Avukat İ. Güneş Gürseler
Halkoylaması ile tamamlanan Anayasa değişikliğinden sonra bu değişiklikleri yaşama geçirme süreci başladı. Bu süreçte barolarımız, başkanları aracılığı ile Anayasa Mahkemesi’ne kırkbeş yaşını doldurmuş ve en az yirmi yıl filen avukatlık yapmış “bir serbest avukat” üye seçecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne üç aday önerme gibi çok önemli bir görevi yerine getirecekler.
Anayasa’nın üç aday belirleme görevini baro başkanlarına vermiş olması baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin ve de tüm avukatların bu olayın dışında oldukları anlamına gelmez. Anayasa, savunma mesleğinin fiili uygulayıcılarının yani avukatların, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile birlikte seçtikleri kırkbeş yaşını doldurmuş ve en az yirmi yıl filen avukatlık yapmış “bir serbest avukat” tarafından temsil edilmesini istemektedir. Bu onurlu temsil tüm avukatlar adınadır.
Bu nedenle baro başkanlarımızın şahsında mesleğimizin bir sınavdan geçtiğini söylemek abartılı olmayacaktır.
Türkiye Barolar Birliği 30. Olağan Genel Kurulu ve 11. Olağanüstü Genel Kurulu ne yazık ki yadsınamaz bölünmeleri yaşamıştır. Bugün yapılması gereken ise bu ayrışmaları aşarak, her türlü özel, etnik, mezhepsel, ideolojik nedenleri unutup bağımsızlığında, tarafsızlığında, birikim ve deneyiminde önce tüm avukatların birleşebileceğimiz bir serbest avukatın seçimini sağlayabilmektir.
Ancak 12 Eylül 2010’dan bu yana yaşananlar; çok sayıda aday, bölge toplantıları, önseçimler, yoğun kulis bölünmüşlüğün sürdüğünü göstermektedir. Aday adayı olmak baro başkanlarımız dâhil serbest avukatlık yapan bütün meslektaşlarımızın en doğal hakkıdır ve sadece saygı duyulur. Bu noktada unutulmaması gereken baro başkanlarımızın aday adayları arasından bir değil üç aday seçeceğidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri bu üç adaydan birini seçecektir. İşte bunun için baro başkanlarımız aralarında kolay kolay tercih yapılamayacak, tarafsızlıkta, bağımsızlıkta, hukuki bilgi ve deneyimde eşit üç aday belirlemesi gerekir ki çoktan tercihli benzer seçimlerde yaşananlar Anayasa Mahkemesi için yaşanmasın. Geçişmişte eleştirdiğimiz atama ya da seçimlerle aynı çizgiye düşmemiz mesleğimize ve örgütlerimize yakışmaz.
Türkiye Barolar Birliği’nin sürecin böyle bir sonuca ulaşmasına katkı koyan bir tavrı henüz görülmemiştir. Meslektaşlarımızın içlerine sinebilecek sonucun gerçekleşebilmesinin Birliğimizin katkısı ile kolaylıkla sağlanabileceğine inanıyoruz. Yasanın Türkiye Barolar Birliği’ne baro başkanlarına sadece fiziki ortam sağlama görevi verdiğini kabul ederek sürece seyirci kalmak öncelikle Avukatlık Yasası’nın Türkiye Barolar Birliği’nin görevlerini düzenleyen 110 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının “Baroları ilgilendiren konularda her baronun görüşünü öğrenip, ortaklaşa görüşmeler sonunda çoğunluğun düşünce ve görüşünü belirtmek,” hükmü ile bağdaşmaz.
Savunma mesleği örgütlerimizin bu zor sınavı başarmalarını bekliyoruz. 27.9.2010