Söyleşi

Atlarla barışan Erdoğan Kasımpaşalı jokeye neler söyledi?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 6 sene sonra ilk kez Başbakanlık Koşusu’na katıldı ve koşuyu Derviş Ağa adlı

05 Ağustos 2011 03:00


Hazal Özvarış- T24


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 6 sene sonra ilk kez Başbakanlık Koşusu’na katıldı ve koşuyu Derviş Ağa adlı at ile jokey Yalçın Akağaç kazandı. Akağaç’ın çocukluğunu Kasımpaşa’da geçirdiğini öğrenen Erdoğan “Kasımpaşa’dan jokey de çıkarmış” diyerek Akağaç’ı “Kasımpaşalı jokey” olarak tüm Türkiye’ye tanıttı.

Başbakan Erdoğan’ın son olarak atlarla ilgilenmesi Bayrampaşa Şehir Parkı’nın açılışında Cihan adlı ata binmesiyle hatırlanıyor. Cihan adlı atın üzerinden talihsiz bir şekilde düşmesiyle hafızalara kazınan Erdoğan, 2003 yılında yaşanan bu olaydan üç sene sonra 55. Başbakanlık Koşusu’na katılarak atlarla barış ilan etmişti. Ancak geçtiğimiz haftalarda geçekleşen Başkanlık Koşusu’na kadar Erdoğan, ne at yarışlarıyla ne de atlarla tekrar yakınlaştı. Ancak at yarışları Erdoğan’ın yokluğunda spor camiasının en büyük sektörlerinden biri olarak varlığını sürdürmeye devam etti.

Usta jokeylerden Süleyman Akdı’nın, Emin Çölaşan’ın “at yarışlarında şike var” iddiasına karşılık kaleme aldığı yazıda açıkladığına göre, at yarışlarının 2010’daki cirosu 2 milyar 233 milyona, müşterek bahis gelirinden devlete aktarılan vergi payı da 619 milyon 606 liraya erişti.

Futbolcuların kazandıkları gelir herkesin dilinde dolaşırken, Vatan gazetesinin Eylül, 2002’de yayımlandığı habere göre, at yarışlarının efsane jokeylerinden Halis Karataş sadece 2 ayda at yarışlarından 235 milyar kazandı. Karataş’ın o sene yıllık geliri de 1 trilyon liraya ulaştı.

Halis Karataş, Selim Kaya gibi önde gelen jokeylerle yarışan “Kasımpaşalı jokey” Akağaç ise jokey camiasının favori ilk 5 isminden biri olarak gösteriliyor. T24 ekibi olarak buluştuğumuz Akağaç’a sorduk:

At sahibi, menajer ve jokey üçgeninde kazanç nasıl paylaşılıyor? Jokeylik nasıl bir meslek? Akağaç jokeyliğe nasıl başladı? Efsane atlardan Grand Ekinoks’a binerken neler hisseti? Erdoğan, yarış sonrasında mikrofonlar kapalıyken Akağaç’a neler dedi? At yarışlarında şike var mı? Kilosunu korumak için ne sıklıkla aç kalıyor? Jokeyler kaç yaşında emekli oluyor? Emekli olduktan sonra neler yapmayı planlıyor?



İşte Yalçın Akağaç ve menajeri Ali Selimoğlu’nun T24’ün sorularına verdiği yanıtlar:


‘Pilot olmak istiyordum, jokey oldum’


Jokeyliğe nasıl başladınız?

Akağaç: Atlarla ilk kez kır gezisinde tanıştım. Çocukları atlara para karşılığında bindiriyorlardı. Ata binince dizginleri sağa çekince sağa, sola çekince sola gitmesi çok hoşuma gitmişti. Babam da atlarla çok ilgiliydi. Sürekli 6'lı oynardı, at yarışıyla haşır neşirdi. Beraber Gazi Koşusu'na gitmiştik. Çok küçüktüm ama orayı çok değişik bulmuştum.

O dönem haftalık yarış dergisi Banko vardı, şimdi Yarış Dünyası olarak devam ediyor. Orada “apranti eğitim merkezine apranti aranıyor” ilanı vardı. O dönemler ufak tefek, zayıftım. İlkokulu bitirdikten sonra, 90 senesinin sonlarına doğru, babam mecmuadaki o ilanı baz alarak fikrimi sordu ve “Yapar mısın?” dedi.

Okuldayken çok başarılı bir öğrenciydim. Hayalim pilot olmaktı. Ablam hep bana "Pilot olacaksın" diyordu, ben de bu hayalle büyüyordum. Babam bana "Olur musun" deyince hiç tereddüt etmeden "Olurum" dedim. Böylece, 2 sene süren aprantlik eğitimine ’91 senesinde başladım. Sonra da babam bütün işlerini bırakıp benim peşimde koşmaya başladı.

20 sene sonra atlarla ilişkiniz nasıl?

Akağaç: Şimdi çok profesyonel olduk. 1300 küsur tane birincilik kazandım. Bunların bir çoğu da grup 1 koşuları. Şimdiye kadar 20 bin kez ata binmişimdir. Atlarla ilişkim çok iyi. Bunun en büyük nedeni canımızı onlara emanet etmemiz. Atlarla büyük bir gönül bağım var.

1300 birinciliğiniz arasında Türkiye’nin en büyük at koşularından Gazi ve Başbakanlık Koşusu da var.

Akağaç: Bunların dışında grup 1 olarak Türkiye'nin en büyük Arap atı koşusu Cumhuriyet Koşusu’nu da kazandım. İngilizlerin Gazi Koşusu gibidir. O dönem cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer'di. Şildi onun elinden almıştım. Gazi Koşusu, Ankara Koşusu, Türkiye Jokey Kulübü Koşusu, Erkek Tay Deneme Koşusu... Henüz kazanamadığım Cumhurbaşkanlığı Koşusu ve Enternasyonal, uluslararası koşular kaldı. 2-3 tane kazanamadığım koşu kaldı.


‘Başbakan’ın geleceğini bilmiyorduk’



At yarışlarıyla ilgilenmeyenler sizi Başbakanlık Koşusu’nu kazanmanız ardından Başbakan Erdoğan'ın size ödül verirken “Kasımpaşa’dan jokey de çıkarmış” sözleriyle tanıdı. Erdoğan'ın koşuyu izleyeceğini biliyor muydunuz?

Akağaç: Hayır, bilmiyordum. Başbakan 2006 senesinden beri hipodroma ilk defa geldi. Periyodik olarak her sene düzenlenen bir koşu. Gelmesi hepimiz için sürpriz oldu.  Türkiye ligi ve terörle ilgili durumlar nedeniyle geleceğini tahmin etmiyorum. Hazırlıklı değildim.

Jokey odasında ilgililer "Kazanan jokey hemen şuraya gelsin. Atı eyerleyip ahalinin önüne çıkartacağız" dedi. Hatta ilgiliye, çıkması kolay da kazanmak zor, dedim. Çünkü atımız baya geri planda olan bir attı. O koşuyu 12 bin küsur ganyanla kazandı. Atın Çin performansından şüphe duyan insanlar için de büyük bir sürpriz oldu.


‘Erdoğan Veliefendi Hipodromu’nda yuhalanabilirdi’


Siz Başbakan’dan ödül alırken ne hissettiniz, ayrıca torununu da size emanet etti? 

Selimoğlu: Başbakan Galatasaray'ın açılışına gittiğinde yuhalandı. Buraya gelince ise hiç bir sorun olmadı. Alkışlar ve ilgi fazla olunca üstüne yarışma da çekişmeli ve güzel geçince keyifliydi. Giderken mutlu ayrıldı.

Akağaç: Başbakan o gün çok sıcaktı. Başbakan'ı sorunsuz ve güzel ağırlamaktan Jokey Kulübü de çok memnun oldu çünkü halk tezahürat da edebilirdi. Aralarında yandaşları da var diğer kısım da. Benim adıma da çok güzeldi çünkü Başbakan'ın bir jokeyle bu kadar samimi olduğu bir merasim hatırlamıyorum.

Selimoğlu: Başbakan’ın böyle sohbet ettiği çok enderdir. Böyle seremonilerde tokalaşıp ayrılırlardı.

Akağaç: Başbakan'dan böyle bir sıcaklığı hissedince, yanına gittim ve tokalaştık. "Senin boyun kaç?" dedi. Beni uzun buldu. "Sayın Başbakanım, boyum 1.70" dedim. "Kilon kaç?" dedi, "55- 56 arası" deyince "E, sen diğer jokeylerden kilolusun, boylu poslusun. Nasıl oluyor?" diye sordu. "Biraz standartların üzerindeyim" diyerek cevaplayınca "Muazzam bir yarış kazandın, katkın çok büyüktü" dedi.

Kadıköy, Hasanpaşa doğumluyum ama çocuklukta teyzemin oğlu ile hiç ayrılmazdık ve onların evleri de Kasımpaşa, Piyalepaşa altındaydı. Başbakan’la samimi bir köprü kurulunca "Benim de çocukluğum Kasımpaşa'da geçti" dedim. "A, neresi Kasımpaşa'nın?" dedi ve "Ağaçlaraltı" deyince, “Komşuymuşuz, ben de Ağaçlaraltı’ndaydım" dedi ve sonrasında yerime geçtim. At sahibine kupayı verirken, at sahibine "Jokeyiniz Yalçın Bey, çok başarılı bir yarış sergiledi, ben farkında değildim zamanında komşuymuşuz" diye konuştu. Benim için gurur vericiydi. Akabinde şildi bana verirken "Torunumu sana teslim edeceğim" demesi ayrıca gururlandırdı. Espri de olsa güzeldi.

Koşuyu kazanmak bizim için büyük başarıydı, koşudan sonraki merasim ayrı bir popülarite yarattı.

Türkiye’deki yarışların yanında hedefleriniz arasında yurt dışı yarışları olduğunu söylediniz. Türkiyeli bir jokeyin yurtdışında varlık göstermesi ne kadar mümkün?

Akağaç: Bunun Türkiye'den örnekleri var. Selim Kaya yurtdışına gitti. Ülkemizin ismini orda duyurmaya çalıştı ama başarılı olamadı. Çalıştığı antrenörle arasında bir iletişim bozukluğu vardı ve Kaya'ya pek koltuk çıkmadı. Sonrasında Türk atı olan Pan River'la bir yarış kazandı. Fakat sonrası gelmedi.

Benim ilk hedefim Cumhurbaşkanlığı ve enternasyonal koşuları kazanmak, ülkemde tamamen kalıcı olmak. Yurtdışını tabi ki de düşünüyorum ama gittiğim zaman Selim Kaya gibi olmamam lazım. Akış içerisinde sürekli kazanacağım bir eküri olması lazım ki orda hem kendimi en iyi şekilde gösteriyim hem de ülkemi temsil edebileyim.

Bu sene Başbakanlık Koşusu'nu kazandığım Derviş Ağa'nın ilgililerinin öyle bir niyeti var. Dubai'ye ve Çin performansı da öne çıkınca kışın herhangi bir Avrupa ülkesine götürme niyetleri var. Olursa, ilk defa yurtdışı deneyimimi gerçekleştirmiş olabilirim.



‘At yarışlarında şike olmaz’



Menajer, at sahibi ve jokey üçgeninde kazanç nasıl bölünüyor?

Akağaç: Jokeyler yüzde 8 alır. Bir yarış 100 milyarsa jokey 10'unu alır ama bunun 2 milyarı vergi olarak kesilir. Geri kalanı at sahibi, seyis, antrenörü, yetiştirici arasında paylaşılır. Atın yetiştiricisi değilse at sahibi yüzde 75'ini alır. At yetiştiricisi ise ikramiye artı yüzde 25 alıyor. Derviş Ağa 300 milyarlık yarış kazandı. Yetiştiricisi de 70 milyar kazandı. Derviş Ağa’nın sahibi Nevzat Ünlü, yetiştiricisi de Hatice Sontürk’tü.

Yıllık geliriniz ne kadara tekabül ediyor?

Akağaç: Yarışa göre değişiyor. Riski var, kazası var, cezası var... Bu meseleye girmeyelim. Camiada bunlar pek sıcak karşılanmıyor.

Selimoğlu: Götürüsü de var. Ayda kazandığı miktardan masraflar ödeniyor. Futbolda bütün masrafları kulüp öder. Bizde öyle değil. Jokey Kulübü'nün öyle bir rolü yok. Masrafları jokeyin kendisi öder.

Akağaç: Ankara'ya gidiyorsak, biletimizi, yiyeceklerimizi kendimiz alırız. Jokeylerin içinde saysanız parmakların sayısını geçmez kazananlar. Selim Kaya, Halis Karataş, yenilerden Ahmet Çelik, ben... En fazla 10 kişi sayarsınız. Futbol camiasında birinci ligde oynayanların hepsi kazanıyor.

Galatasaray'ın kaptanı Arda Turan'ın 10 kazandığını düşünelim. Jokey camiasının en önde gelen isimlerinden Halis Karataş 10 üzerinden kaç kazanıyor?

Akağaç: Karataş, Türkiye’deki pastanın hemen hemen yarısını kazanandır. Medyada göz önünde bir atın sahibisiniz diyelim. Ata Halis binsin istiyorsunuz çünkü kazanan, tecrübeli, iyi bir jokey. Halis olmazsa, Selim binsin, o olmazsa Yalçın binsin istersiniz. Ön planda 10 at var, bunlardan 8-9 tanesi Halis'e söyleniyor. Seçme hakkı da olduğu için, o da en iyisini seçiyor. Bu sayede de çok kazanıyor. Biz istediğimiz ata binemiyoruz.

Futbolda şike iddiaları konuşuluyor. At yarışlarında şike mümkün mü?

Selimoğlu: Atları bilemezsiniz çünkü at canlı. Bir sabah kalkıyorsunuz ve at keyifsiz oluyor. Ata bir şey diyemezsiniz.

Akağaç: 31 yaşındayım, ‘91 senesinden beri bu işin içindeyim. Böyle bir şey işitmedim, şahit olmadım. Futbolda olabiliyor, en son Yunanistan’da da gördük 2 takım düşürüldü ama bahis olarak oynanan oyunların içinde en sağlamı at yarışıdır.

Jokey bindiği ata artı motivasyon veremez mi?

Akağaç: Bir arabanız var diyelim, çok rahatsınız ama ben o arabaya binince o kadar rahat olamam. Derviş Ağa ile iletişimim de öyle. İyi anlaşıyoruz. Komutları çok iyi anlıyor, ben de onun reaksiyonlarını anlıyorum. Sezon boyunca 7-8 koşusu var. Şimdi 3 koşusu kaldı: Enteransyonal, Bylerly Türk ve Cumhurbaşkanlığı Koşusu.


‘Yalçın’ı da Hakan Şükür’den sonra hükümette görebiliriz’


Cumhurbaşkanlığı Koşusu’nda Derviş Ağa’nın jokeyi siz mi olacaksınız?

Akağaç: Aksilik olmazsa Derviş Ağa ile yarışacağım. Ama hiç belli olmaz.

Başbakanlık Koşusu’na Erdoğan’ın gelmesinden sonra bu yarışa da Abdullah Gül’ün gelmesini bekliyor musunuz?

Akağaç: Tabi ki de bekliyorum. İnşallah Cumhurbaşkanlığı Koşusu'nu da kazanırsak ve Sayın Gül de gelirse, onunla da tanışma şerefine erişiriz.

Selimoğlu: Sonra Yalçın'ı da Hakan Şükür’den sonra 2015’te hükümette görebiliriz.

Vekillik teklifi gelirse kabul eder misiniz?

Akağaç: Olabilir. Neden olmasın? Hayat sürprizlere gebe.


‘İçimdeki tek burukluk efsane at Grand Ekinoks’


Efsane atlardan Grand Ekinoks'la Gazi Koşusu’nu kazandınız. Ekinoks’a binmek nasıl bir duyguydu?

Akağaç: Grand Ekinoks, Türkiye'de efsaneleşmiş bir at. İlk sahibi Yaman Zingal'dı. Yarış koştuğu zamanki sahibine 25 milyar gibi düşük bir paraya satıldı. Beli de biraz ovaldi. Değişik yapısına rağmen çok güçlü bir safkandı.

Grand Ekinoks'a ilk 2000 senesinde bindim. 2 yaşlıydı o zaman. O sene kısmet meselesi oldu. 2000 senesinde Nuri Şölen biniyordu. 2001 sezon başında da yine Şölen'le bineceklerdi. Orhan Meker Koşusu vardır, 3 yaşlı İngilizlerin sezon başı provası gibi bir yarıştır. Ancak Şölen ceza aldı. O ceza alınca bana teklif ettiler. Bindim ve koşuyu kazandım. Akabinde Cihangir Koşusu'nu kazandık.

Erkek Tay Deneme Koşusu'na 15 gün kala ben Bursa'da bir kaza geçirdim ve kaburgaya bağlı kemiklerim kırıldı. Yarışa son iki gün kala sahaya geldim. Antrenörümüz binebilecek miyim diye endişelendi. Ben de Grand Ekinoks'u kaçırmak istemiyordum. Türkiye'nin en büyük koşusu Gazi'nin en dişli adayıydı. 2 gün kala tedavilerimi hızlandırarak, bir iki idman yaptım ve koşuyu kazandım. Ondan sonra Gazi Koşusu'ndan önce Sait Akson'da da ceza aldım. Akson Koşusu’nda Ekinoks’a Ahmet Atçı bindi ve onunla kazandı. Akabinde Gazi Koşusu'nda bindirecekler mi bindirmeyecekler mi diye tereddüde düştüm. Çünkü son yarışı Ahmet Abi'yle kazanmıştı. Mert Abi, "Yalçın at senin hakkın, sen bineceksin" dedi. Ve bindim, Gazi Koşusu'nu kazandım.

21 yaşındaydım, o kadar genç yaşta Gazi Koşusu'nu kazanmak gurur vericiydi. Grand Ekinoks çok farklı bir attı. Dubai'de de ülkemizi başarıyla temsil etti ve orada birincilik kazandı. Benim için de çok değerli bir safkandı. Gazi Koşusu'nu kazanma şerefine eriştirdi. Akabindeki senede eküriyle ayrılma kararı aldık, şans değiştirelim dediler. Ondan sonra da bir daha birleşemedik. Cumhurbaşkanlığı hariç çok önemli koşuları kazandı. Bu koşuları da Halis Karataş ve Süleyman Akdı gibi isimlerle kazandı. Başlangıçta bu kadar güzel yarışlar kazandığımız atlarla yarış yaşamım boyunca devam etmek isterdim. İçimde burukluk bırakan tek şey bu.


‘Eşim kalabalık yarışları korkudan izlemiyor’


Bir gününüz nasıl geçiyor?

Akağaç: Sabahın erken saatlerinde kalkıyorum. 5:00, 5:30 civarı antrenmana gidiyorum. 2-3 saat boyunca çalışıyoruz. Bineceğim atları çalıştırıyorum. Eve döndükten sonra kahvaltımı ediyorum. O gün yarış varsa bir iki saat dinleniyorum. Çocuklarımla ilgileniyorum. Sonra yarışa gidiyorum. Akşam yarışları 9 gibi bitiyor ve sonrasında tekrar evime gidiyorum.

Bizim iş, vaktini sürekli dışarıda geçirebileceğiniz bir iş değil. Sürekli zinde olmalısınız. Başka şehirlerde de yarış var. Ama sosyal aktivite olarak, zaman bulunca sinemaya gidiyorum.

15 gün gidiyorum, bir süre ata binmeyeceğim desek, kimse bir şey demez. Ama çevreyi, ekibi, atı kaybedersiniz. Göz önünde olmamak güvensizlik oluşturur ve teklifler azalır.

Eşiniz Aylin Hanım sizin mesleğinizi nasıl yaşıyor?

Akağaç: İki tane çocuğumuz var. Biri altı biri bir buçuk yaşında. Aylin çok güzel bir eş ve sorumlu bir anne. mesleğimiz gereği bazen rejim yapıyoruz, aç kalabiliyoruz. Bu yüzden agresif olabiliyoruz. Sinirli olduğum zaman hep beni yatıştırmaya çalışan, özveride bulunan bir eş. Kalabalık bir koşuda at binersem eğer, eşim o koşuyu izlemez çünkü korkuyor. 2007 senesinde büyük bir kaza geçirdim. Belim ve L3 kemiğim kırıldı. Büyük bir ameliyat geçirdim ve 6-7 ay mesleğimi icra edemedim. Bu kazadan sonra yarışları daha tedirgin izlemeye başladı. Kazandığımız zaman mutlu oluyorsunuz ama risklerinden dolayı eşim de sürekli bir tedirginlik içerisinde.


‘Gazi koşusunu kazandıktan sonra uyuyamadım’


Ne sıklıkla aç kalıyorsunuz? Beslenme programınız nasıl?

Akağaç: Kilom 54- 55  civarında. 53 kiloluk bir ata bineceksem 1 buçuk kiloluk bir fazlam oluyor. Bu kiloyu vermek için, yarış öncesinden kısarak rejime giriyorsunuz. Bir gün öncesinde de aç kaldığınız için agresif oluyorsunuz.

Diyelim yarış 15:00’da. 14:30’da tartılmam lazım. Saat 13:00'da jokey odasına gidiyorum, 53 kilo gelmem lazım ama 54 kiloyum. Bir saat var. O bir saat içinde kiloyu vermek için saunaya giriyorum.

Selimoğlu: Her jokeyin 2 kilo fazla hakkı var. At 53 kiloysa, ata 55 kilo olarak binebilir. Eğer geçiyorsa binemez. Bülten çıkmışsa, para cezası artı bir hafta gibi bir süre binmeme cezası gelir. Ama 10 yılda bir yaşanan bir sorundur.

Meslekte en mutlu olduğunuz an neydi?

Akağaç: İlk kazandığım koşu en mutlu anımdı. Yolun en başında, Gazi Koşusu'nu kazanan efsane jokeylerden biri olan Tınay Adışen’i geçmiştim. 400 metre boyunca son düzlükte, başa baş mücadele yaptık. Ve son aksiyonda kazandım. O akşam uyuyamadım.

Gazi Koşusu'nda da sabah kadar uyuyamadım. Evde deli gibi dolaştım. Koşu kazanınca perhizi bırakıyoruz, arkadaşlarla mangal yakıyoruz.

Selimoğlu: Ama sonraki gün yarış varsa mecburen dikkat ediliyor.


‘Camiada herkesin amcası ya da abisi at sahibidir. Ben tek başıma savaştım’


Bir röportajınızda çocuğunuzun jokeylik yapmasını istemediğinizi söylediniz. Bu isteğiniz hala geçerli mi?

Eskiden çocuğumun jokey olmasını istemezdim. Çok ama çok riskli bir meslek. L3 kemiği, köprücük kemiği operasyonu geçirdim. Burnumu kırdım ve bir çok sakatlık geçirdim. Çocuğumu o halde görmek istemiyordum. Ama son zamanlarda bu fikrim değişti. Yalçıner de atlarla ilgilenmeye başladı. Sürekli yarışları izlerken yanıma geliyor ve merak duyuyor. Zaten çok zevkli bir meslek, monoton değil ve hep heyecan var.

Jokeyler için emeklilik yaşı nedir? Siz emekliliğinizde neler yapmayı planlıyorsunuz?

Jokeyler sağlığı elverdiği müddetçe jokeylik yapabilir. Performanslı bir şekilde 50 yaşına kadar binilebilir. Ben de sağlıklı olursam 45 yaşına kadar sürdürmek isterim. 45'ten sonra da bu atmosferden kopamam. At alırım belki, çocuğum jokey olmak isterse onu yetiştiririm. Bir şekilde bir parçası olmaya devam ederim.

Jokeylikte bir dönem gözde oluyorsunuz, sonrasında çöküş geliyor. Bu geçişi nasıl yaşıyorsunuz?

Mesleğimiz nankör bir meslek. Başarılı olduğunuz müddetçe varsınız. Sürekli kazanmak zorundasınız. Kazanmazsanız, teklifler azalır. Bunları sakatlığımdan dolayı 2007 senesinde yaşadım. Bazı çevreler "Felç oldu" dedi. Bunlar çok üzdü. Toparlanmak zor oldu, 6 ay tedavi süreci ve devamında kendini tartma dönemi geldi. Ama yapmamayı hiç düşünmedim. Hep hırslıydım. Hatta ben biraz daha ileriye gidip stilimi de değiştirdim. Eskiden Türk stilinde binerdim artık daha Avrupai biniyorum. Bunun da benim için bir artı olduğunu düşünüyorum.

Biraz da ekibinizle alakalı bir şey. Örneğin şu an elimde Derviş Ağa var ve böyle 4 tane daha at olduğu zaman daha rahat akışa geçiyorsunuz. Jokey büyük bir etken ama at iyi olmazsa, jokey istediği kadar çabalasın hiç bir şey olmaz. Halis Karataş ve Selim Kaya senelerdir kazanıyor. Niye kazanıyorlar? Çünkü Kaya'nın elinde Kafkaslı gibi muhteşem bir at var. Kafkaslı abisinin atı ve onunla çok güzel yarışlar kazandı. Karataş içinse söylenecek hiç bir şey yok. Tüm göze batan büyük atlar, istediği anda, diğer jokey kaybettiği anda at ona doğru gittiği için o zaten avantajda.

Benim için Başbakanlık Koşusu'nun kariyerime iyi yansıdığını düşünüyorum. Gerek kendime gerek yeni beraber çalışmaya başladığımız menajerim Ali’ye çok güveniyorum. Camiadan güzel elektrik alıyoruz. Kayınpederim Can Salih Tavukçu da bu işe yeltenmek istedi ve artık Saray tarafında bir çiftliği var. Yetiştiricilik işine başladı ve orada 8 ila 10 arası tayı var. Bu taylar da seneye gelecek. Bunlar benim atlarım gibi olacak ve binebileceğim atlarım çoğalacak. Çünkü camiadaki çoğu jokeyin ya amcası ya abisi at sahibidir. Şimdiye kadar bu camiada yalnızdım. İstanbul çocuğuyum ve tek başıma savaş veriyorum. Bu da zor oluyordu. Menajerim Ali’nin de Postacı diye bir atı var, onunla da koşacağız. İleriki senelerde bu kuvvetli altyapıyla daha büyük başarılar kazanacağız.