Gündem

Analiz: Yargı reformundan hız çıktı, temel hak ve özgürlükler uygulamanın insafına kaldı

Mahkemelerin iş yükü azalacak ama özgürlükler yine tartışma konusu olacak

24 Eylül 2019 14:57
Gökçer Tahincioğlu

Analiz: Gökçer Tahincioğlu

Yargı Reformu Strateji Belgesi doğrultusunda hazırlanan, büyük tartışmaların ardından tamamlanarak
siyasi partilerin görüşüne sunulan 1. Yargı Paketi, hayal kırıklığı yarattı. Paketin hayal kırıklığı
yaratmasının en önemli nedeni, radikal değişikliklerin sadece yargının iş yükünü azaltmak amacıyla
yapılmış olması. Temel haklar ve özgürlükler alanında atılan adımlar ise her zamanki gibi uygulamanın
insafına bırakıldı. Paketin bu haliyle Avrupa Birliği’ni (AB) de tatmin etmeyeceği belirtiliyor.

Türkiye, 2015’ten bu yana vize serbestisi konusunda AB’nin talep ettiği değişiklikleri yapıp yapmamayı
tartışıyor. AB’nin beklediği, tartışma yaratmayacak talepleri yerine getiren Türkiye, iş Terörle
Mücadele Kanunu (TMK) değişikliğine geldiğinde durdu. Hükümet, AB’ye sürpriz taleplerde
bulunuyormuş ve terörle mücadeleyi baltalamak istiyormuş gibi tepkiler gösterdi. Oysa AB baştan bu
yana sadece Türkiye’den değil, tüm aday ülkelerden mevzuatını AB ülkeleriyle uyumlu hale
getirilmesini bekliyor.

Terör tanımı

AB’nin üzerinde durduğu en önemli konu terör tanımıydı. TMK ve TCK’daki terör tanımını ve bu tanım
doğrultusunda yapılan uygulamaları muğlak bulan AB, vize serbestisi vermesi durumunda terörle
suçlanan birçok kişinin AB ülkelerine kaçarak, siyasi sığınma talebinde bulunabileceği uyarısını yaptı.
Mevzuat değişikliği talebinin en önemli gerekçesi bu olarak gösterildi.

Yaklaşık 4 yıldır bu konuda ayak sürüyen Ankara ise yargı reformu sürecini fırsat bilerek adım atmaya
karar verdi. Ancak paket taslağında atılan adım her zamanki gibi yüzeysel ve AB’yi ikna etmekten
uzak.

AB, muğlaklığın ortadan kaldırılmasını istiyor. 2000’li yılların başından bu yana TMK’ye düşünce ve
ifade özgürlüğü konusunda yumuşak dokunuşlar yapan, bu dokunuşlardan sonra ise düzenlemeyi
daha sert hale getiren Ankara, yine aynı taktiği izledi. 1. Yargı Paketi’nde TMK ile ilgili tek değişiklik,
“propaganda” başlıklı 7. Maddede yapılıyor. Bu maddeye, “haber ve düşünce açıklamalarının suç
olmadığı” cümlesi yerleştiriliyor. Anayasada, yasalarda bulunan temel kural, sanki yasayı
yumuşatıyormuş ve belirli hale getiriyormuş gibi maddeye yerleştiriliyor.

Oysa neyin haber, neyin düşünce olduğuna karar verme yetkisi yine mahkemelere bırakılıyor. Bu
mantıkla, Cumhuriyet davasında mahkemenin yine, “Bunlar haber değil, örgütün amacı
doğrultusunda yazılmış metinler” deme hakkı var. Savcıların, “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı
barış bildirisi için yine, “Bu düşünce değil, örgüte hizmet” deme imkanı yine bulunuyor. Uygulamanın
insafına, siyasetin konulara bakışına göre şekil alacak yargı uygulamaları yine korunuyor.

Pasaport için araştırma

Türkiye’ye yönelik temel eleştirilerden biri OHAL dönemindeki pasaport yasaklarının sürdürülmesiydi.
Paketle, aklanan, cezasını çeken, idari kararla pasaportu yasaklanan kişilere pasaport verileceği
düzenlemesi getiriliyor. Ancak buraya da istisna konuluyor. İçişleri Bakanlığı’nın uygun görmesi şartı.
Bakanlığa, “Bu kişi şüpheli, vermeyelim” deme imkanı getiriliyor. Oysa pasaport temel bir hak ve
anayasal güvence altında. Bu konuda da hükümet, elindeki imkandan vazgeçmek istemiyor.

Tutuklamaya devam

Türkiye’nin en çok eleştirildiği konulardan biri tutukluluğun bir yaptırıma dönüşmesi.
Cumhurbaşkanı’na hakaret, propaganda, devleti ve hükümeti aşağılama gibi suçlarda bile tutuklama
yaptırımı uygulanıyor. İnsanlar önce tutuklanıp cezalandırılıyor, sonra davalarına bakılıyor. Hükümet,
burada da çekingen. Yasalarda zaten ağır ceza, TMK suçları yönünden tutukluluk sınırı var. Bu sınırlar
2 yıldan 1 yıla çekilerek sanki adım atılmış gibi gösteriliyor. Oysa beklenti, tutuklama yaptırımını
gereksiz ve gerekçesiz uygulayan hakim ve savcıların denetim altına alınması. Zaten tutukluluklar
istisna olarak 1 yılın üzerinde gerçekleşiyor. Hakim ve savcılar da gerekçesiz biçimde bu tedbiri
uyguluyor. Ancak gerekçesiz biçimde verilen tutuklama kararlarını engelleyecek mekanizmalar yine
kurulmuyor.

İnternet özgürlüğü

Türkiye’nin çok eleştirildiği uygulamaların başında internet sitelerine getirilen erişim yasakları yer
alıyor. Pakette, artık ilgili içeriğin erişime engelleneceği, bu mümkün değilse sitenin engellenebileceği
belirtiliyor. Aslında uygulama daha önce de böyleydi. Hükümet, wikipedia’ya yasak koyarken, Türkiye
ile ilgili sayfaları erişime engelleyebilmek için çalıştı ama mümkün olmadığında tümünü engelledi.
Şimdi de aynı uygulama yasaya konuluyor. “Yapamadım, hepsini engelledim” anlayışı yasal hale
geliyor.

İş yükümüz azalsın

Pakette radikal değişiklikler yok mu, var. Ancak bu değişiklikler temel haklar alanında değil. Yargının iş
yükünü azaltmak, terör ve düşünce suçları dışındaki adli suçlardan dolayı cezaevinde olanların
çıkmasını sağlamak, cezaevlerinde yer açmak anlayışı ile yapılmış.

Seri Muhakeme Usulü ve Basit Yargılama Usulü ilk kez Türkiye mevzuatına giriyor. Savcıya ve
mahkemelere, sanıklarla pazarlık yaparak düşük ceza verme ya da ceza vermeme imkanı getiriliyor.
Elbette adli suçlarda…

Aylardır tartışılan, büyük bir nefes aldıracağı söylenen pakette yeni başkaca bir şey yok. Anlayış
sürüyor, göz boyama ile yol alınmaya çalışılıyor.