Yönetmen Murat Düzgünoğlu'nun ilk filmiyle memleketimizin gözden ırak, kadim kenti Bitlis'e gitmesi mühim. Lakin senaryo tüm sezon filmlerine yetecek çeşitlilikte hikâyecikler barındırıyor.
Hem haftanın hem de yeni sezonun ilk yerli filmi olan Hayatın Tuzu'nun aslında 'ana kahramanı' bir inek. Açıkça görüldüğü üzere bu inek, bizi filmin muhtelif sosyal açmazlar ve kişisel çıkışsızlıklarla ilgili gerçekçi kaygılarının dışına çıkartarak yukarıdan baktırmayı hedefliyor. Nitekim bir anne ile dört yetişkin çocuğunun Bitlis'in tepelerle çevrili sıkışık coğrafyasındaki çıkışsız hayatlarından kesitler anlatan filmin adeta tüm sezon filmlerine yetecek çeşitte hikayeciği var.
Filmin akışkanlığını sağlayan Murat Düzgünoğlu ve genç Asiye Dinçsoy haricinde genelde kulağa taklit gelen yöresel şiveye ve arada aniden felsefi manalar attıveren karakterlere takılmazsak, yapım bir süre sonra zaten gayet gerçeküstü geliyor. Yine de kara mizahını karanlık atmosferinden usulca çıkarsa da ilk film olma zaaflarıyla fazlalıklardan kurtulamadığı, bazı hikayecikleri kendi haline bırakmak yerine elinden kaçırdığı ortada. İlk sinema filmleriyle yönetmen Murat Düzgünoğlu ve senarist Ender Özkahraman, memleketimizin gözden ırak, kadim kenti Bitlis'e gitmeleri mühim. Ayrıca kendi kaderine bırakılmışlık veya bir Tatlıses afişinin gözönünde olması açısından İstanbul'un herhangi bir varoşu kadar merkeze yakın hissi vermesi de manidardır.
Sinemamızda çok rastlanmayan bir gizem çalımıyla görünene yüklediğimiz manaları yani rutin akıl kaymalarını test etme açısından ilgiye değer bir senaryo var.
Ana fikir gurur değil
Ama doğrusu İstanbul'da dikiş tuturmayan küçük oğlanın dış ses olarak anlatıcılığa da soyunması sinemasal açıdan kulak tırmalayacı. Belediyenin elinden kaçırdığı gariban ineğe karşı inatla giriştiği yakalama operasyonu ise imamın dillendirdiği gibi gurur fazlalığının nasıl da hayatın tadını tuzunu kaçırdığına delalet. Ama filmin anahtar kelimesi olan gurur ile ilintili değil.
Camideki mektup, Bitlis sigara kağıtlarındaki mesajların müsebbibi gibi senaryoda kalabalık yapan detaylar egonun farklı tezahürleri olsa olsa. Yine de 12 Eylül'de takılıp kalmanın azimli niyetine ve etraflarındaki olup bitene de kaygısızca tepki veren kent sakinlerinin gerçeküstücü sembolü olarak ineği sevdim.