Türkiye ve Irak hükümetleri arasında gerginlik artıyor. Irak hükümeti, Türkiye'ye kaçan Sünni politikacı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi’yi "teröre destek vermekle” suçluyor. Türk hükümeti ise suçlamaların “siyasi” olduğunu belirterek, Haşimi’yi iade etmeyi reddediyor. Türkiye, Irak’ta Şiilerin ağırlıkta olduğu Maliki hükümetini, mezhepçilik yapmakla, ülkenin geleceğini riske atmakla suçluyor.
Ankara ile Bağdat arasındaki ilişkiler hafta sonunda daha da gerildi. Önce Irak Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin Musul ve Basra başkonsoloslarının, görevleri dışında faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle Ankara’yı uyardı. Ardından Basra’da Türk başkonsolosluğu önünde Türk bayraklarının yakıldığı gösteriler, Türkiye’nin sert tepkisine yol açtı.
'Gerilimin kaynağı İran'
Adalet ve Kalkınma Partisi üyesi Suat Kınıklıoğlu, Irak ile yaşanmakta olan gerilim ve Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin Türkiye’ye yönelik sert açıklamalarının gerisinde başka nedenler olduğunu düşünüyor. DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Kınıklıoğlu, şunları söyledi:
“Biz bu açıklamaların sadece Irak kaynaklı olduğunu, Irak’taki gelişmelerden kaynaklandığını düşünmüyoruz. Ne yazık ki İran’ın Irak üzerindeki nüfuzu ve özellikle Türkiye’nin Suriye politikasının değişmesinden sonra, bu yaklaşımın, bizim tasvip etmediğimiz yaklaşımın, bölgeyi gereksiz yere gerdiğini düşünüyoruz.”
Türkiye’nin Suriye’de Esed rejimine karşı sert bir tavır alması, Ankara’nın Tahran ile olan ilişkilerinde de gerginliğe yol açmıştı. İran, Esed rejimini İsrail’e karşı yakın bir müttefiki olarak görürken, Türkiye, Şam’daki yönetimin artık tümüyle meşruiyetini yitirdiğini, Esed’in koltuğunu bırakması gerektiğini savunuyor.
Ortadoğu'daki büyük tehlike
Ankara merkezli düşünce kuruluşu STRATİM’in direktörlüğünü yürüten Suat Kınıklıoğlu, İran’ın riskli bir politika yürüttüğünü söylüyor ve uyarıyor:
“Türkiye her ne kadar mezhepler üstü yaklaşım benimsese dahi, ne yazık ki karşısındaki muhataplar sürekli olarak mezhepsel siyaset güttüklerinden, Türkiye kendini çok zor bir durumda hissediyor. Bölgede şu andaki en büyük tehlike, bölgenin mezhep kimliği üzerinden bir çatışma alanına dönüşmesi."
Birçok siyasi gözlemci, Ortadoğu’da ülkelerin giderek Sünni ve Şii bloklar etrafında gruplanmakta olduğu endişelerini dile getiriyor. Türkiye'de muhalefet, hükümetin Irak ve Ortadoğu politikasını eleştiriyor.
Sünni- Şii nüfuz mücadelesi mi?
Cumhuriyet Halk Partisi Başkan Yardımcısı ve emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu, bu politikanın mezhep temelli bir politika izlenimi verdiğini öne sürüyor:
“Bu gerginlik bir noktada, İran’ın bölgede, Irak dâhil, değişik ülkelerde Şiiler üzerinden kurduğu nüfuz alanına karşı, Batılı bazı ülkelerin, özellikle de ABD’nin teşvikiyle, Türkiye’nin ve Türk hükümeti Başbakanı Sayın Erdoğan’ın bir karşı çember, Sünni esaslara dayanan bir karşı nüfuz alanı oluşturma çabasının bir parçası. Haşimi’ye bu kadar sahip çıkılması, bu mezhepsel mücadeleye dayanan bir husus.”
Loğoğlu’na göre Türkiye’nin Bağdat’taki hükümet ile köprüleri atmaması, diyalog yoluyla çözüme katkıda bulunması gerekiyor:
“Bağdat ile çok derin bir diyaloğa girmeli. Türkiye’nin Irak’ın bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve egemenliğinden yana olduğu vurgulanmalı. Haşimi olayında her iki tarafın da çok farklı görüşlere sahip olduğunu dikkate alarak, bu konuda Irak’ın selametine, Irak’taki iç barışa hizmet edecek bir yol bulunması için girişim yapılmalı”
'Eleştiriler, değişimi anlamaktan uzak'
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin eski Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Suat Kınıklıoğlu’na göre ise hükümete yönelik eleştiriler, dünya politikasındaki ve Türkiye’nin dış politikasındaki değişimi anlamaktan uzak:
“Şimdi Ortadoğu’da, Türkiye Batı ile fazla iç içe, NATO kimliğini çok seviniyor gibi Türkiye’ye yönelik eleştiriler yöneltiliyor. Baştaki Batılı ülkelerden gelen eleştiriler ne kadar yanlışsa, şimdi Ortadoğu’dan gelen bu eleştiriler de yanlış. Türkiye'nin kendine has, coğrafi ve tarihsel kimliğiyle orantılı, çok kolay bir şekilde siyah ya da beyaz şeklinde tarif edilemeyen, sofistike bir dış politika kimliği var. Buna da hem Batılı hem de bölgesel muhataplarımızın alışmasının faydası var.”
(Deutsche Welle Türkçe)