* Mahfi Eğilmez
Son günlerde finansal piyasalarda ters rüzgârlar esmeye başladı. Bu terse dönüşü kimisi geçici bir durum, kimisi düzeltme, kimisi de yeni bir krizin işareti olarak yorumluyor. Öncelikle piyasalarda neler olup bittiğine bir bakalım.
Son bir haftada gelişmiş ekonomilerde Devlet Tahvili getirilerinde önce ciddi bir yükseliş yaşandı, dün akşamdan başlayarak da hafif düşüşler görüldü. Aşağıdaki tablo bu durumu özetliyor.
10 Yıllık Tahvil Faizi |
26 Ocak 2018 | 2 Şubat 2018 | Fark (yüzde) | 6 Şubat 2018 | Fark (yüzde) |
ABD | 2, 622 | 2,796 | 6,6 | 2, 764 | 5,4 |
Almanya | 0, 627 | 0,73 | 16,4 | 0,706 | 12,6 |
Fransa | 0, 909 | 0,99 | 8,9 | 0,976 | 7,4 |
Belçika | 0,674 | 0,766 | 13,6 | 0,748 | 11, 0 |
Hollanda | 0772 | 0, 874 | 13,2 | 0,85 | 10,1 |
Fed’in bilanço küçültme operasyonu çerçevesinde parasal sıkılaştırmaya başlamış olması ve Trump’ın vergi indirimlerinin yaratacağı enflasyonist baskıya karşılık 3 veya 4 kez faiz artırımı yapabileceği beklentisinin egemen olması tahvil sahiplerinin ellerindeki düşük faizli tahvilleri satmalarına yol açtı. Bunun sonucu olarak da tahvil fiyatları düşerken tahvil faizleri arttı.
Avrupa’da parasal gevşemenin artık sonuna gelinmeye başladığı beklentisinin güç kazanması ve Avrupa Merkez Bankası’nın faiz artırımını konuşmaya başlaması ABD’de yaşanan durumun benzerinin Avrupa ekonomilerinde de oluşmasına yol açtı. Bu beklentiler tahvil faizlerini yükseltti. Ardından ani ve sert yükselişe karşı oluşan tepkiler de belirli bir düzeltmeyi getirdi.
Bu gelişme borsalarda da satışları ve dolayısıyla düşüşleri tetikledi. Aşağıdaki tabloda ABD ve Euro Bölgesi borsalarında son günlerde yaşanan düşüşler görülüyor.
26 Ocak’ta 11,08 olan Vix endeksi (korku endeksi olarak tanımlanıyor) 6 Şubat itibariyle 37,49’u gösteriyor[ii]
Küresel krizle birlikte Fed ile başlayan ve İngiltere Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankası ve Japonya Merkez Bankası ile devam eden parasal genişlemenin finansal piyasalarda ciddi balon yarattığı, hatta bunun gayrimenkul piyasası başta olmak üzere reel piyasalarda da balonlara neden olduğu bilinen bir gerçekti. Bununla birlikte son haftalarda piyasanın hemen her alanda verdiği tepkiler anomali olarak niteleniyor. Gelişmiş ekonomilerin makroekonomik verilerine bakıldığında piyasalardaki bu çöküşü açıklayacak bir olumsuzluk görülmemekle birlikte geçmişte yaşanan ve çok da güçlü bir temeli olmayan aşırı risk iştahının hızla kaybolmasının bu sonucu yarattığı düşünülüyor.
Gelişmiş ekonomilerde yaşanan bu anomali gelişmekte olan ekonomileri de ciddi biçimde etkiledi. Bu ekonomilerde borsa çöküşleri ortaya çıktı. BIST 100, 26 Ocak’ta 120.702 iken 6 Şubat öğleninde 114.859’a geriledi. Bu değişim borsa endeksinin iki haftada yüzde 4,85 değer kaybettiğini gösteriyor. Buna karşılık Türkiye’de 10 yıllık Devlet Tahvili faizi 26 Ocak’ta yüzde 11,88 iken 6 Şubat öğleninde yüzde 11,85 düzeyindeydi. Yani Türkiye’de borsalarda gelişmiş ülke borsalarına paralel bir düşüş yaşanmış ama tahvil faizlerinde benzerlik yaşanmamış görünüyor. Bunun temel nedeninin Türkiye’de enflasyonun yılsonunda iki hanede kalacağı beklentisi olduğunu düşünüyorum.
Olumlu başlamış görünen 2018 yılı aradan bir ay geçmeden neredeyse “acaba yeni bir kriz mi geliyor” sorusuna zemin hazırlayacak bir olumsuzlukla karşılaşmış görünüyor. Bu bir haftada yaşanan olaylardan görüleceği gibi 2018 yılının parçalı bulutlu bir yıl olacağı, bazen bulutların arasından güneşin görüneceği, bazen de fırtınaların kopacağı anlaşılıyor. Küresel sistem bu yılı kazasız atlatırsa kriz sonlanabilir. Ne var ki risk yaratan pek çok olay ve aktör var ve ayrıca balonlar da oldukça şişmiş durumda.
Bakalım ekonomi politikası uygulamaları balonları patlatmadan indirmeyi ve sonra hafifçe yeniden şişirmeyi becerebilecek mi? Çok dikkatli davranmak gerekir çünkü patlamış balon bir daha şişirilemez.
Bu yazı Mahfi Eğilmez'in kişisel sitesinden alınmıştır