O, “modanın çılgın çocuğu” olarak anılıyor. Çünkü hiçbir zaman sıradan bir modacı olmadı ve hiçbir zaman standart bir moda eğitimi almadı. Moda dünyasındaki ilk atılımını kendi çapında yaptığı çizimleri ünlü modacı Pierre Cardin’e göndererek yaptı. Ondaki cevheri ve başarıyı hemen fark eden Cardin, Gaultier’yi asistan olarak yanına aldı. Gaultier ilk kişisel koleksiyonunu 1976’da sundu.
Ve hızla moda dünyasının en önemli markalarından biri haline geldi. Sadece defileleri değil, filmler ve video klipler için hazırladığı tasarımlar da günlerce konuşuldu (Bakınız Madonna’nın sahne kostümleri ve 5. Element filmi). 2005’in yaz aylarında ise gençlere Gaultier’yi sevdirmek için bir alt marka olarak Jean’s Paul Gaultier’yi kurdu. Jean grubunda da müthiş işlere imza attı. Bu müthiş işlerin altında ise İtalyan jean tasarımcısı Raffaele Caroli’nin imzası var.
Caroli küçük yaşlardan itibaren modaya ilgi duymaya başlamış. Çünkü 1980-90’lı yıllarda annesi ve babası önemli İtalyan markalarının satış haklarını ellerinde bulunduruyormuş. Caroli o günleri şöyle anlatıyor: “Annem ve babam çocukken etrafımda sürekli moda konuşurdu. Hatta öyle ki ben daha iki yaşındayken sezonun moda renklerine göre giyinirdim. Modadan başka bir iş yapmayı hiç düşünmedim. Bu yüzden kariyerimde hızla ilerledim. Milano’daki Marargoni Üniversitesi’nde moda tasarımı okudum. Sonrasında bazı kurslara katıldım. Yine Milano’da Avrupa Design Enstitüsü’nde moda pazarlaması üzerine master yaptım. 2003 yılında Alexander Mcqueen’in asistanlığını yaptım. Ardından John Ricmond’a transfer oldum. İki sene önce de Jean Paul Gaultier’ye geçtim.”
Boğaz’dan ilham alıyorum
Raffaele iyi bir tasarımcı olduğu kadar çok da şeker, yani tam bir İtalyan erkeği. 3-4 senedir Türkiye’ye geldiğini, her seferinde İstanbul’a biraz daha hayran olduğunu anlatıyor: “İstanbul bana müthiş ilham veriyor. Bu şehrin tarihi dokusundan, Boğaz’dan, camilerden ilham alıyorum.” Sezonun trendlerine gelince... Bol yıkamalı jean’ler çok revaçta... G-starla başlayan o koyu yıkanmamış jeanler yerini yıpranmış bol yıkamalı jeanler’e bırakıyor. Ayrıca o dapdar, aynı zamanda dar paçalı jeanler’in yerini daha bol ve de bol paçalı jeanler alacak.
Raffaele 2009 yaz koleksiyonunu hazırlarken Hindistan’a yaptığı geziden etkilendiğini söylüyor. İtalyan tasarımcı Hindistan’dan feyz aldığı renkleri, son döneme damgasını vuran dövme (tattoo) etkisini, Gaultier’nin klasik “marine” temasıyla birleştirmiş. Bu yaz daha önce de ifade ettiğim gibi kışın başlayan o üniforma etkilerini, metal düğmeleri, altın halatları yazın da göreceğiz.
Raffaele’e moda kurbanı olmamak, stil sahibi olabilmek için ne yapılması gerektiğini sordum. “Stil sizi ifade eden bir şeydir, yani size özeldir, o yüzden stil sahibi olmanın ilk şartı kendin olmaktır” diyor. Yani onu bunu taklit etmek yerine kendimiz olmayı denemeliyiz. Zaten şöyle bir etrafa bakarsanız sadece bu taklitçiliğimiz yüzünden hediye paketine dönmüş yılbaşı ağacı gibi gezen yüzlerce insan görüyorsunuz. Her neyse ben her zamanki gibi bir kere daha Gaultier’nin koleksiyonuna hayran kaldım. Ayrıca yılbaşı için de dehşet kıyafetler var benden söylemesi.