Akit yazarı Yavuz Bahadıroğlu, Katar Emiri Şeyh Temim’in Cumhurbaşkanlığı filosuna hediye ettiği VIP Jumbo Jet'i eleştirenlere tepkili. Bahadıroğlu “Ama çok lüks!” diyenlere, "Evet, lüks. Öyle olmalı zaten. Çünkü o uçak Başkan’ı değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil ediyor. Üstelik para ödemedik" dedi. "Şu kuralları öğrenin artık" ifadesini kullanan Bahadıroğlu, "En iyi ata padişah biner, en göz alıcı koşumlar padişahın atında olur, en gösterişli evde padişah oturur, en iyi kılıcı padişah kullanır, en iyi zırh padişahın zırhıdır…" diye yazdı.
Bahadıroğlu'nun "Başkan’ın otomobilleri, uçakları…" başlığıyla (21 Eylül 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Türkiye, en son tartışması, hatta hiç tartışmaması gereken bir konuyu günlerdir tartışıyor: Al takke, ver külah!..
Katar Emiri tarafından Başkan’a hediye edilen uçağı diyorum…
Önce “satın aldı” dediler, bile bile, isteye isteye, hatta güle oynaya yalan söylediler. Nihayet Başkan Erdoğan açıkladı:
“Katar bu uçağı satıyordu, hatta rakam bildiğim kadarıyla 500 civarındaydı. O esnada biz de ilgilendik. Katar Emiri, bundan haberdar olunca uçağı Türkiye’ye hibe etti; ‘Ben Türkiye’den para almam; bunu Türkiye’ye hediye ediyorum, hibe ediyorum’ dedi.”
Buna rağmen, “Kim kime o kadar pahalı bir hediye verir” diyerek “satın alındı”yalanını sürdürmeye çalıştılar. İnandırıcı olamadıklarını görünce de, “Bu kadar lüks uçağı ne yapacak?” demeye başladılar.
Söyleyeyim: Binecek!..
İşadamlarını doldurup Amerika’ya, Avrupa’ya, Asya’ya, Afrika’ya, belki de Antartika’ya gidecek!
“Ama çok lüks!”
Evet, lüks. Öyle olmalı zaten. Çünkü o uçak Başkan’ı değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil ediyor. Üstelik para ödemedik.
Şu kuralları öğrenin artık: En iyi ata padişah biner, en göz alıcı koşumlar padişahın atında olur, en gösterişli evde padişah oturur, en iyi kılıcı padişah kullanır, en iyi zırh padişahın zırhıdır…
Bu durum, “lüks düşkünlüğü”, “gösterişçilik” olarak anlaşılamaz. Çünkü padişah devletin gücünü ve ihtişamını temsil etmektedir.
Hele de yaşadığımız “ye kürküm ye devrinde!”
İşte bu yüzden devlet başkanlarına araç alınırken, sadece ihtiyacı karşılaması düşünülmez. “Ayakları yerden kesilsin yeter” denmez. Devlet Başkanı’nın oturduğu bina, bindiği araba, uçtuğu uçak, giydiği elbise, taktığı kravat aynı zamanda devletin gücünün ve ihtişamının simgesi olarak görülür ve tercih buna göre yapılır.
Nitekim, Mustafa Kemal Atatürk de öyle yapmış (bu eleştirileri genelde Kemalistler yaptığı için ondan örnek veriyorum), o dönem Ankara’sının en muhteşem evi olan Kasapyan Köşkü’nü (Çankaya Köşkü) satın aldırmış, orada ikamete başlamıştır.
Elbiselerini, otomobillerini, hatta yatını yine bu ölçülere göre seçmiştir. O yokluk-yoksulluk zamanında bile en ünlü, en lüks, en gösterişli marka elbiseler giymiş, dünyanın en büyük, en lüks yatı Savarona’yı aldırmış, otomobillerini yine aynı yaklaşımla seçmiştir.
Katar Emiri’nin hediye ettiği uçak yüzünden Sayın Erdoğan’a lâf sokanlar şunu iyi bilsinler ki, Atatürk o döneme göre en lüks yaşayan devlet başkanlarından biridir.
Dönemin gereği olarak uçağı yoktur (zaten uçma korkusu vardı), ama dünyada pek kimsede olmayan bir motorsiklete sahiptir. 1931 model olan (ama ruhsatında 1934 yazıyor) bu motosiklet ithal edilen ilk motosikletler arasındadır.
Otomobillerine gelince: Kayıtlara göre, 1 Mercedes, 1 Cadillac ve 2 tane Lincolnolmak üzere, dört zırhlı otomobili vardır. Ve sıkı durun: Bu otomobillerden 3’ü yabancı devletler, biri ise İş Bankası tarafından hediye edilmiştir. (Bazıları Anıtkabir’de sergileniyor).
Otomobillerin hepsi son model, büyük motorlu (12 silindir) ve gösterişlidir.
Son padişahların da kullandığı Saltanat Yatı Ertuğrul’u beğenmeyip dünyanın en büyük, en özel ve en lüks yatı Savarona’yı satın aldırması ise başlı başına ilginç bir mevzudur. Belki onu da yazarız…