MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında, terörle mücadele konusunda Başbakan Tayyip Erdoğan ve hükümeti sert şekilde eleştirdi. Türkiye'nin terörle ve etnik bölücülükle mücadele konusunda, tarihi bir yol ayrımında olduğunu belirten Bahçeli, ''kanlı terör saldırılarının tırmandığı, tahriklerin hayasızca sergilendiği ve İmralı canisi lehine gövde gösterilerine dönüşen ayaklanma provalarının yapıldığı bir dönemde
bulunulduğunu'' söyledi.
Bahçeli, ''Bugünkü ortamda; güvenlik güçlerini hedef alan yıpratma ve karalama kampanyalarının hız kazanması, terörle mücadelenin zaafa uğratılması için 'güvenlik-demokrasi' dengesi etrafında maksatlı bir tartışma başlatılması ve siyasi çözüm çığırtkanlarının yeniden sahneye çıkması, bu ihanet cephesinin Türkiye'nin terörle mücadele iradesini kırmaya ve PKK'nın siyasi hedeflerinin tartışılacağı bir zemine çekmeye çalıştığını göstermektedir'' dedi.
Baykal: Ayaklanma provası
En büyük sorumlu Erdoğan ve AKP
''Bu noktaya gelinmesinin en büyük sorumlusunun, terörle mücadele için gerekli iradeye sahip olmadığı anlaşılan ve bölücülüğe şirin görünerek siyasi hesaplar peşinde koşan Başbakan Erdoğan ve AKP Hükümeti olduğunu'' ileri süren Bahçeli, şöyle devam etti:
''72 aydır ülke yönetiminde olan Başbakan ve partisi; bugüne kadar 'terörle mücadele' ve 'terörle müzakere' arasında sürekli gidip gelmiş, şartlara ve esen rüzgara göre sürekli yer değiştirmiş ve bu hayati konuda nerede durduğuna bir türlü açıklık getirememiştir. Başbakan Erdoğan'ın bugünkü vahim tablo karşısında yapması gereken; Türk milliyetçilerine saldırmayı ve siyasi kışkırtmacılık yapmayı bırakıp, terörün tırmanması, bölücülüğün önünün açılması
ve PKK'nın siyasallaşma stratejisinin adım adım ilerletilmesindeki rolü ve katkısı hakkında tarihin ve milletin huzurunda namuslu bir vicdan muhasebesi yapmaktır."
Sicili lekeli
Erdoğan'ın bu konudaki sicilinin lekeli olduğunu ileri süren Bahçeli, Erdoğan'ın Türk milletini etnik temelde tasnif ederek, Türkiye'yi 36 etnik gruba bölen, ırk ve köken temelinde ayrıştırmaya
heves eden biri'' olduğunu savundu.
Erdoğan'ın, ''Türk milletine kimlik arayışına girdiğini, bu amaçla alt ve üst kimlik tartışmaları başlattığını ve kurucu kimliği değiştirerek bunun yerine ''Türkiyelilik" gibi kavramların kabul edilmesini'' savunduğunu belirten Bahçeli, şöyle konuştu:
''PKK'nın siyasi taleplerine demokratik reform adına sahip çıkarak bu yöndeki Avrupa Birliği dayatmalarının taşeronluğunu yapan, Türkiye'de eyaletler sistemini gündeme sokarak tartıştıran, Türkçe'den başka dillerin eğitim sistemi içine alınmasına kapıyı aralayacak Anayasa değişikliği taslakları hazırlatan, etnik bölücülere vadeli siyasi çözüm ümidi veren, teröristlere siyasi af konusunu çeşitli kılıflarla Türkiye'nin gündemine sokmak arayışlara yönelen ve Türkiye'nin bölünme senaryolarının demokratikleşme reçetesi olarak pazarlanmasını teşvik
eden, bizzat Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olmuştur. Başbakan Erdoğan, bugüne kadar terörle mücadele konusunda gerekli siyasi irade, kararlılık ve niyete sahip olmadığını her vesileyle ortaya koymuş, güvenlik güçlerinin terörle mücadele için ihtiyaç duyduğu imkan ve yetkileri vermemek için her bahanenin arkasına sığınarak ayak sürümüştür. Hükümetin Irak'ın kuzeyinden kaynaklanan terörle mücadele konusundaki acz, zafiyet ve ataleti de bu lekeli sicile uygun olarak tecelli etmiştir.''
Gül'ü de eleştirdi
AKP'nin, ''Ezber bozuyorum'', ''Tabuları yıkıyorum'', ''Düşmanlığı kaldırıyorum'' ve ''Dostluk çemberi oluşturuyorum'' adı altında sürdürdüğü yanlış politikaların, bugün karşılarına hezimet ve teslimiyet olarak çıktığını dile getiren Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı tarafından bir yabancı dergiye verilen mülakatta söylenen sözler, bunun en son misali olması bakımından ibret vericidir. Sayın Cumhurbaşkanı'nın geride kalan süreci suçlayıcı ifadelerle, geçmişte ayrımcılık yapıldığını
söylemesi asla kabul edilebilir ve yakışan bir durum değildir. Biz Cumhurbaşkanı'ndan kendi geçmişimizi şikayet etmek yerine açılışını yaptığı kitap fuarının alt katında açıkça sergilenen bölünmüş Türkiye haritalarına müdahale edecek cesaret ve iradeyi göstermesini beklerdik.''
Erdoğan imzalı rapor
Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı yaptığı dönemde hazırlanan rapora dikkati çekti.
Bahçeli, bu raporda, ''Güneydoğu Anadolu sorunu gerçekte ulusal bir sorundur, istenilen Kürt ulusal kimliğinin tanınması ve eşit ve gönüllü bir birliktelik oluşturulmasıdır. Bu makul bir taleptir. Biz siyasi parti olarak, resmi ideolojiyi sorgulamalıyız. Kemalist devletin geleneksel zora ve silaha başvuru yöntemi artık iflas etmiştir. Devlet terörünü de kınamalıyız. PKK ile
devlet çatışmasında devlet safında görünmemeliyiz. Bunun için devletin PKK'yı bölücü, terörist ve ayrılıkçı olarak nitelendiren söyleminden uzak durmalıyız. Kürtçe eğitim serbest olmalıdır'' gibi ifadelerin bulunduğunu belirtti.
PKK'nın siyasi talepleri ile büyük ölçüde örtüşen bu raporun altındaki imzanın, Refah Partisi İstanbul İl Başkanı Tayyip Erdoğan'a ait olduğunu belirten Bahçeli, ''Geçmişten bugüne çizgisinin değişmediğini söyleyen Erdoğan, şimdi Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanıdır ve değişmeyen bu görüşlerini hayata geçirmek için sinsi bir yıkım projesinin taşeronluğunu yapmaya soyunmuştur. Başbakan'a şimdi buradan soruyorum; bu raporun size ait olduğunu inkar edebiliyor musunuz? Eğer bunu yapamayacaksanız, sizin gerçek kimliğiniz nedir? Gerçek
yüzünüz hangisidir'' diye konuştu.
Aile fotoğrafı
Teröristle mücadelede en büyük görevin öncelikle TSK'ya düştüğüne dikkati çeken Bahçeli, bu kutlu ocağın mensuplarının çeyrek yüzyılı aşan süredir en zor şartlar altında görevlerini başarı ile yerine getirdiğini belirtti. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un yaptığı açıklamanın, kendileri açısından malumun yüksek sesle ve yerinde bir ilamı olduğunu ifade edeni Bahçeli,
Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın destek mesajlarının ise inandırıcılıktan uzak olduğunu savundu.
Erdoğan'ın aile fotoğrafında Mehmetçiğin olmadığını savunan Bahçeli, ''Ortada boy gösterdiğiniz bu tabloda, sağınızda kardeşim dediğiniz Barzani ve Talabani, solunuzda konutlarda ağırladığınız bölücüler ve pazarlık yaptığınız Kandilciler, hemen arkanızda ise boyun eğdiğiniz çuvalcılar yer almaktadır. Bulunduğunuz yer burası, kadrajın aldığı görüntü ve gizlice yemek yediğiniz buluşma masalarının anlamı budur'' iddiasında bulundu.
Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "''Terörle mücadelenin önemli ayaklarından biri ve belki de en önemlisi bugün Irak yönetimi ve Iraklı aşiret reisleri ile olan ilişkiler ve PKK ile olan
yakınlaşmalarıdır. Küresel gücün dayatmaları sonucu, Talabani ile görüşmeye itilen Türkiye,
her müzakereden sonra PKK'nın Kandil'den çıkarılacağına dair söz ve taahhütlerle
avunmuş ve bu yalanlara her defasında bile bile göz yummuştur.
Hükümetin yumuşak karnını ve zafiyetini fark eden Barzani ise PKK'nın mevcudiyetinin kendisi ile Türk devletini muhatap kılacağını anlayarak bu tehdit unsurlarını canlı ve diri tutmanın getirdiği fırsatları sonuna kadar kullanmıştır. Hatta daha da ileri giderek, bu terörist unsurlara kimlik verip maaşa bağlayarak PKK'yı kendi silahlı gücünün parçası haline getirmiştir.''
Turuncu taviz
PKK'nın terör örgütü olduğunu kabul etmeyenlerle kurulan ilişkiden sonuç alınmasının mümkün olmadığını belirten Bahçeli, ''Bilinmelidir ki resmi ağızlardan Türk devletinin şartları konusunda bir ilerleme kaydedilmeden, yeni adımların atılmaya çalışılmasının sonuçları çok ağır olacaktır. Başbakan'ın bu yaklaşımı güncel tabiri ile bir turuncu tavizdir. Tam bir geri adımdır" dedi.