Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Diyarbakır 2. Hava Kuvveti Komutanlığı'nda Türk bayrağının indirilmesiyle ilgili olarak "Sabırla olayları takip ediyoruz. Eğer sabır, hükümetin siyasi iradesine bağlılık olmasaydı bayrağı yere indirmeye cüret eden insana cezası o anda verilebilirdi" dedi.
Bayrağın indirilmesini “alçakça bir hareket” olarak değerlendiren, Bülent Arınç, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün 94. kuruluş yıl dönümü kutlamaları kapsamında düzenlenen Yerel Medya Özendirme Yarışması ödül törenindeki konuşmasında, gündemdeki konulara yer verdi.
“Özellikle belli bir bölgede, üzüntü verici olayların yaşandığını” söyleyen Arınç,” bu olaylardan birinin de Diyarbakır merkezindeki Hava Kuvvetleri'nin bulunduğu alandan, bir Türk bayrağının indirilmeye cüret edilmesi olduğunu” kaydetti.
AA’da yer alan habere göre, Arınç, "Çok şükür Türkiye'de herkes, kendini bilen herkes, bu ülkeye bağlılığını bildiğimiz, bayrağımıza, vatanımıza, ülkemize çok sevgi duyduğunu bildiğimiz herkes, bu hainliği, bu ihaneti, bu alçakça tecavüzü sadece Silahlı Kuvvetler, Cumhurbaşkanımız değil, şüphesiz bütün siyasetçiler, bütün kurumlar, Meclis Başkanımız dahil olmak üzere kınadılar. Silahlı Kuvvetler de ciddi bir açıklama yaptı, bu olayın nasıl cereyan ettiğini ortaya koydu" diye konuştu.
‘Çözüm süreci başaralı mı olacak endişesi taşıyanlar var’
Batman'da yaptıkları yerel medya eğitim seminerine, bölgenin gazetecilerinin de geldiğini anımsatan Arınç, her birinin birbirinden vatanperver olduğunu kaydetti. Siyasi görüşleri ne olursa olsun, onları dinleme ve konuşmalarından yararlanma ihtiyacı duyduklarını dile getiren Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Oradan aldığım intibahla, o konuşmalar ışığında şunu söylemem lazım: Bir şeyi net olarak vermemiz lazım, adına ne dersek diyelim, ister Kürt sorunu, ister Güneydoğu, ister PKK sorunu diyelim, bu sorunu çözmek isteyenlerin yapacağı işler belli. Sorunu çözmek istemeyenler de var. Onların da yaptıkları çok ortada. Sorunu çözmek istemeyenler sadece şiddetten gıdalanıyorlar, besleniyorlar, dillerinde şiddet var, eylemlerinde şiddet ve silah var. Siyasi söylemlerinde bile her an insanları yeniden karanlık günlere götürecek bir kalkışma veya isyan çağrısı var. Bunların her biri, ülkemizde yaşanan terörün bir çözüm süreciyle bitmesinden dolayı endişe ediyorlar. Sorunu çözmek isteyenler, üslubuna, yapacaklarına dikkat ediyor, fikirle, düşünceyle ortaya çıkıyor. Mesela biz, şiddet dilinin terk edilmesi gerektiğini, pozitif bir habercilik anlayışı içinde evet olanları verelim ama kanlı kanlı, canlı canlı, bunları insanların nefret ve şiddetine yol açabilecek bir algılamaya da kesinlikle gitmeyelim diye düşünmüştük. Bunu bütün arkadaşlarımız da aynen kabul ettiler. Öylesine bazı gazeteler veya yazarlar var ki kaleminden kan damlıyor. Niçin insanlar ölmüyor, niye cenazelerin arkası kesildi, yoksa bu çözüm süreci başarılı mı olacak endişesini taşıyanlar var. "
‘Her gün isim değiştiriyorlar’
Başbakan Yardımcısı Arınç, fikir ürettiklerini, daha bir kaç gün önce Diyarbakır'da çözüm süreci üzerine yeni bir çalıştay yapıldığını anımsattı.
Arınç, siyaset adamları, gazeteciler, fikir insanlarının, burada konuşmalar yaptığını, düşüncelerini açıkladığını ve sonunda ortak bazı noktalar bulduğunu anlattı. Arınç, şunları kaydetti:
"Düşünce ve fikirden yanayız. Silahtan ve şiddetten yana değiliz. Bu bir sene önce de Nevruz'da açıklanan bir mesajdı. O zaman bugün yapılanlar neyin nesidir? İki insanımızın ölmesi, kendisini gizleyen, orasını, burasını örten ama polisi öldürmek için, askerle çatışmak için ellerindeki molotofkokteyllerini, silahlarını, uzun namlulu silahlarını ateşleyen insanlar var. Bunlar ne kadar şiddet ve nefretle lanetlense de bir gerçek yaşanıyor ki 15 aydan beri devam eden çözüm sürecinin bir an önce bitmesini ve tekrar eylemlere dönülmesini istiyorlar. Kandil başka türlü hareket ediyor, onlar mesela bugünkü açıklamalarında 'HDP'li milletvekilleri bundan sonra Apo'ya niye gidecek, onun vereceği sözler bizim için geçerli değildir' anlamına gelen bir mesaj veriyor. HDP'li milletvekilleri, 'biz oraya tekrar gidersek, Öcalan'dan yeni bazı sözler alırız' diye ümidini oraya bağlamış, Kandil bir başka şey, Öcalan ve ekibi bir başka şey. Buradaki milletvekilleri, BDP'li mi HDP'li mi her gün isim değiştiriyorlar. Kimin ne söylediğinin farkında değiliz. Bir karmaşanın içerisinde. Sadece biz ne yaptığımızı biliyoruz. Biz, bazı küçük olaylara belki tahammül ediyoruz en azından çözüm sürecini lekelenmemesi bakımından. "
"Bu oyunun belki bir kaç maksadı olabilir" diyen Arınç, sürecin doğru gitmesinden rahatsız olan, şiddet ve kanı özleyen çevrelerin bunun işaretini verebileceğini ya da süreci sabote eden çevrelerin ilk kez halkın seçeceği Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde, hiçbir zaman alamayacakları haklar konusunda hükümeti taviz vermeye zorlamak, korkutmak, pazarlık masasına oturtmak isteyebileceğini ifade etti.
Başka senaryoların da söz konusu olabileceğini dile getiren Arınç, şöyle konuştu:
"Terör sorununun çözülmesi, Türkiye'nin yüzyılının en önemli meselesidir. Varlık veya yokluk meselesi kadar önemlidir. Baldıran zehiri içmeye hazır olmuş, mesele çözülecekse hükümetten gitmeyi bile şimdiden başının üstüne almış, hiçbir siyasi makam ve mevki beklentisi olmadan 'yeter ki bu ülke terörden, kandan, gözyaşından kurtulsun' diye hayırlı yola çıkmış olan hükümeti kimse diz çöktüremez. Bunların hepsini bir saatte toplamak ve iki saat sonunda cezasını vermek mümkündür. Ama sabrediyorsak, süreci baltalamaya çalışanların amaçlarına bir an önce ulaşmaması için. Biraz daha sabırlı olacağız, biraz daha dikkatli olacağız. Elbette asker bu noktaya gelmişken görevini yapacak, güvenlik güçleri görevini yapacak, idareciler, valiler, kaymakamlar görevlerini bihakkın yerine getirecektir.
Genelkurmay Başkanlığımızın açıklaması dikkatle okunmalıdır. Sabırla olayları takip ediyoruz. Eğer sabır olmasaydı, hükümetin siyasi iradesine bağlılık olmasaydı, bayrak direğine çıkmaya çalışıp, o bayrağı oradan yere indirmeye cüret eden insana cezası o anda verilebilirdi."
‘Oyuna düşmemek istiyoruz’
Arınç, Çanakkale Şehitliği'nde Lice'den en az 5-6 şehit askerin isminin yazılı olduğunu belirterek, "1915'te Çanakkale Harbi'ne giderek, Liceli Ahmet Manisalı Mehmet'in kucağında can vermişse, şimdi başka hiçbir Liceli o bayrağı yerinden sökmek ya da ayak altına almak cesareti gösteremez. Bu inançsız, bu memlekete bağlı olmayan, kafasını başkalarına kiraya vermiş, başka ideolojilerin esiri olmuş, hırsını bayraktan almaya çalışan insanlara en azından birkaç saat içinde gereken mutlaka yapılır ama oyuna düşmemek istiyoruz" diye konuştu.
Bir siyasi partinin genel başkanının "Bundan sonrasını KCK bilir" dediğini anlatan Arınç, şöyle devam etti:
"Onlar biliyorsa, onların yargılandığı sırada 'Bu insanlar suçsuz yere yargılanıyor, bunların paralel yapısı yok, bunlar KCK'nın şehir yapılanması değildir' diyordunuz. Şimdi bu eylemleri yapanları KCK ile bağlantılı gösteriyor ve 'ne yaparsa onlar bilir, biz de işin doğrusunu Öcalan'a gidersek öğrenebiliriz' diyorsunuz. Böyle bir siyasetçi türü. Türünün son örnekleri Türkiye'de.
Vatanseverliğimizden, ülkemizi kucaklamak istememizden, ülkemizin en can yakıcı sorununu Allah'ın izniyle çözecek olmamızdan kimsenin endişesi olmasın."
Kürtçe çalıştay
Terör örgütünün tek isteğinin propaganda olduğuna dikkati çeken Arınç, "Bu propagandayı göz önüne getirmek ve örgütün tekrar silaha sarıldığını ve bunun toplumda büyük bir panik ve korku meydana getireceğini düşünmek ve pozitif yayın yapmak hepimizin müşterek tarzı olmalı. Bütün Türkiye için sorumlu habercilik anlayışına ihtiyacımız var" dedi.
Terör örgütünün güçlü olmadığını, noktasal eylemler yaptığını dile getiren Arınç, "Ateşe benzin dökmek istiyorlar. Bunun farkındayız. Buna izin vermeyeceğiz. Hele hele bayrağımızın yerlerde sürünecek hale gelmesini hiçbir vatansever, bu memleketin evladı kabul edemez, biz de kabul etmiyoruz" diye konuştu.
Anadolu Ajansı'nın geçtiğimiz günlerde Kürtçe Haber Çalıştayı düzenlediğini anımsatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mardin Artuklu Üniversitesi ve Muş Alparslan Üniversitesi'ndeki öğretim üyeleri, gazetecilerle birlikte 'habercilik dili nasıl oluşturulabilir' diye 2 gün çalıştılar. Biz de Türk Dil Kurumu olarak 11 bin kelimeden müteşekkil Kürtçe-Türkçe sözlük hazırladık. Piyasaya da çıktı. Biz bundan sonra akademik lügat üzerinde de çalışıyoruz. Bu lügat, hem üniversitelerde bu dersleri alanlar için hem seçmeli derste okutulmak üzere 3 bilim adamına hazırlattık. TRT-6, bölgede 35 radyo ve televizyon kanalı anadilde 24 saat yayın yapıyorlar.
Biz hükümet olarak bunları yapıyoruz. Onların bildiği tek şey molotof atmak, silah kullanmak ve birilerini öldürüp kan ve acıdan kaynaklanan yeni bir terör dalgası meydana getirmek. Aklıselim galip gelecek, yurtseverlik galip gelecek ve inşallah bu işin sonuca ulaştığını hep birlikte göreceğiz."