Alman-Çin hükümetlerarası danışma toplantıları, Alman İçişleri Bakanlığı’nın Müslümanlara yönelik kampanyası ve Almanya’da arama motorlarını hedef alan yasa tasarısı, bugünkü Alman basınından seçtiğimiz yorum konuları.
Süddeutsche Zeitung, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Çin ziyareti vesilesiyle ikili ilişkileri irdeliyor:
“Çin zor bir partner. Bu nedenle demokratik bir hükümet ikileme düşüyor. Kuzey Kore sorununu, Suriye'yi çözebilmek, İran'ın nükleer programıyla ilgili anlaşmazlığa çözüm bulabilmek için, küresel malî sistemi kurtarabilmek için Pekin'e ihtiyaç var. Kendi ekonomimizi canlandırıp güçlendirmek için de Çin'e ihtiyaç duyuluyor. Düşünce kuruluşu Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nin ifadesiyle ‘Alman ve Çin ekonomileri arasındaki neredeyse mükemmel durumdaki ortak yaşam', tuzakları da içinde barındırıyor. Çünkü Çin'in istikrarı bizim çıkarlarımız için giderek daha da büyük bir önem kazanıyor. Ama ülkenin istikrarı gibi rejimin istikrarı da çıkarımıza mı? Bu felaket olur. Uzun vadede istikrarlı ve barışçıl bir Çin isteyen, bu tek parti iktidarının ebediyen devamına karşı olmak zorundadır.”
Kölner Stadt-Anzeiger gazetesinin aynı konudaki yorumu ise şöyle:
“Almanya ile Çin arasında çok fazla uyum da iyi değil. Hükümetler arası danışma toplantılarındaki protokol şaşaası, anlaşmazlık yaşanan konularda tutumunu açıkça ortaya koymanın yerini tutamaz. Alman şirketlerine yapılan ayrımcılıklar, insan hakları, hukuk devleti ya da fikir ve basın özgürlüğü gibi alanlardaki kısıtlamalar gibi. Uzlaşmacılık ve kendini inkâr arasındaki sınırlar oldukça akıcı.”
Neue Ruhr Zeitung ise Alman İçişleri Bakanlığı'nın ‘Güvenlik Ortaklığı' projesi çerçevesinde Müslüman gençleri radikal akımlardan korumak üzere başlattığı ilanlı kampanyayı ele alıyor:
“İçişler Bakanı Hans-Peter Friedrich'in Müslümanlara yönelik tavırları talihsizliklerle dolu. Son örnek ise Güvenlik Ortaklığı. Bu ortaklık daha ilk başarılarını bile göremeden fiyaskoyla sonuçlanma tehdidi altında. İlanlı kampanya karşısında Müslüman dernekler kırgın. Ama onlar olmadan bu proje belli çevrelere ulaşamayacak ve dolayısıyla resmî makamlar da nerede kimin radikalleşme ve İslamcı çevrelere kayma sürecinde olduğunu bilemeyecektir… Ama konu şu: Solucanın, balığın damak tadına uyması gerek. Balıkçınınkine değil. Proje Müslüman derneklerine hitap etmiyor. Müslümanlar, potansiyel terörist olarak görüldükleri hissi içinde.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung ise Alman Bakanlar Kurulunda kabul edilen ve arama motorlarını hedef alan yasa tasarısını konu alıyor. Tasarının yasalaşması halinde Google ve benzeri arama motorları, basında yer alan materyalleri kullandığında yayıncılara telif hakkı ödemek zorunda kalacak.
“Google bu yasa tasarısını ‘Almanya'daki internet için kara bir gün' olarak nitelendiriyorsa bunun anlamı, tasarının Google'ın kendisi için kara bir gün olduğudur. Bakanlar Kurulunun kabul ettiği yasa tasarısı aslında internetin uçsuz bucaksızlığına birkaç sınır getirme denemesidir. Ama bu, tekel konumundaki bir şirketin gücünü kırıyorsa o zaman özgürlük için iyi bir gün demektir.” (Deutsche Welle Türkçe)
İngiliz basını
İngiltere’de bugünkü gazetelerin manşeti, Londra 2012 Paralimpik Oyunları’nın açılış törenine ayrılmış.
Guardian gazetesi, törende renkli şemsiyeleriyle Olimpiyat Stadı’na inen dansçıların fotoğrafının altına “Geri döndüler…” başlığını atıyor.
Gazete, 11 gün sürecek spor etkinliğine katılmak üzere 165 farklı ülkeden Londra’ya gelen 4 bin 200 engelli atlet için “Sporcular, onlara acımanızı değil, yeteneklerinden ve rekabetçi yapılarından zevk almanızı istiyor” diyor.
‘Aydınlanma’ adı verilen açılış törenini ‘fikir fırtınası’ olarak tanımlayan gazete, Big Bang yani Büyük Patlama temalı organizasyonun ‘akıl ve hakları’ temsil ettiğini yazıyor.
Daily Telegraph gazetesi de Paralimpik Oyunları’nın açılış törenini manşetine taşırken, dünyaca ünlü fizikçi Stephen Hawking’in açılış konuşmasına geniş yer ayırıyor.
Haber Hawking’in, “Yıldızlara bakın. Medeniyetlerin doğduğu zamandan bu yana insanlar dünyanın altında yatan düzeni anlamak için uğraştı. Neden böyle olduğunu ve neden var olduğunu sorguladı” sözleriyle başlıyor.
Gazete, Paralimpik Oyunları’nın açılış törenlerinin genellikle Olimpiyatlar’a göre daha özensiz olduğu yorumunu yaparken, Londra’daki törenin diğerlerinden çok görkemli olduğunu yazıyor.
The Times gazetesinin açılış törenini, “Dünyaya herşeyin mümkün olabileceğini gösteren bir çarpıcı bir başlangıç” başlığıyla veriyor.
Daily Telegraph gazetesi de açılış törenini Stephen Hawking’in “Yıldızlara bakın” sözleriyle manşete taşıyor.
'Türkiye'yi mülteci krizinden daha büyüğü bekliyor'
Guardian gazetesinin G2 adlı ekinde Suriye’de yaşanan gelişmelere dair detaylı bir analiz öne çıkıyor.
Gazetenin deneyimli Ortadoğu muhabiri Martin Chulov’un kaleme aldığı analizde “Tarih, Suriye halkının başarmak istediklerini gasp etti’ yorumu yapılıyor.
“Suriye, geri dönüşü olmayan nokta” başlığını taşıyan analizde, “Esad rejimi ve Özgür Suriye Ordusu arasındaki mesele ölüm kalım mücadelesi haline geldi. İç savaş tüm Ortadoğu’yu tehdit ediyor” deniyor.
Martin Chulov, muhaliflerin en büyük isteğinin bölgede etkin güce sahip ülkelerin devreye girmesi olduğunu belirtirken, bu tip bir adımın Suriye sınırlarını aşacağını savunuyor.
Chulov’a göre böylesi bir durum, Ortadoğu’da Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra bölgede oluşan derin çatlakları da beraberinde getirir.
Lübnan’ın krizden etkilenmesinin kaçınılmaz olduğu belirtilen analizde, Irak’ın da Suriye’deki ayaklanmadan ilham alan İslami grupların, ülkede varlıklarını yeniden güçlendirmesinden endişelendiği yazıyor.
Şam yönetiminin devrilmesinin İran’ın yanı sıra Lübnan’daki Hizbullah için de büyük bir hezimet olacağı ifade ediliyor.
Chulov, Türkiye’nin de mülteci akınına uğradığını hatırlatıp şu yorumu yapıyor:
“Suriye’nin Kürtleri, idari otoritesinin zayıflamasıyla kendilerine devlet kurma şansı tanındığına karar verirse Türkiye’yi mülteci krizinden çok daha büyüğü bekliyor olacak.”
'Güvenli bölge çatışma çıkarır'
Independent gazetesinde yer alan bir yorum yazısında da uluslararası topluma ‘Suriye’deki çatışmaların yayılmasını engelleyin’ çağrısı yapılıyor.
Suriye Başbakanı ve birçok üst düzey güvenlik yetkilisinin görevi bırakmasına rağmen rejimin hala sağlam olduğuna dikkat çeken gazete şu yorumu yapıyor:
“Suriye’deki çatışmaların bu kadar kanlı olmasının ve bir süre daha devam edecek olmasının sebebi üç farklı çatışma yaşanıyor olmasıdır. Bunlar, Suriye halkı ve hükümet arasında, Şiiler ve Sünniler arasında ve İran’ın müttefikleri ile karşıtları arasındaki çatışmalardır.”
Esad’ın Türkiye’nin mülteciler için “güvenli bölge kurulması” önerisini reddettiğini hatırlatan gazete, bu bölgelerin kurulmasının Türkiye ve Suriye arasında silahlı çatışmaya neden olabileceği yorumun yapıyor.
Rus medya devi 'takip ediliyor'
Guardian gazetesinin iç sayfalarında Rus medya patronu Alexander Lebedev’in ‘güvenlik güçleri tarafından takip edildiğine’ dair iddiası dikkat çekiyor.
Gazeteye konuşan Lebedev, güvenlik güçlerinin ile gizli ajanların evine ve ofisine kamera ve dinleme cihazları yerleştirdiklerini iddia ederken hisselerini satmak istediğini belirtiyor.
Muhalif Novaya Gazetesi ile İngiliz Independent ve London Evening Standard gazetelerinin de sahibi olan medya patronuna göre takip edilmesinin tek sebebi Putin yönetimine muhalif olması değil.
Lebedev, istihbarat teşkilatı Rusya Federal Güvenlik Servisi başta olmak üzere birçok birim içinde yapılan yolsuzlukları gün yüzüne çıkarma çabalarının da üzerindeki baskıyı arttırdığını söylüyor.
İran'ın nükleer programı raporda
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) İran’ın nükleer programı ile bugün açıklaması beklenen raporun içeriği The Times gazetesinin iç sayfalarına tanışmış.
Habere göre rapor, İran’ın nükleer programını genişlettiği uyarısını yaparken uluslararası topluma da yaptırımları sıkılaştırması çağrısında bulunuyor.
Uranyum zenginleştirmek için kullanılan santrifüjlerin sayısının arttırıldığı ve Parçin askeri üssünde de nükleer silah üretimde girişimlerinde bulunulduğu iddiası da raporda yer alması beklenen maddeler arasında.
Gazeteye konuşan İsrailli bir diplomat, İran’ın Fordo ve Natanz nükleer tesisine yerleştirdiği yeni santrifüjlerle üretebileceği zenginleştirilmiş uranyum miktarını yüzde 20 arttırdığını söylüyor. (BBC Türkçe)