Aldatma, Freud’un savunduğu gibi, evlilikteki ruhsal sorunların tedavisi için bir emniyet supabı mı, yoksa kuraldışı bir oyun, ahlaki zâafiyet veya bir aşk yanılsaması mı? 20 yıldır aile danışmanlığı yapan sosyal psikolog Prof.Dr. Aliye Mavili Aktaş, (b) şıkkını işaretliyor. Aktaş’a göre son dönemdeki boşanma davalarının büyük çoğunluğu kayıtlara “şiddetli geçimsizlik” olarak geçse de “aldatma” nedeniyle açılıyor.
Davacıların yüzde 60’ının kadın olması bu kuraldışılığa eskisi kadar prim verilmediğini gösterse de, her gün yeni bir aldatma olayı kamuoyu gündemine oturuyor. Peki, “O kızdan başkasını almam, sevdiğime varamazsam kimsenin olmam” restleri nasıl oluyor da “Bir çiçekle bahar olmaz” serenadına dönüşüyor? Kendisine danışan problemli ailelerin örneklerinden yola çıkarak “Evlilik ve Sadakatsizlik” kitabını yazan Prof. Dr. Aktaş ile aldatmanın kodlarını Hürriyet gazetesine verdiği röportajda anlatıyor:
* Aşkın büyüsü ne zaman bozuluyor, ne zaman başlıyor aldatma?
- Zamanlaması yok. Evliliğin ilk haftasında eşini aldattığını söyleyen bile oldu. Yurtdışı görevinde öteki kadının cazibesine kapıldığı gerekçesine sığınmıştı. Statü ve konum da değiştirebiliyor erkeği. Kontrol ve sahiplenme arttıkça, diğer taraf yeni sorumlulukları taşıyamayacak noktadaysa evliliğin özgürlüklerini bitirdiği hissine kapılabiliyor. Eşler arasındaki özen kaybolmaya başladığında da başka arayışlar başlayabiliyor. Ama sonuçta bu kuraldışı bir oyun. Her istediğimizi her an yaparsak hayvanlar aleminin dürtüselliğinden ne farkımız kalır.
* Paralı seks de aldatmaya giriyor mu?
- Evlilik dışı her birliktelik aldatma aslında ama parayla seks genelde örselemiyor kadını. Çünkü orada bağlanma yok, günübirlik ilişki var. Özellikle Anadolu kadını onunla başetmeyi çok iyi beceriyor. Hatta Anadolu’da bir söz vardır: Erkeğin sahip olduğu şeylerden birini kıracaksın ki kafasını kurtaramasın, meşgalesi artsın ki diğer alanlara kaymasın.
* Erkeğin tek gecelik aldatmaları kabulleniliyor yani ama kadınlar için aynı durum söz konusu değil...
- Orada namus giriyor devreye. Cinsiyetçi bir bakış var. Burada da şu ortaya çıkıyor. Eğer bir namus etiketlemesinde bulunulacaksa aynı namusun erkekten de beklenmesi gerekmez mi? Hukukun eşitlik ilkesi kültürel yaşamda benzer bir anlam taşıyor ancak “Erkektir ne yapsa yeridir” anlayışı geleneksel yaşamda daha uzun yıllar kolay değişmeyecek gibi duruyor. Ayrıca kadın için duygusallığın eşlik etmediği bir cinsellik durumu çok nadir ortaya çıkıyor. Kadınlar yüzde 80 sadık.
* Nasıl ortaya çıkıyor peki aldatma? Nasıl hissedeceğiz aldatıldığımızı?
- Kadınlar daha profesyonelce saklıyor sadakatsizliğini. “O bana bunu yapmasaydı ben de ona bunu yapmazdım” diyerek kocası eve geldiğinde kur yapmaya devam ediyor. 25 yıllık evli kadın, kızı evlilik dışı ilişkiye girince itiraf etmişti, “Ben de kocamı aldatmıştım, günahlarımın bedelini ödüyorum” diye. Ancak erkekler kadınlar kadar başarılı olamıyor, yalpalayıp yüzüne gözüne bulaştırıyor. Çünkü karşı tarafı suçlamayla vicdanını rahatlatmaya çabuk giriyor.
* İtiraf eden çok az herhalde...
- Yürek ister bunu itiraf etmek. Dolayısıyla çok az kişi itiraf ediyor. İçindeki vicdan ona izin vermiyor.
* Ama o vicdan diğer kadınla birlikte olmayı devam ettiriyor...
- Çünkü öteki kadının aynasıyla görmeye başlıyor ailesini. “Sana ne hazlar yaşatıyorum” diyen öteki kadının talepleri de başlıyor bu arada.
* O zaman ikiyüzlü hissetmiyor mu kendini?
- Ondan dolayı rahat değil zaten.
* Bunun yansıması nasıl oluyor?
- Evdeki kadını suçlamaya başlıyor. “Sen böyle olmasaydın, bana daha çok emek verseydin, bu olmazdı”, “İşte bu yanın beni delirtti” diye. Sevilmediğimi hissediyorum, diyor, sevmediğini söyleyemediği için. Oysa sevgi kazanılır, birisi bahşeder mi?
* Ne hissediyor aldatılan?
- Kadın da erkek de kendisine olan saygının azaldığını hissediyor, kendisinin özel olduğuna ilişkin inancını kaybediyor, kendini değersiz buluyor. Bu, kimliğinin de zedelenmesine neden oluyor. Adalet duyguları zayıflıyor. En güvendikleri insan bunu yaptığı için insanlara güven duyguları azalıyor, başka insanlarla bağları da kopuyor veya zayıflıyor. Öfke ve kızgınlık nöbetlerine giriyor. Utanç, suçluluk ve yetersizlik duyguları yaşıyor. Yaşamdan zevk alamıyor ve öz bakımını ihmal ediyor. Profesyonel destek veya aile desteği olmadığında da çökkünlük ve umutsuzluk yaşıyor.
"Bedeli çocuklar ödüyor"
* Nasıl bir tepkiyle karşılık buluyor?
Kadınlar için evlat acısından sonra en büyük ikinci duygusal acı aldatılma. Eğitimli, meslek sahibi, entelektüel kadınların çoğunda “kırılan onuru tamir için” boşanmayla karşılık buluyor. Ama onur kırıklığı bundan olmaz, kadının onurunu kıran şiddet, aşağılanma, hakarettir. O zaman bu duruma maruz kalan ancak boşanmayan kadınları onursuz mu ilan edeceğiz? Ya da ekonomik gücü olduğu halde sadakatsizliğe uğrayıp ayrılmayanlar daha mı az onurlu? Boşanmanın iyi irdelenmesi lazım; zira faturayı çoğunlukla çocuklar ödüyor. Kadınların bir kısmı ise kendisi de aldatarak misilleme yapıyor. Eğer herhangi bir geliri ve mesleği yoksa kızgınlık duysa da çoğu zaman “Tek aldatılan kadın ben değilim” diyerek boyun eğiyor ya da görmezden geliyor. Hatta törenin geçerli olduğu yerlerde “kuma” olan öteki kadın kabul bile görüyor. Kendisini aldatan kadını affeden erkek ise yok denecek kadar az. Böyle bir durumda erkek ya boşanıyor ya da intihar, öldürme gibi daha uç çaresizliklere sürükleniyor.
* Nasıl tamir ediyor kendini aldatılan?
Tamir etmek zor. Aldatılan erkek sevmese de yeni bir eş bulup hayatına devam ediyor, bu durum toplum tarafından da destekleniyor. Oysa aldatılan kadın yeni bir eş bulup evlenmeyi bu aşamada hiç düşünmüyor. Önce duygusal alanını çocuklarıyla birlikte onarmaya çalışıyor. Öfke ve kızgınlığını iç acısına dönüştürdüğü zaman, çevrenin baskısından da uzaklaşmak için yeniden evlenmeye yönelebiliyor.
* Siz de eşsiniz. Hiç aldattınız mı ya da aldatıldınız mı?
Özel hayatımı kamuyla paylaşmak prensibim değil.
Aldatmaların ünlülere faturası
Kudret Sabancı-Sanem Çelik: Bir çay bahçesinde çekilen arabadaki o sarılma fotoğrafı sonrası Kudret Sabancı-Esra Akkaya evliliği bitti. Sanem Çelik diziyi tamamlar tamamlamaz Amerika’ya gitti ve uzun süre yaşamını orada sürdürdü.
Deniz Seki-Hüsnü Şenlendirici: 15 yaşından beri beraber olduğu ilkokul aşkı Nazire Şenlendirici görmezden gelseydi, eşi Hüsnü Şenlendirici-Deniz Seki ilişkisi bu kadar ayyuka çıkar mıydı bilinmez. Üç taraf da örselendi süreçten. Nazire-Hüsnü Şenlendirici’nin boşanma davası sürüyor.
Can Dündar-Taies Farzan: Bebek’teki Susamuru adlı teknede İranlı oyuncu Farzan’la öpüşürken çekilen fotoğrafının yayınlanmasının ardından ilişkisini “Birini sevdim ve hesabını vermem gereken tek kişiye, eşime verdim” sözleriyle itiraf etti.
Defne Samyeli-Eren Talu: Kamuoyu geçen hafta zor günler geçiren işadamı Eren Talu ile sunucu Defne Samyeli ilişkisini tartıştı. Talu’nun bar çıkışı bir kadınla görüntülenmesinin ardından Samyeli boşanma davası açtı. Talu karşı saldırıya geçerek karısını ihanetle suçladı.
Ebeveynlik gibi eşlik de öğrenilebilir
(Kitaptan...)
Bütün evliliklerde, ister aşk ister görücü usulü olsun, aşkın süresi sınırlıdır. Ancak evliliğin kadına ve erkeğe sunduğu güven, çocuk, aidiyet istenildiği zaman vazgeçilecek ya da bırakılacak değerler midir? Dokunmak, sarılmak, ilgi ve sevgiyi veriş biçimimizi değiştirmek, güçlendirmek ya da farklı bir forma sokmak durumunda olduğumuz zamanlar olabilir. Tıpkı ebeveynlik gibi eşlik rolü de öğrenilir, değiştirilir ve düzenlenebilir. Ancak bu alanda yapılması gerekenleri yapmadan hatta bunları hiç denemeden başka ilişkiye yönelmek, üstelik bunu “Gerçek aşkı buldum” yorumuyla değerlendirmek kolaycılık ya da zayıflık olabilir. Belirli tükenmişlik ve çözümsüzlük durumlarında tarafların ayrı yaşamaya yönelip profesyonel yardımlarla duygu durumunu ve ilişkilerini organize etmeyi öğrenmesi ve duygularını anlayabilmesi psikolojik açıdan önemli bir zenginleşme ve olgunlaşma kaynağıdır.
Erkek neden aldatır?
* GÜÇ: Prof. Aktaş’a göre erkeklerin tümü aldatmaya eğilimli ancak daha çok kendisine özsaygısı azalan erkekler aldatıyor. Zira çok kadınla birlikte olmakla daha güçlü olacağını düşünüyor. Sosyoekonomik düzeyinin yükselmesi, eşinin kendisine yetemediği düşüncesi de etken olabiliyor.
* ÖLÜM KORKUSU: İleri yaşlarda ölüm korkusu da aldatmayı tetikliyor. Ölmeden yeni limanlara yelken açmak ona geçici bir güven duygusu ve mutluluk veriyor. Kendini ispat etmek, gücünün tümüyle tükenmediğini ortaya koymak isteyen erkek genç kadınla gençleşmek adına bu yolu tercih ediyor.
* ANNESİ ALDATMIŞSA: Ailenin özgeçmişinde bir aldatma varsa erkek çocuk da bağlanamama sorunu yaşayabiliyor.
"Öteki kadın olmak kolaylaştı"
Gerçekte “öteki kadın olmak” kolay olmaya başladı. Çünkü ekonomik alanda erkekle birlikte çalışan kadınların genç olanları, evli bir erkeği hem daha tecrübeli hem de kendi statüsünü yükseltecek önemli bir maddi kaynak olarak görüyor. Kent ortamında üniversite mezunu kadınlar ekonomik gereksinimler gerekçesiyle imam nikâhıyla ikinci-üçüncü eş olmayı kabul ediyor. “30 yıl öğretmen olarak çalışsam bir ev alamam, bana ev aldı” demişti birisi. Ancak bence evli erkeğe yeşil ışık yakan kadın, batık krediye yatırım yapıyor, hele ki çocukları varsa. Zira öteki kadını çocukların da kabul etmesi gerekiyor. Ayrıca erkeğin evdeki kadına yönelik önemsemesinin ne kadar bittiğini bilmiyor ki, “Karımı sevmiyorum” sözlerinin yalan olmadığı ne malum. Evlilik dışı ilişkide güven eksikliği de yaşanıyor. 55 yaşındaki bir doktor ikinci evliliğini uzunca bir süre yaşadığı sekreteriyle yapmıştı. Sekreter hanım oldukça çekici, güzel bir hanım olmasına rağmen doktoru hastalarından dahi kıskanıyor, hastaları eşinden uzak tutmak için olmadık manevralar yapıyordu. Zira eski eşini kendisiyle aldatan, kendisini de bir başkasıyla aldatabilirdi. Aynı güvensizliği erkek de yaşıyor. Evli olmasına rağmen kendisiyle birlikte olan kadın bir başkasıyla birlikte de olabilir diye. O nedenle eşini aldatarak ikinci evliliğini yapan erkeklerin bir bölümü yeni evliliklerinde eski eşlerini arar hale dönüşebiliyor.
Kadın neden aldatır?
* ÖZSAYGIYI ONARMA: Eşi tarafından arzu edilmediğini hisseden kadın özsaygısını onarmak için aldatabiliyor. “Kocam bu kadar duyarsız olmasaydı ben de bunu yapmazdım” gerekçesine sığınıyor.
* İNTİKAM: Eşin uyguladığı şiddet, örseleme, aşağılama, aldatma kadında intikam duygusu yaratabiliyor. “Sen de kadın mısın”, “Ben senin ruhunu bilirim” diyen erkeğe “Bana da değer verenler var”, “Hadi ruhumu bil de görelim” misillemesi yapılabiliyor.
* BABA FİGÜRÜ: Flörtöz bir kişilik yapısına sahip bir kadın kocasından ilgi görmediği anda en yakın çevresindeki erkeğe yönelebiliyor. Çocukluğunda babasıyla ilişkisinde yeteri kadar desteklenmemesi ve sevilmemesi bunda etken olabiliyor.
"Kızsalar da aldatan kadını izliyorlar"
Son dönemde reyting kaygısıyla hemen hemen her televizyon dizisinde yasak aşk, evlilik dışı birliktelikler, para ve güç için aşkı terk etme temalarının işlendiğine dikkat çeken Prof. Dr. Aliye Aktaş, bunun seyirci üzerindeki etkisini ise şöyle anlatıyor:
Mahremiyet ayaklar altında
Mahremiyet çok ayaklar altına alındı. Kişilerin özel alanları herkesin dilinde. Kocasından şiddet gören, aldatılan kadın, televizyonda bir kadın programına çıkıp konuşuyor. Artık geçmişte olduğu gibi kol kırılıp yen içinde kalmıyor. Diziler ve paparazzi şovlar da bunu tetikliyor.
İşte riskli olan bu.
"Hülya Avşar nasıl baş etti?"
Yeni sevgili özellikle gazetecilerin bulunduğu mekânlara gidilerek gösteriliyor. Kimse kimsenin peşinde koşmaz. Hülya Avşar’ın kocası bilmem neredeki kafede şununla görüldü; görülmeme olasılığı yok ki zaten. Ama o “Ben sanatçıyım, bunlar kaçınılmaz” dedi. Önemli olan bununla baş etme yolları.
"Yasak aşk iyi reyting malzemesi"
Kuraldışı aşk oyunları Yaprak Dökümü’nden Aşk-ı Memnu’ya her dizide var. Şöyle bir katılık içinde değilim. İnsanlar istediği kanalı seçebilir, öyle bir film seyretmek isterse seyreder. Yasak aşk iyi bir reyting malzemesi. Kötü de olsa, kızgınlık da uyandırsa, o aldatan kadını izliyor. Belki bastırılmış dürtüsellikleriyle küçük bir mastürbasyon yapıyor insanlar. Tabii bunlar gelişmemiş egoyla ilgili. Geri bildirimlerle, sağlıklı iletişimle büyümemiş ego yapımız olursa biz bu dizilerden çok etkileniriz. Çünkü bu kişiler özdeşim kişilerini dizi kahramanlarından seçebiliyor. “Aaa, sen Aliye’ye ne kadar benziyorsun” denildiğinde Aliye seyretmeye, seyrettikçe de onun gibi davranmaya başlıyor.
"Hem duyarsızlaşıyor hem onaylıyoruz"
Filmlerdeki aldatmaların yanı sıra medyadaki ünlü simaların, sanatçıların aldatma haberleri de arttıkça toplum bu konuda duyarsızlaşmaya başlıyor. Duyarsızlaşırken onaylama katsayımız artıyor. “Olabilir yani” demeye başlıyoruz. Sanatçı 5 kişiyle de evlenebilir. O onun özel hayatı. Ama kamuoyuyla bu kadar paylaşılmasını doğru bulmuyorum. Sonuçta çoğu kişi tarafından örnek alınıyorlar. Toplum bu ayrılıkların hüznünü, acısını, örselenmeyi görmüyor. Sanatçıların yaşamlarının bu kadar deşifre edilmesi acaba onlara kazanç mı sağlıyor diye düşünmeden edemiyorum. Son zamanlarda özel yaşamlarının bu kadar yakından izlenmesi birçok sanatçıyı rahatsız etmeye başladı. Yeni doğan bebeklerini medyadan saklamaya başladılar.