AKP İstanbul Milletvekili Prof. Burhan Kuzu, 15 Temmuz darbe girişimiyle iligli olarak, "Anahtar teslim Türkiye darbesidir bu darbenin adı. Bu kadar net söylüyorum. Niyet anlamında dönüşü olmayan böyle bir yapıydı. Bu Amerika'nın teyidi, İngiliz'in ve İsrail'in de güdümünde olan bir darbedir. Burada hedef Türkiye Devleti. Tamamen hegemonya içinde, sömürge mantığında idare edilen, ha Kenya, ha burası fark etmeyen bir yapı gündeme gelecekti" diye konuştu. Sözcü'ye konuşan Kuzu, "Doğu'da zaten Kürt devleti planı hazırdı. Başarılı olduğu takdirde Türkiye'yi hayal etsenize!… Ne medya, ne siyaset, hepsi toz duman, bitmiş bir Türkiye görecektik. Ondan dolayı bu gözaltılar ve tutuklamalarla ilgili mağduriyetleri tartışmak için çok erken" dedi.
Sözcü'den Nil Soysal'ın Burhan Kuzu'yla yaptığı söyleşi şöyle:
Bir ara AKP'de partiden uzak tutulmuştunuz. Şimdi tekrar parti içinde parlayan yıldız olduğunuzu görüyoruz. Sizi FETÖ'cüler mi dışlamıştı?
Ben partinin kurucu üyesiyim. Hiçbir zaman dışlandığımı hissetmedim. Zaman zaman parti kurucusu olarak, emeğimi de dikkate alarak Meclis Başkanlığı'na talepte bulundum. Olmadığı zamanlar belki biraz kırıldım. Ama küsme filan yok. Bu durum bir grubun bana olan karşılığından mı kaynaklandı? Zannetmem, çünkü o grubun beni direkt hedef almasını gerektiren bir tablo bugün için belki var, ama o gün için yoktu.
FETÖ'nün siyasi ayağında en çok FETÖ'cünün AKP'de olduğu iddiasına ne diyorsunuz?
Bu cemaat adı altında çıkan FETÖ masum gibi göründüğü yıllarda elbette ki biz de dahil olmak üzere Türkiye'deki birçok kesimin bunlarla irtibatı olmuştu. Olmaması mümkün değil. AK Parti olarak bizim geldiğimiz çizgi İslami çizgiye daha yakın olduğu için, belki bize daha çok sokulmuşlardır. Bakın ben Özal'a danışmanlık yaptığım için oradan da biliyorum; Demirel'le de, Çiller'le de, Ecevit'le de çok sıkı fıkı oldular. Bütün bu partilere siyasetçi de verdiler. Bunun oranı partilere göre değişmiştir. Ama AK Parti'de daha çok olması, eskiden olan bağları nedeniyle doğal. Dolayısıyla; sizde şu kadar FETÖ'cü var, bizde bu kadar var kavgasına girmenin manası yok. Zamanında yok 40 vekil, yok 50 vekil Pensilvanya'ya gitti gibi şeylere itibar etmeyin. Oraya gitmek bir şey ifade etmez.
Neydi bu darbedeki hedef?
Keşke görmez olaydım ama tüm darbeleri ben kendim gördüm. 27 Mayıs olduğu zaman 10 yaşında filandım. Bir kere bu darbe hiçbirine benzemiyor. Ötekinde adam geliyor darbeyi yapıyor. Sonra anayasa yapıyor ve 2 sene sonra da seçime gidiyor. Ondan sonra da; “Alın kardeşim yönetin” diyor. Bu darbe ise; Türkiye'nin varlık-yokluk darbesidir. Anahtar teslim Türkiye darbesidir bu darbenin adı. Bu kadar net söylüyorum. Niyet anlamında dönüşü olmayan böyle bir yapıydı. Bu Amerika'nın teyidi, İngiliz'in ve İsrail'in de güdümünde olan bir darbedir. Burada hedef Türkiye Devleti. Tamamen hegemonya içinde, sömürge mantığında idare edilen, ha Kenya, ha burası fark etmeyen bir yapı gündeme gelecekti. Doğu'da zaten Kürt devleti planı hazırdı. Başarılı olduğu takdirde Türkiye'yi hayal etsenize!… Ne medya, ne siyaset, hepsi toz duman, bitmiş bir Türkiye görecektik. Ondan dolayı bu gözaltılar ve tutuklamalarla ilgili mağduriyetleri tartışmak için çok erken. Biz de tek bir masumun bile haksızlığa uğramasını istemiyoruz. Aynı duyarlılığı biz de gösteriyoruz. Ancak CHP'de bu konudaki acıma hissi çok çabuk başladı. Bana göre CHP Yenikapı ruhunu “Tuz ruhuna” dönüştürdü.
OHAL'in uzatılması teklif edildi. Bu mağduriyetlerin üzerine tuz-biber ekmeyecek mi?
Mağduriyetler OHAL yüzünden artıyor gibi bir şey yok. Hiçbir hükümet benim OHAL'im var, uzatayım demek istemez. Ama ülkenin içinde bulunduğu durum bunu gerektiriyor. Kaldı ki bir tek FETÖ yok ki başımızda… IŞİD, PKK, PYD var. Cumhurbaşkanımız bu sürenin uzatılacağı mesajını verdi. Hükümet gerek duyarsa ki uzatacaktır; başka çare yoktur.
Tayyip Bey, ilk ziyaretinde
FETÖ tehlikesini sezmişti!
Siz de gittiniz mi Pensilvanya'ya?
2004'te gittim. O zaman yine milletvekiliydim. Amerika'yı görmemiştim. Dedim ki; hem Amerika'yı göreyim, hem de New York'a geçerken uğrayayım. Hüseyin Gülerce filan ekip halinde gitmiştik. Gazeteciler de vardı. Tabii o zaman “Hoca” diyorduk buna. “Türkiye gözümde tütüyor” diyordu. Tabi tüttüğü müttüğü yok da, öyle diyor. Hatta ben de; “Bakın artık yasalar da değişti. Madem bu kadar hasretsiniz, dönün artık” demiştim.
‘TAYYİP BEY DE GİTMİŞTİ'
O ziyarette sizde bıraktığı intiba tam olarak neydi mesela?
Bende Fetullah Gülen algısı hep ikili oynayan, güven vermeyen bir adam olmuştur. Bugün de, o gün de, her zaman… Yani irtibat başka bir şeydir. Bazen insanların bulunduğu konum böyle irtibatları gerektirebiliyor.
Bu algınızı hiç Sayın Erdoğan'la, ya da Sayın Gül'le ve diğer partililerle paylaştınız mı?
Abdullah Gül kesimini bilemem ama, Tayyip Bey kesinlikle biliyordu. Hatta çok eski bir olayı anlatayım size… Belki Tayyip Bey'in belediye başkanlığı döneminde, belki daha da eski tam tarihini bilemiyorum. Ama bir ziyaretinde Erbakan Hoca ile ilgili, ‘Ondan kurtulmak lazım' filan gibi bir takım laflar etmiş bu Fetullah Gülen. Tayyip Bey orada yüzüne bir şey söylememiş, ama giderken asansörde “Esas senden kurtulmamız lazım” demiş. Tayyip Bey'i yolcu eden Fetullah'ın yanındaki kişi de bunu duymuş ve gidip ona söylemiş. Dolayısıyla ben Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu adamı hiçbir zaman sevdiğini zannetmiyorum. Sevilen bir adam değil zaten yapı olarak. Çünkü adam tamamen yapmacık, rol yapıyor. Birçok insan belki korkudan yanaşmış. Kimileri için belki siyasette yükselmek adına oradan geçmek gerekmiştir.
Nasıl rol yapıyordu?
Tansiyonuna baktırır mesela. O sırada da böyle bir baygın havaya girer, 12-24 der. Halbuki 8-12'dir. Hiçbir zaman kendi müritleri, kendi doktoru dışında kimseye baktırmaz. Çünkü başkası baksa; “Çok sağlamsın” diyecek. Onu dedirtmemek için kendi müritlerine baktırır. Kalp tekler, şeker 400-500'lerdedir. Halbuki alakası yok. Üzerindeki cekete bakarsın; sadaka veresin gelir. Bu tamamen oynadığı rolün icabı. Yani siz, ben, o, hepimiz diyeceğiz ki; “Yahu bu adam mı darbe yapacak?” Korkunç rol yapan bir adam. Anında ağlar mesela. Sanırsın çeşme, hemen akmaya başlar. Ben bu adamı hiçbir zaman samimi bulmadım. İmam hatip mezunu değilim belki ama anamdan babamdan görme bir insan olarak, kendi çapımda dinimi biraz bilirim. Bu benim dinimin ilkelerine de uymayan bir adam. Biz bu adamın ne kadar tehlikeli biri olduğunu yeni anladık sadece. O zamanlar bunu anlayamıyorsun. Arkasında Amerika'nın, İsrail'in, CIA'nın olduğunu filan aklına bile getiremiyorsun. Çünkü bu gerçekten uzun vadeli, çok büyük ve çok korkunç bir proje.
Anayasanın hükümet modeli sakat, o yüzden sorun çıkıyor
Meclis'in bu yeni döneminde yeni anayasa çalışmaları yine gündeme oturacak. Uzlaşma mümkün olabilecek mi?
Bu mini paket dediğimiz 7 maddede anlaşma oldu. Esasen bunlar hep yargı ağırlıklı ve orada bir düzenleme olacak. Ben yıllardan beri işin içinde olduğum
için iyi biliyorum; bu anayasa aslında yıllar içinde çok değişti. Tam 18 kez. Bu 19. olacak. 115 maddeye dokunulmuş şu ana kadar. Artık o 80 dönemindeki Kenan Evren anayasası olmaktan epey uzaklaşmış. Özgürlükler noktasında, insan hakları, güçler ayrılığı, hükümetlere muktedir olma manasında bayağı bir yol alınmış. Demokrasi anlamında sivillerin lehine ciddi adımlar atılmış. Ama hükümet modeli sakat olduğu için uzun vadede hep sorun çıkıyor. Bu noktada da 4 parti anlaşamıyor. O yüzden biz de biri Parlamenter modeli diğeri Başkanlık modelini düzenleyen iki ayrı metin hazırlayıp referanduma götürelim diyoruz.
Şimdi yeni darbe iddiaları var… Siz ise FETÖ'nün bir sonraki kalkışması için Kırgızistan'ı işaret ettiniz. Neden Kırgızistan?
Kırgızistan'ı örnek verdim ben. Bu örneği de Cumhurbaşkanımızın Amerika'daki konuşmasından, “Ben milletimle gurur duyuyorum” dedi. Hakikaten, bu millet tarih yazdı. Bir millet ki; gidecek tankın altına yatacak! O yüzden bana göre bu millet bin kez Nobel Barış Özgürlük ve Demokrasi Ödülü'nü hak ediyor. İşte Cumhurbaşkanı da Amerika'da bunu anlattı. Niye anlattı? Çünkü bu FETÖ'nün 170 kadar ülkede faaliyetleri var. Kırgızistan da bunlardan sadece bir tanesi. Bize gelince; biz maalesef birinci darbeyi göremedik. Ama birinciden daha uyanık durumdayız her yönüyle. Dolayısıyla ben artık askerin içinde 15 Temmuz'daki gibi bir kalkışmaya ihtimal vermem. Dolayısıyla diğer devletler daha büyük risk altında.