Türkiye'deki basın özgürlüğüne ilişkin son olumsuz gelişmeler, çeşitli uluslararası gazeteci ve yayıncı örgütlerinin açıklamalarıyla Avrupa'da da basın-yayın dünyasının gündemine gelmişti. Çeşitli ülkelerin ve Avrupa Birliği'nin Türkiye'yle ilgili raporlarına da konu olan bu durum, sonunda Almanya'da da siyasal gündeme yerleşti.
Alman medyasının da aylardır zaten derinlemesine ele aldığı bu konu, yaklaşık üç haftadır hem iktidar partileri, hem de muhalefet partilerince çeşitli platformlara taşınıyor.
Sözkonusu girişimlerin üslubu ve hedefleri arasında önemli farklar var kuşkusuz, ancak hepsi de Türkiye'de siyasal iktidarın eleştirel medyaya baskılarına dikkat çekiyor. Doğan Yayın Grubu'na yönelik vergi cezası da bu çerçevede değerlendiriliyor.
Bu konudaki ilk girişimler iktidar partilerinden geldi. Parlamentodaki siyasal yelpazenin en sağındaki partiler CDU (Hıristiyan Demokrat Birlik) ve CSU'nun (Hıristiyan Sosyal Birlik) Türkiye'ye yönelik eleştiri ve uyarı içerikli açıklamaları, aynı yelpazenin en solundaki partinin soru önergesi takip etti. Muhalefetteki Sol Parti, CDU-CSU-SPD kaalisyon hükümete yönelik bir soru önergesiyle konuyu parlamentonun gündemine getirdi.
Türk Ceza Kanun'nun 301'nci maddesi kapsamında gazetecilere karşı açılan davalara, yüzlerce mahkumiyet kararına değilen, Ergenekon davasının medyaya baskı aracı olarak kullanıldığı iddialarına yer verilen, medyayı boykot çağrılarıyla ilgili “çağdışı”, internete yönelik resmi müdahalelerle ilgili “sansür” girişimlerine de dikkat çekilen önergenin iki hafta içinde hükümet tarafından yanıtlanması gerekiyor. Araya giren paskalya tatili de dikkate alan siyasal gözlemciler, hükümetin yanıtının 14 Nisan'da verilebileceğini belirtiyorlar.
Soru önergesine geçmeden, daha önceki girişimleri kısaca hatırlayalım.
* İlk olarak CDU Federal Milletvekili ve Federal Meclis Avrupa İşleri Komisyonu Başkanı Gunther Kirschbaum, Avrupa Komisyonu Başkanı Barosso'ya bir mektup göndererek, Komisyon'un Türk medyasına yönelik hükümetin baskı ve sansür girişimlerine tepki vermesi istemiş, vergi cezasıyla ilgili olarak da “Bu neredeyse Doğan Grubu'na devletin el konması anlamına geliyor” demişti.
* Bundan 10 gün sonra Bavyera eyaleti Medya Bakanı Siegfried Schneider de bir basın açklaması yaparak, hükümetin “Doğan Grubu'na yönelik kabul edilemez sansür girişimleri”ne dikkat çekmiş ve vergi cezasıyla ilgili yukarıdaki yorumu tekrarlamıştı. CSU'lu Scheider, bu açıklamasında federal düzeyde koalisyon ortağı oldukları SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) ile Yeşiller'i de eleştirmiş, “SPD ve Yeşiller, Berluconi'yi rahatlıkla eleştiriyorlar. Ama Erdoğan'ın apaçık devlet sansürü onların tek kelimelik bir eleştirisini bile haketmiyor” diyerek, bu durumu “şizofrenik” olarak tanımlamıştı.
* Son olarak da Sol Parti, hükümetin yanıtlaması talebiyle 10 federal milletvekilinin imzaladığı bir soru önergesini Federal Meclis'e getirerek, konuyu daha derin bir biçimde ülke politikasının gündemine getirdi. Daha öncekilerle aralarında büyük ölçüde üslup farkı da olsa, solcu milletvekilleri de Türkiye'de hükümetin yayın çizgisinden hoşlanmadığı meydayı susturma, hizaya sokma girişimlerine dikkat çekip, Merkel hükümetinin bu durumdan haberdar olup, olmadığını, bu konunun nasıl değerlendirildiğini ve bu konuda ne gibi girişimlerde bulunduğunu soruyorlar.
* Sol Parti Federal Milletvekili ve Türk-Alman Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanvekili Sevim Dağdelen tarafından hazırlanan “Türkiye’deki basın özgürlüğü” başlıklı soru önergesini aralarında partinin Türk kökenli milletvekillerinden Prof. Dr. Hakkı Keskin ve Hüseyin Kenan Aydın'ın da yer aldığı 9 milletvekili daha imzaladı. (Diğerleri Ulla Jelpke, Heike Hänsel, Inge Höger, Wolfgang Gehrcke, Alexander Ulrich, Dr. Norman Paech, Dr. Dieter Dehm).
* Soru önergesiyle ilgili bir açıklama yapan Dağdelen, Almanya'da CDU-CSU-SPD koalisyon hükümetinin geçtiğimiz yıl “Tüm dünyada düşünce ve basın özgürlüğünü gerçekleştirmek ve internette sansüre karşı çıkmak” başlıklı bir önerge hazırladığını ve bu önergenin hükümet partilerinin oylarıyla kabul edildiğini hatırlattıktan sonra, „Türkiye’de son dönemde gerek Ergenekon davası kapsamında olsun, gerekse yerel seçimler öncesi oluşan genel siyasi ortamda olsun, hükümeti eleştiren haberler yayınlayan medyaya karşı bir baskı ortamı oluştu. Türkiye’deki basın meslek kuruluşları da bu konuya özellikle dikkat çekiyor. Ben de Federal Hükümet'in bu konuda attığı somut adımları sordum“ dedi.
* Dağdelen, Avrupa Birliği'nin 12 Mart 2009 tarihli Türkiye 2008 İlerleme Raporu’nda basın ve düşünce özgürlüğüne ilişkin değerlendirmelerin yer aldığını kaydederek, şöyle devam etti: „Raporda düşünce ve basın özgürlüğünün tümüyle güvence altında olmadığı ifade edilmiştir. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) gibi kuruluşların açıklamaları da bu tespiti doğrulamaktadır. ÇGD’nin verilerine göre AKP hükümetleri döneminde 301. Madde'yi ihlalden dolayı 2.500 gazeteci yargılanmış, 750 dava ceza ile sonuçlanmıştır.“
* Türkiye’deki basın meslek kuruluşlarının Ergenekon davası kapsamında gazeteciler üzerindeki baskıların arttığından şikayet ettiğini de belirten Dağdelen, ayrıca Başbakan Erdoğan’ın bazı gazetelere karşı defalarca boykot çağrısında bulunduğunu hatırlatıyordu. Doğan Grubu’na yönelik vergi cezası ve Evrensel gazetesi yayın yöneticileri hakkında verilen hapis cezaları somut örnekler olarak soru önergesine koyduklarını belirten Dağdelen, „Federal hükümet 19.06.2008 tarihinde karar altına aldığı bir önerge ile basın ve düşünce özgürlüğünün tüm dünyada sağlanabilmesi için kendi önüne görevler koymuştu. İkili görüşmelerde bu konuyu gündeme alarak, dünyanın neresinde olursa olsun basın mensuplarının özgürce çalışma koşullarına kavuşmaları için çaba göstermeyi taahhüt etmişti. Bu bağlamda Türk Hükümeti nezdinde hangi somut girişimlerde bulunduğunu sordum, Türkiye’de basın ve düşünce özgürlüğüne yönelik değerlendirmelerde bulunmasını istedim“ dedi.
Bu arada güvenilir kaynaklardan aldığımız bilgilere bakılırsa, Türk – Alman Parlamentolararası Dostluk Grubu da bu konuyu gündemine almış durumda. Onlar bu konuyu görüşmeden önce Merkel hükümetinin aşağıdaki sorulara verdiği yanıtlar da büyük bir olasılıkla kamuoyuna ulaşmış olacak.
Yani Türkiye'de basın özgürlüğü Almanya gündemini de bir süre daha meşgul edecek.
* EK: 26.03.2009 tarihli soru önergesinin tam metni
Alman Federal Meclisi’ne Federal Meclis Milletvekilleri Sevim Dağdelen, Ulla Jelpke, Heike Hänsel, Inge Höger, Wolfgang Gehrcke, Alexander Ulrich, Dr. Norman Paech, Dr. Hakki Keskin, Dr. Dieter Dehm, Hüseyin-Kenan Aydin ve Sol Parti (DIE LINKE) Federal Meclis Grubu’nun Soru Önergesi
Türkiye’de Basın Özgürlüğü
Avrupa Parlamentosu’nun 2008 Türkiye İlerleme Raporu’na dair aldığı 12 Mart 2009 tarihli kararında şöyle denilmektedir: ‘Avrupa Parlamentosu, Türkiye’de düşünce ve basın özgürlüğünün tümüyle güvence altında bulunmamasını üzüntüyle karşılamakta ve ne sık sık internet sitelerine ulaşım engellenerek, ne de eleştirel basın kuruluşlarına yönelik baskı ve açılan davalarla demokratik, çoğulcu bir toplumda basın özgürlüğüne hizmet edileceği düşüncesini taşımaktadır.’
Türkiye’de basın ve düşünce özgürlüğü bağlamında yaşanan en son gelişmeler, yukarıdaki alıntıda yer alan tespitleri doğrulamaktadır. Çağdaş Gazeteciler Derneği – ÇGD ve Türkiye Gazeteciler Sendikası TGS gibi basın meslek kuruluşları son dönemde giderek artan oranda üyelerinin Ergenekon Davası hakkında eleştirel haberler yapmaları durumunda mahkemelere çıkarıldığından şikayet etmekte ve bu baskı aracılığıyla bir otosansürün hedeflendiğini belirtmektedir.
ÇGD’nin verilerine göre AKP’nin hükümette olduğu dönemde, TCK’nın 301. maddesinin ihlali gerekçesiyle 2.500 dava açılmıştır. Bu davaların 745’i mahkumiyetle sonuçlanmıştır. Ocak 2009’da, Ergenekon sorşturması kapsamında bir TV kanalının binalarında gerçekleştirilen aramalar üzerine ÇGD Başkanı Ahmet Abakay şu açıklamada bulunmuştur: ‘Kanalın hükümet karşıtı yayın yapması, iktidara sert eleştiriler yöneltmesi bu baskının altındaki gerçek neden olarak karşımıza çıkıyor. Ergenekon davası süreci, basın üzerinde, kitle örgütleri ve genel olarak da halkın üzerinde baskı, yıldırma ve korkutma hareketine dönüşmüştür.’
Ergenekon Davası kapsamında medyanın maruz kaldığı baskı, TGS’nin ‘Demokrasinin geleceği hakkında endişeliyiz’ açıklaması yapmasına yol açmıştır. TGS, söz konusu aramanın ardından yaptığı açıklamada, ‘Ergenekon Davası'nın devlet içindeki çeteleri ortaya çıkarmak ve yargılamak yerine, siyasi iktidarca aydınlar, medya kuruluşları, demokratik kitle örgütleri ve son olarak da sendikalar ile işçi hareketi üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmasıyla ilgili bir endişeye neden olmaktadır’ görüşüne yer vermiştir.
Bunun ötesinde Türk Başbakanı Erdoğan yakın geçmişte defalarca, `yalan yanlış haberler` yazdığını iddia ettiği gazeteleri boykot çağrısı yapmıştır. ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay bu konuda yaptığı açıklamada şu görüşlere yer vermiştir: ‘Başbakanın kendisini eleştiren yayın organlarını düşman ilan etmesi ve bunlara karşı boykot çağrısı yapmasını çağdışı buluyorum. Bu boykot çağrısı sanırım uluslararası camiada şaşkınlık yaratacaktır.’
Bu bağlamda Doğan Yayın Holding’e vergi yasalarını ihlal ettiği gerekçesiyle verilen yaklaşık 850 Milyon TL tutarındaki para cezasından da söz etmek gerekir. Bu ceza da basın meslek kuruluşları tarafından ‘hoşlanmadığı medyayı susturma’ (ÇGD) ve ‘siyası iktidarın medyayı hizaya sokma girişimi’ (TGS) şeklinde değerlendirilmiştir.
Federal Hükümete soruyoruz:
1. Federal Hükümet Avrupa Parlamentosu’nun ‚Türkiye’de düşünce ve basın özgürlüğünün tümüyle güvence altında bulunmadığı yönündeki tespitini paylaşıyor mu? Yanıt evet ise;
a) hükümetin düşüncesine göre hangi alanlarda Türkiye’de dü-şünce ve basın özgürlüğünün tümüyle güvence altında değildir?
b) Türkiye’de düşünce ve basın özgürlüğünün devlet kurumların-ca veya hükğmet çevrelerince ihlal edildiğine dair hangi bilgilere sahiptir?
2. Federal Hükümet Avrupa Parlamentosu’nun „TCK’nın 301. maddesinde Nisan 2008’de yapılan değişiklikler yetersizdir. Çünkü hala Türkiye’de bu temelde ve TCK, TMY ve Basın Ya-sası’ndaki diğer maddeler uyarınca şiddete başvurmadan düşün-celerini açıklayan kişiler mahkum edilmektedir” yönlü ve Leyla Zana ile hapis cezalarına çarptırılan Evrensel gazetesi yöneticileri Ahmet Sami Belek ve Uğraş Vatandaş örneklerinde yaşanmış tespitini paylaşıyor mu?
3. Federal Hükümet, TGS’nin ‘Ergenekon Davası'nın devlet içindeki çeteleri ortaya çıkarmak ve yargılamak yerine, siyasi iktidarca aydınlar, medya kuruluşları ve demokratik kitle örgütleri üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmasıyla ilgili’ endişelerini paylaşıyor mu?
4. Federal Hükümet, ÇGD’nin ‘Türk hükümet temsilcilerinin boy-kot çağrılarının çağdışı olduğu’ yönlü değerlendirmelerini payla-şıyor mu?
5. Federal Hükümet Doğan Yayın Holding’e vergi yasalarını ihlal nedeniyle yüzmilyonlarca TL tutarında ceza verilmesi ve bu çerçevede Doğan TV’nin hisselerinin Axel Springer AŞ’ye satılmasının bir rol oynadığı hakkında hangi ölçüde bilgi sahibidir?
6. Federal Hükümet, Doğan Yayın Holding’e verilen cezaya ilişkin TGS’nin ‘Bu siyası iktidarın medyayı hizaya sokma girişimidir’ şeklindeki değerlendirmesini paylaşıyor mu?
7. Federal Hükümet, koalisyon ortaklarının oylarıyla kabul edilen 22.04.2008 tarihli ve 16/8871 Meclis Belge No’lu önergede yer alan, ‘ikili ve çok taraflı görüşmeler çerçevesinde her ülkede düşünce ve basın özgürlüğünün korunması ve bu özgürlükleri gü-vence altına alan uluslararası sözleşmelerin hayata geçirilmesi konusunda çaba sarfetme’ taahhüdünü Türkiye ile olan ilişkile-rinde hayata geçirmek için hangi adımları atmıştır?
8. Federal Hükümet söz konusu önergede yer alan, ‘ikili ve çok taraflı görüşmeler çerçevesinde, düşünce ve basın özgürlüğü hakkının evrensel ve paylaşılmaz bir hak olduğu, bu hakkın sadece farklı politik düşüncelere sahip olanlar açısından değil, etnik, dinsel ve eşcinsel azınlıklar için de geçerli olduğu yö-nündeki düşüncelerinde ısrarlı olma’ taahhüdünü Türkiye ile olan ilişkilerinde hayata geçirmek için hangi adımları atmıştır?
9. Federal Hükümet söz konusu önergede yer alan, ‘uluslararası or-ganizasyonlar çerçevesinde, bu organizasyonlara üye ülkelerden ısrarla düşünce ve basın özgürlüğünü korumalarını talep etme’ taahhüdünü Türkiye ile olan ilişkilerinde hayata geçirmek için hangi adımları atmıştır?
10. Federal Hükümet söz konusu önergede yer alan, ‘basın mensup-larının tehdit altında bulunduğu ülkelerde bu kişileri korumalarını talep etme’ taahhüdünü Türkiye ile olan ilişkilerinde hayata ge-çirmek için hangi adımları atmıştır?
11. Federal Hükümet, söz konusu önergenin kabul edildiği 19.06.2008 tarihinden bu yana Türkiye’de çok sayıda internet si-tesine ulaşımın devlet organlarınca veya mahkeme kararlarınca engellenmesi konusunda hangi bilgilere sahiptir?
12. Federal Hükümet söz konusu önergede yer alan, ‘burada adı ge-çen bütün taahhütler bağlamında internette sansür konusunu da diğer ülkelerle ilişkilerinde göndeme getirecektir ve buna karşı çıkacaktır’ şeklindeki taahhüdünü Türkiye ile olan ilişkilerinde hayata geçirmek için hangi adımları atmıştır?
Berlin, 26.03.2008
Dr. Gregor Gysi, Oskar Lafontaine ve Sol Parti (DIE LINKE) Federal Meclis Grubu
gürsel.koksal@dogan-media.com
Dogan Media International / Frankfurt
26 Mart 2009
25 Mart 2009
24 Mart 2009
23 Mart 2009
21 Mart 2009
20 Mart 2009
18 Mart 2009
17 Mart 2009
12 Mart 2009
11 Mart 2009
10 Mart 2009
6 Mart 2009
5 Mart 2009
27 Şubat 2009
25 Şubat 2009
24 Şubat 2009
20 Şubat 2009
19 Şubat 2009
18 Şubat 2009
17 Şubat 2009