Dünya

Alman medyasına Türkiye eleştirisi

Almanların Türkiye hakkındaki görüşü, Erdoğan'a ya da PKK'ya bakışı Alman medyasındaki haberlerle şekilleniyor. Türkiye uzmanı Caner Aver'e göre, Alman medyası Türkiye konusunda yetkinlik sınavı veriyor.

18 Mart 2017 00:16

DW: "Türkiye sorunlu bir ülke, Erdoğan bir otokrat ve Kürtler baskı altında tutuluyor…” Alman medyasının Türkiye’ye bakışı böyle mi sizce?

Aver: Alman medyasının büyük bölümü gerçekten de eksikliklere odaklı habercilik yapıyor. Bu genel olarak haklı tarafları olabilir ama çoğu zaman Türkiye'deki gelişmeler farklı yönleriyle ele alınmıyor diyebiliriz. Peki, ama neden? Çünkü olayların arka planına yeterince bakılmıyor. Özellikle iç politik sorunlar yeterince ön plana çıkarılmıyor.

Peki, Alman medyası hangi politik ve toplumsal sorunlara yeterince vakıf ve ayrıntılı bir biçimde eğiliyor sizce?

Örneğin pek az Alman yayın kurumu Almanya’da da Türkiye’de olduğu gibi bir terör örgütü olarak görülen PKK’nın gerçek rolü konusunda haber yapıyor. Yani PKK’yı terör örgütü olarak görenler sadece Almanya'daki Türkler ya da Türk resmi makamları değil. Bunu bu şekilde adlandıran yayın organları var, bazı yazılı basın organları bu konuda oldukça objektif haberler yapıyor.

Başka bir örnek: Yetişkin Türklerin hepsi AKP seçmeni değil. Türkiye’de olduğu gibi yurt dışında yaşayan Türkler arasında da geniş bir muhalif hareket var. Almanya’da bu her zaman medyada objektif açıdan doğru bir biçimde yer almıyor. Türkiye’nin Ortadoğu’da Suriye ve Irak bağlamında medyada ele alınış biçimi daha iyi diyebiliriz. Bu alanda alışılmışın dışında objektif haberler yapılıyor. Ama temel olarak bir ana akım habercilik anlayışından, sadece sorunlara odaklı ve bir takım slogan ve kalıplar ekseninde işleyen bir habercilikten söz edebiliriz. Örneğin, Türkiye’nin çoktan bir otokrasi olduğu hatta diktatörlüğe dönüştüğü, ülkenin başka bir yöne kaydığı gibi şeyler.

Eskiden Alman medyasında Türkiye’ye yönelik bu kadar eleştirel haberler yer almıyordu. Bu Türk-Alman ilişkilerine zarar veriyor mu?

Bu ilişkiler hâlihazırda zarar gördü. Türk-Alman ilişkileri 2005’ten bu yana, Fransa’da Sarkozy’nin Almanya’da Merkel’in Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkmasıyla zora girdi. Bu ilişki yavaş yavaş daha da kötüleşti. Türkiye’deki iç politik gelişmeler, örneğin protestoculara yönelik tutum ya da şimdi Türkiye’de yüz binlerce kişinin işten çıkarılmasıyla ilişkiler dibe vurdu. Ekonomik ilişkiler eskiden olduğu gibi iyi durumda ama orada da güvensizliğin olduğunu söyleyebiliriz. Şüphecilik hâkim ve bu Türkiye kökenli Almanları da olumsuz etkiliyor.

AKP’li Türk politikacıların Almanya’da katıldıkları etkinlikleri televizyonlardan izlerken seyirciler arasında pek çok başörtülü kadını ya da bayrak sallayan erkekleri görüyoruz. Sosyolojik açıdan bakıldığında Almanyalı Türkler kim? Tahkir edermiş gibi bir anlam kazansa da “Sıradan insanlar” olarak tanımlayabilir miyiz?

Hayır, Erdoğan taraftarlarının eğitim düzeyi ile bunu tanımlayamayız. Zira Almanya’da ikinci, üçüncü kuşak yüksek eğitimli göçmenler arasında da AKP’ye yakın olan ya da oy veren insanlar var. Söz konusu kişiler aslında farklı nedenlerle kimlik ve uyum sorunu yaşayanlar, Almanya’da kendini evinde hissetmeyenler. Özellikle muhafazakâr-dindar çevrelerdeki artan baskılar nedeniyle insanlar ne kadar dindar olduklarını ispat gayretindeler.

İslamın rolü, İslamın Almanya’daki yapısal rolü konusundaki tartışmalar toplumun bazı kesimlerinde Türkiye’ye yönelik bakışın değişmesine neden oluyor. Çünkü bu insanlar topluma başarılı bir biçimde uyum sağlayabilmek için büyük gayret sarf etmiş olmalarına rağmen tam olarak kabul görmemiş olabiliyorlar. Ancak gerçek şu ki Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin sadece yüzde 10’u AKP’ye oy veriyor. Büyük bölümü, yaklaşık yarısı ya Alman vatandaşlığına geçmiş olanlardan oluşuyor ve Türkiye’de oy kullanamıyorlar. Ama Almanya’da yaşayan ve oy verme hakkına sahip 1 milyon 400 bin Türkiyeli seçmenden sadece yüzde 40’ı 2016 seçimlerinde oy kullandı. Oy kullananlardan da yüzde 60’ı oyunu Erdoğan’a verdi. Yani her şeyi alt alta sıralayacak olursak, bunlar çoğunluk değil azınlıkta ve ikincisi de Almanya’yı duygusal açıdan memleketleri olarak benimseyememişler. Ki Erdoğan’ın onlara duygusal açıdan vatana bağlılık konusunda senelerdir kimlik kışkırtıcılığı yaptığını söylemek mümkün.

Almanyalı Türklerin karşı karşıya olduğu kimlik sorunu Alman medyasında doğru bir biçimde ele alınıyor mu?

Hayır, yeterince değil. Bu konuda birden fazla vatandaşlığa sahip olmanın çok normal olduğu algısı yerleşmeli. Bu da göçmen kökenli insanların iki ayrı memleketi ‘vatan’ olarak kalplerinde yaşatabileceği demek oluyor. Göçmenlere sadece tek bir ülke için seçim yapma zorunluluğu dayatılması bir sorun, normal bir şey olarak kabul edilemez. Küreselleşme çağında kendini bir göç toplumu olarak tanımlayan toplumlarda tek boyutlu yönelimler ya da kimlikler artık geçerliliğini kaybetti ve hem medyada hem de kamuoyundaki tartışmalarda da bir dezavantaj niteliğinde.

Yani Alman medyası bu sorunun analizinde sadece sınırlı bir yetkinliğe sahip diyebilir miyiz?

Gerçekten de bunu bu şekilde ifade etmek mümkün.

Caner Aver, 2003 yılından bu yana Almanya'nın Essen kentinde Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Vakfı'nda araştırmacı olarak görev yapıyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Volker Wagener