AKP Siirt Milletvekili Yasin Aktay, Suudi Arabistan'ın Katar ile diplomatik ilişkilerini kesme kararıyla ilgili olarak "Sonu bizi de endişelendiren büyük bir riske giriyor ve bizim, dostumuz, kardeşimiz S. Arabistan’a yapabileceğimiz en büyük dostluk ve kardeşlik onu bu riske karşı korumamızdır" dedi.
Yasin Aktay'ın "Hedef Katar değil, Suudi Arabistan" başlığıyla yayımlanan (10 Haziran 2017) yazısı şöyle:
Katar’a karşı körfez ülkelerinin bir kısmının kararıyla ortaya çıkan izolasyon durumu aslında bölgede başlayacak büyük bir hareketlenmenin öncü sarsıntılarını ifade ediyor. Ancak bu sarsıntıların bir ülkenin kontrolünde olduğunu söylemek mümkün olmadığı gibi sonucun kime yarayacağı da açık değil.Siyasal mühendislik çalışmalarının fizik mühendislik alanlarından bir farkı, sosyal-siyasal alanda evdeki hesaba uymayan çarşıdaki gerçeklerin çok olmasıdır.
Bugün Ortadoğu’da aktörlerin sayısı haddinden fazla. Üstelik herkesin kendine göre bir planı var. Yanı sıra, planı olan aktörlerin kendi iç tutarsızlıkları ortada mühendislik faaliyeti yapabilecek bir zemin bırakmıyor. Bu ortamda kendi temelini kazanlar düşman bildiklerinin o temel üzerinde bina kurmasını bekleyebilir. Veya son aşamasına getirilmiş bir yapının bir anda başkasının sabotajına maruz kalmasını… Bir terör örgütüne karşı başka bir terör örgütünden medet uman ABD, o terör örgütü aşkına yaptığı fedakarlık bir yana, yarın o terör örgütünün yaratacağı tahribatla uğraşmak zorunda kalmaya mahkum.
Aslına bakarsanız, ABD’nin bugün Ortadoğu için tutarlı ve stratejik bir plan ortaya koyabilmesi mümkün değil. Trump’ın hiçbir kural tanımayacağı, hatta her şeyi silbaştan değiştirebileceği izlenimi veren nobran tavrı giderek ABD’deki kurumların, lobilerin ve farklı güçlerin direnciyle boşa düşürülüyor. Örneğin Trump’ın Katar meselesinde, işin arkasında olduğunu ifade eden ve S. Arabistan ziyaretinde bizzat kendisinden vize alınarak yapıldığı izlenimini veren tweetlerini ABD Dışişleri bakanlığı birkaç saat içerisinde boşa çıkardı. Dışişleri Bakanı Katar’la iyi ilişkilerinin devam edeceğini söyleyerek bir bakıma bu izolasyon adımının arkasında olmadığını duyurmuş oldu.
İşin ilginç yanı, Katar’a izolasyona ilişkin haberler ABD basınında çok az yer buluyor. Sebebi açık: ABD şu anda Ortadoğu dahil hiçbir sorunla ilgilenemeyecek kadar kendi sorunlarıyla meşgul. Sadece bu bile bölge ülkelerinin hesaplarını yaparken ABD’ye ne kadar güvenebileceklerini gösteren bir işaret.
Buna mukabil Katar’a uygulanan izolasyon için ilan edilen gerekçelere bakıldığında, bu gerekçelerin her şeyden önce bu adımı atanların başını daha fazla ağrıtacağını söylemek mümkün. Çünkü Katar’ı teröre destek vermekle suçlayanların terör derken kastettikleri Hamas ve Müslüman Kardeşler.
Oysa Hamas için kim ne derse desin, onu terörist olarak niteleyebilecek herkesin meşruiyeti dünya Müslümanlarının vicdanında yok olur. Hamas 1947 Siyonist İsrail işgali altındaki Kudüs ve Filistin topraklarında, işgale karşı en meşru ve haklı direnişin adıdır ve Müslüman dünyasında onu bundan başka bir yolla niteleyebileceklerin yeri yoktur. Aslında Filistin davasına Hamas kadar sahip çıkmayan İslam ülkelerinin kendi halklarına, tarihlerine verecekleri bir hesap vardır. Bu hesap bir şekilde Hamas’ın asil direnişine verilecek destekle bir nebze ödenebilir.
Katar bu hesabı ödeyebilen nadir ülkelerden biridir ve sadece bundan dolayı bütün İslam dünyasında bilhassa halklar nezdinde takdir ediliyor. Hal böyleyken Katar’ı Hamas’a destek veriyor diye suçlamak, ABD’nin takdirini ve desteğini kazanmayı hedefliyorsa, bilinsin ki, şu anda ne yaptığını bilmez konumda olan ABD’den kimseye hayır gelmez, sadece zarar gelir. Dahası kendi müttefiki olan Türkiye’ye karşı terör faaliyetleri açık olan YPG/PYD-PKK terör örgütüne açıktan destek veren ABD, kimseyi teröre destek vermekle suçlayabilecek bir konuma sahip olamaz. Öyle görünüyor ki, ABD bilhassa kendi müttefiklerine karşı hiçbir hukuka riayet etmiyor. Bu durumda “ABD’nin dostluğu mu düşmanlığı mı daha az tehlikeli?” diye sormanın herkese faydası var.
Esasen İslam ülkelerine düşen, kendi iç meselelerini çözerken kendilerinin dışındaki ülkeleri denklem dışına çıkarmalarıdır. Katar meselesi Müslüman ülkelerin kendi aralarında çözmeleri gereken bir meseledir ve bize göre bu sorun büyük ölçüde bölgeyi daha da istikrarsızlaştırmayı amaçlayan bir ortamda ısıtılmıştır. Neticesinde kampanyayı başlatanlara da hiçbir faydası olmayacak, onları da daha büyük bir istikrarsızlığa sevk edebilecek bir adımdır.
TÜRKİYE’NİN ARABULUCULUĞU VE TARAFSIZLIK
Türkiye, Katar’la çok üst düzey ilişkileri olduğu halde baştan itibaren ateşi söndürmeye çalıştı, taraflar arasında arabuluculuk rolüne talip oldu. Bölgede istikrarın en önemli unsurlarından biri S. Arabistan’dır ve Türkiye şimdiye kadar, birçok konuda ihtilafı olduğu halde onu rahatsız edecek hiçbir söylemde bulunmamaya çalıştı. Hatırlandığında Mısır’da yaşanan darbe aslında bugün yaşamakta olduğumuz büyük istikrarsızlığın ilk adımıydı ve bu darbe ile eş zamanlı olarak Türkiye’de Gezi hadisesiyle bir darbe hazırlanmaya çalışılıyordu. S. Arabistan Mısır’daki darbeye destek verdi ama Türkiye karşı çıktı.
Buna rağmen Türkiye Mısır darbesine destek verdi diye Suudi Arabistan’la ilişkilerini bozmamaya çalıştı. Çünkü bazı siyasetlerinde yanlış yolda bile olsa, S. Arabistan’a yönelebilecek bir tehdit Türkiye’yi ve bütün İslam dünyasını daha fazla ve olumsuz etkiler. Dolayısıyla Türkiye’nin S. Arabistan ile ilişkileri bütün ihtilaflarına rağmen her zaman en üst düzeyde olmaya devam etmeli. Bu hem Türkiye için hem S. Arabistan için hem de her ikisinin oynadıkları öncü rol dolayısıyla bütün İslam dünyasının güvenliği, huzuru ve kalitesi için önemli.
Türkiye Körfez ihtilafında arabuluculuk rolüne talip olsa da S. Arabistan’a karşı Katar’a taraf olan bir pozisyon aldığını ileri sürenler iyi niyetli değiller. Ortada asimetrik bir taraflaşma var ve taraflardan biri diğerini neredeyse yok etmek üzereyken ne yapmak lazım? Bir taraf yok edildikten sonra zaten arası bulunacak iki taraf kalmamış olacak. Türkiye ABD değil ki, önce kendi müttefikini ilk fırsatta satsın. Türkiye’nin dostluğu da gerçek, düşmanlığı da. Hiç unutulmamalı ki, Türkiye S. Arabistan’ı 11 Eylül saldırılarından dolayı suçlayan ABD’deki karar süreçlerine de şiddetle ve alenen karşı çıkarak S. Arabistan için ABD’yi karşısına almıştır. Türkiye haksızlığa maruz kaldığında S. Arabistan’ın yanında olmaya devam edecektir, bugün haksızlığa maruz kalan Katar’ın yanında durduğu gibi.
Esasen baştan sona haksız olan bu kampanyanın içinde yer almak suretiyle S. Arabistan sonu bizi de endişelendiren büyük bir riske giriyor ve bizim, dostumuz, kardeşimiz S. Arabistan’a yapabileceğimiz en büyük dostluk ve kardeşlik onu bu riske karşı korumamızdır.