İslamcı medya diye tanımlamak tahammülsüzlük değil midir? Bİz, bizi sevsin sevmesin herkesi kucaklıyoruz. Biz o farklı renklerin haritalara yerleştirildiği yerlere de hizmet götürüyoruz. Eskişehir'de hayır fazla çıktı diye oraya farklı davranmıyoruz. Türkiye'de en fazla kamu yatırımı alan ilimiz Tunceli'dir. Ama hiçbir ayrıma tabi tutmadık. Tahammül ve hoşgörü konusunu kaşıyanların, milleti sınıflara ayıranların önce dönüp aynaya bakmaları gerekir. Biz hoş görüyoruz, onlar hor görüyorlar. Biz kimseyi dışlamadığmız için herkese hoşgörüyle yaklaştığımız için AK Parti olarak büyüyoruz. Eğer hala AK Parti gizli ajandası olduğuna inananlar varsa kendilerini sorgulasınlar. Bugünün Türkiye'si 8 yıl öncesine oranla daha demokratik, daha modern bir Türkiye'dir.
Biz iş üretirken, kendileri tahammülsüzlük yayanlar, korkuları tahrik edenleri de milletime havale ediyorum. Düne ait korkuların ne kadar yersiz ve sanal olduğunu 8 yıllık süreçte biz ortaya koyduk.
TL'den altı sıfır atarsanız enflasyon alır başını gider dediler. Bu korkuların yersiz olduğu görüldü. Uluslararası yatırımları bağımsızlığımız elden gider diye tehdit ettiler. Güçlenen ekonomi karşısında mahçup oldular.
'Terör örgütyle görüşme fantazimiz yok'
Artan uluslararası itibarımız karşısında yine mahcubiyet yaşadılar. Türkiye'nin ekseni kayıyor diyenler yanıldıklarını anladılar. 24 saat farklı dide yayın yapan kanallar var. Ne oldu bölündük mü? Ana dilde istediğiniz kurslarınızı açabilirsiniz. Ama bizden resmi olarak ana dilde eğitim beklerseniz, bunu bizden beklemeyin. Türkiye'nin resmi dili Türkçe'dir.
BDP ile yaptığımız görüşmeyi CHP ve MHP ile yapma konusunda hiçbir önyargımız yok. Meclis çatısı altında kim varsa hepsiyle görüşürüz. Akan kanı durdurmak, yeni bir anayasa yapmak için kangren olmuş sorunları çözmek için her zaman açığız. Fakat eğer bizden terör örgütüyle görüşme talebinde bulunurlarsa kusura bakmasınlar. Bizim terör örgütüyle görüşme gibi bir fantezimiz yoktur. Halkoylaması sürecinde bunu da işleyen siyasi partiler oldu. Diyalog olmadan demokrasi olmaz. Kan akarken demokrasiyi güçlendiremeyiz. Biz her zaman müzakereden yana olduk. Yalnız sıkılı yumruklarla tokalaşmanın mümkün olmadığı da ortadadır. Önemli bir medya grubunun yayın organlarına Van gibi, Diyarbakır gibi illerimizde silahlar gösterilerek tehditler savuruyorlar. Bu gazeteyi dağıtmayın diye. Bunu neyle izah edeceksiniz? Hoşunuza gitmeyen yayın varsa ‘Bunu burada dağıtamazsınız’ diyorsunuz. Aynı şeyi Yüksekova İlçe Başkanımız'a yaptılar. Biz bu yola bedeli ne olursa olsun çıktık ve bu mücadeleyi sürdüreceğiz.
Terör demokratikleşme sürecini zehirleyen bir etki yapıyor. İçinde çoçukların eğitim aldığı okullara molotofkokteyli saldırıları yapılıyor. Bunları neyle izah edeceksiniz? Camilere boykot, olacak iş mi ya? Cami Allah'ın evidir herkes gider. Oraya bile boykot ilan ediyorlar. Bu anlayış barışa davet yapabilir mi? İşadamlarının araçlarını yakıyorlar. Bü tür saldırılar sadece insanlığa da terstir. Türkiye her meselesini demokrasi yoluyla çözebilir. Terörle, kutuplaşmayla hiçbir sorun çözülemez. 12 Eylül oylaması gösterdi ki, demokrasi yoluyla bütün sorunları halledebiliriz.
Bütün STK'ların hepsinin düşüncelerini alalım. Hep birlikte çalışmayı ortaya koyalım. Yeni bir anayasa konusunda herkes çalışma yapsın. Genel seçimlerden sonra teklifimizi yaparız. Biz ilgili tüm kesimlerle görüşerek toplumun ihtiyaçlarını yansıtarak hazırlığımızı yapacağız. Başta siyaset kurumu olmak üzere tüm toplum kesiminin diyalog ve uzlaşma zemininde bulaşabilmesi için ne gerekiyorsa onu yapacağız. İşi aceleye getirmeyelim. Toplumun talebini karşılayan yöntemi ve içeriği hep beraber bulalım.
13 Eylül'den itibaren açıklanan veriler adeta üçüncü bir bayram havası yarattı. Türkiye 2010'un ikinci çeyreğinde yüzde 10.3 büyüyerek, dünyada en hızlı büyüyen üçüncü ekonomi oldu. İşsizlik de Haziran'da yüzde 10.5'e geriledi. İkinci çeyrekte Çin'i yakalayarak G20 arasında en hızlı büyüyen ekonomi olduk. 27 AB ülkesine bakınca işsizlik ortalama 0.6 puan artış kaydetti. ABD'de 0.1 puanlık düşüş gerçekleşti. Bizde tam 2.5 puan azaldı. Borsa 13 Eylül'den itibaren tarihi seviyede rekor artışlar kaydederek 64 binin üzerine çıktı. 8 yıl önce bu 10 bindi. Türkiye halkoylamasında mali disiplinden taviz vermeyerek bir kez daha önemli bir sınavdan geçti. Seçim ekonomisine asla ve asla prim vermeyeceğiz.
'Çirkin iftira'
Partimizin yurtdışından para transfer ettiğini söyleyecek kadar aşağılaşanlara yasal yolla yanıt vereceğiz. Örtülü ödeneği kullandığını ifade edecek kadar aşağılaştıklarını gördük. Bunlar hakkında yasal yolları kullanacağız. İngiltere'de bir yayın organının yaptığı bir iftira var. Muhalefetin yaptığı iftiralar var. Bir STK'nın başkanının bir TV programında çirkin iftirası var. Sadece halk oylamasında Hazine ikinci bir yardım yapmaz. Ama genel seçimlerde yeni bir desteği aktarır. Devletin imkanlarını kullanıyor deniyor. Bunların hepsi bizim yasal haklarımızdır. Bizler makama tahsisli olan aracı açılışlarda kullanırız, buna kimsenin müdahale yetkisi yoktur. Rahatsız oluyorlarsa yasal süreci başlatırlar. Bırakın da bü ülkeye birşeyler verin."