Medya

"Bahçeli, CHP'ye tek başına muhalefet yapma imtiyazı verdi, dünya siyasetine katkı yaptı"

Murat Yetkin: Bakalım ileride tarihçiler kimi, nasıl yazacak?

13 Şubat 2017 11:28

Hürriyet yazarı Murat Yetkin, "MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, CHP'ye tek başına muhalefet yapma imtiyazı verdiğini" iddia etti. Yetkin, "Bahçeli aslında MHP’yi bu 'hükümet yanlısı muhalefet' çizgisine getirirken hem (HDP eli kolu iki taraftan da bağlı olduğu için) CHP’ye tek başına muhalefet yapma imtiyazı vermiş, hem de bir bakıma dünya siyasetine katkıda bulunmuş sayılabilir" ifadesini kullandı.

Murat Yetkin'in "Dünya siyasetine Türk tipi katkı: Hükümet yanlısı muhalefet" başlığıyla yayımlanan (13 Şubat 2017) yazısı şöyle:

Sanırım Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı dönemindeki son davetlerden biriydi, Çankaya Köşkü kabul salonundaydık.

Diğer gazeteciler hükümet üyelerinin etrafını kuşatmış, bilgi almaya çalışıyorlardı.

MHP lideri Devlet Bahçeli ise birlikte geldiği az sayıda MHP milletvekili ile bir kokteyl masası kenarında halka oluşturmuşlar, fazla bir şey de konuşmadan duruyorlardı.

Bahçeli ile inişli çıkışlı ama haberci-siyasetçi ilişkisini hiç aşmayan, nezaket kuralları içinde bir irtibatımız olmuştur hep.

Hatta 2002 Haziranında bir Meclis MHP grubu toplantısında beni AB konusunda en çok yazarak milliyetçi hareketi yıpratmaya çalışan gazeteci ilan edip hedefe koymasından dakikalar sonra yüz yüze geldiğimiz Meclis kulisinde hal hatır sormayı ihmal etmemiştir.

Daha önce 1997’de NTV Ankara Temsilcisi iken kendisini –Alparslan Türkeş’in vefatından sonra çiçeği burnunda genel başkan olarak- ilk defa canlı yayına çıkaran gazeteci olmuştum, o zamanlar sağ kolu olan Koray Aydın’ın da katkısıyla.

Ondan sonra da Fikret Bila ile CNN Türk’teki Ankara Kulisi’nde konuğumuz olmuştu. Önce Sabah, sonra Radikal Ankara Temsilcisi olarak çalışırken de kendisinden defalarca özel demeçler almışımdır.

İşte bu geçmiş yüzünden Bahçeli’yi o kalabalıkta kendi ekibiyle baş başa görünce bir selam vermek istedim.

Üniversite yıllarında, hani diyorlar ya, “karşıt görüşlü”, rakip saflarda yer aldığımız MHP milletvekili Ali Uzunırmak ile göz göze geldik, o anladı durumu, halkayı açtı, tokalaştık, hal hatır sorduk. Ben bir ara kendisini ziyarete gelmek istediğimi söyledim, “İnşallah” dedi.

Tokalaşıp ayrılırken “Murat Bey” dedi, durdum. “Eskiden ne güzel programlar olurdu. Çağırırdınız, gelirdik, siz sıkıştırırdınız, ama sözümüzü söylerdik” dedi. Ben “Evet, öyleydi…” filan diye nezaket icabı bir cevap vermeye çalışırken Devlet Bey devam etti: “Şimdi sizin de öyle programlarınız yok, biz de çıkamıyoruz.” Karşılıklı acı acı gülümsedik, tokalaşıp vedalaştık.

MHP lideri o dönem Salı günleri Meclis grup toplantıları dışında televizyonlara çıkartılmadığını ima ediyor, bunu da AK parti iktidarına bağlıyordu.

Bu sıkıntı Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisini iyice gösterdi. Bahçeli, dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığına karşı, CHP ile birlikte –halen MHP milletvekili olan- Ekmeleddin İhsanoğlu’nu desteklemişti; bunu Erdoğan’ın hedeflediği başkanlık, ya da icracı cumhurbaşkanlığı sistemine karşı parlamenter demokrasinin teminatı görüyordu. Dolayısıyla TV’lerde fazla yer bulamıyordu.

Dün, 12 Şubat itibarıyla bu zincirin kırıldığına tanık olduk.

Bahçeli’nin Konya’da düzenlediği MHP danışma toplantısındaki konuşması, neredeyse bütün kanallar tarafından tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan, ya da Başbakan Binali Yıldırım konuştuğunda yapıldığı gibi, yayın kesilmek suretiyle sonuna dek canlı yayınlandı.

Böylece bir muhalefet partisi liderine de geniş söz hakkı vermiş oldu mu televizyon kanalları?

MHP’nin hükümette olmaması nedeniyle Meclis’te muhalefet saflarında oturuyor olmasına bakarsanız doğru.

Söylediklerine bakarsanız Konya konuşmasında iki konunun öne çıktığını görebilirsiniz.

Yakın zamana dek karşı çıktığı başkanlık sistemine, başına cumhur sözcüğü eklendiği için ve –adeta kendisi olmasaymış AK Parti ilk dört maddeyi değiştirecekmiş imasıyla- Anayasa değişikliğine “Evet” diyecekleri kısmını katmıyorum.

Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Bahreyn’e giderken “Hayır diyenlerin konumu 15 Temmuz’un bir yerde yanında yer almaktır” diyerek çıtayı Bahçeli’nin de hayal etmeyeceği düzeye taşıdı” bundan sonra çıtanın nereye yükseltileceği meçhul.

Bahçeli bu konu dışında;

1-      El-Bab operasyonunda Rusya’nın 3 askerimizi şehit etmesinden yola çıkarak hükümetin Suriye siyasetinin vatan aşkına savunulması, ancak Rusya’nın yasadışı PKK ve uzantısı PYD üzerinden oyunlarına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi,

2-      CHP’ye vurdu. Türkiye’nin bu hale gelmesinden AK Parti’nin 15 yıllık iktidarının öncesinde de, MHP’nin iktidar ortaklığı dâhil, 1996’dan bu yana iktidar ortaklığı görememiş CHP sorumluydu.

Bahçeli’nin 2007’deki cumhurbaşkanlığı seçiminde, CHP’nin 367 sandalye üzerinden siyasetin akışını durdurmaya çalışmasının, gelişmeler üzerinde bir etkisi olduğu eleştirisine kısmen katılırım. Ama Bahçeli bütün kötülükleri getirip o noktaya öyle bir bağladı ki, o yüzden AK Parti memleketi bugünkü –belli ki kendisinin de memnun olmadığı- noktaya getirmişti, ama neyse ki kendisi müdahale edip vatanın ve demokrasinin kurtulmasını sağlıyordu.

Bahçeli aslında MHP’yi bu “hükümet yanlısı muhalefet” çizgisine getirirken hem (HDP eli kolu iki taraftan da bağlı olduğu için) CHP’ye tek başına muhalefet yapma imtiyazı vermiş, hem de bir bakıma dünya siyasetine katkıda bulunmuş sayılabilir.

Bu da böyle bir dönem… Bakalım ileride tarihçiler kimi, nasıl yazacak?